Zorunlu BES yasalaştı: TUZAĞA DİKKAT!

para-basiyor

İşçi ve emekçilerin zorla Bireysel Emeklilik Sistemi’ne (BES) dahil edilmesini getiren yasa düzenlemesi, resmi gazetede yayınlandı. Ocak 2017’de yürürlüğe girecek olan yasal düzenlemeye göre, 45 yaş altı çalışanlar, zorla sisteme dahil edilecek. Aylık ödemeler çalışanın prime esas kazancının yüzde üçüne karşılık gelen tutar kadar olacak. (Bu tutar, asgari ücretli için yaklaşık 50 lira. Ücret yükseldikçe kesinti miktarı da artıyor, keza ikramiye alınan aylarda, kesinti miktarı da katlanıyor.) Bu oranı iki katına kadar artırmaya, yüzde bire kadar azaltmaya veya katkı payına maktu limit getirmeye Bakanlar Kurulu yetkili olacak. Ve isteyen iki ay içerisinde sistemden çıkabilecek. Yaklaşık 13 milyon kişiyi ilgilendiren bu düzenleme ile işçilerin sırtından 100 milyar TL’nin tekellere peşkeş çekilmesi hedefleniyor.

Hatırlanacağı gibi yasanın ilk hali 6 ay süre, 100 lira aidat kesintisi olarak öngörülmüştü. Gelen yoğun tepkiler üzerine süre 2 aya, kesinti de kazancın yüzde 3’üne kadar indirilmekle birlikte, bakanlığın keyfine teslim edildi. Yani tepki yükselmediği koşulda, kesinti miktarı artırılabilecek. Kanunlaşan haliyle, çalışanlar zorla sisteme dahil ettiği gibi, sistemden çıkmayı da zorlaştıran veya oyuna getiren tuzaklar var.

Mevcut sistemde, 18 yaş üstü isteyen herkes gönüllü olarak 10 yıl kalma şartı ile katılabiliyor, 56 yaşında emeklilik hakkını kazanıyordu. Emekli olmadan önce ayrılanlara, sistemde kaldığı yıllara göre parasından kesinti yapılıyor. Yeni düzenlemede gönüllülük kaldırılarak zorunluluk getirildi. Zorunluluk kısmını esnetmek için “isteyen sistemden iki ay içerisinde çıkabilir” deniyor. Tuzak tam da burada. “İki ay sonra çıkabilir” denmiyor, “iki ay içerisinde çıkabilir” deniyor.

Yani çalışan, emeklilik planına dahil olduğu kendisini bildirildikten sonra, isterse ertesi gün sistemden çıkabilir. Bir tuzak da burada var. Sistemden çıkmak istediğini bildirdikten sonra, kesinti yapılmış olan miktarın tamamını (sigorta şirketlerinin standart ‘ceza kesintisi’ olmadan), on işgünü içinde geri alıyor; ancak zamanında başvuru yapmazsa, parasını geri alamıyor.

Burada, konuya tam hakim olmayan işçinin, istemese bile iki ay sistemde kalması hedefleniyor. Böylece, sigorta şirketlerine daha fazla para gitmesi sağlanıyor. Keza, çıkmak isteyen işçi de, başvuru sonrasındaki on işgünü süresini kaçırdığında, hesabında bulunan para yanmış, yani sigorta şirketine aktarılmış oluyor. Ayrıca, iki aylık süre geçtikten sonra, işçinin gönüllü olarak sistem içinde kalmak istediği varsayılıyor ve bundan sonra ya on yıl boyunca sistemde kalması zorunlu oluyor ya da herhangi bir tarihte sistemden çıkma isteği, sigorta şirketlerinin rutin “ceza kesintileri”ne maruz bırakılıyor.

Yasanın geçmesi engellenemedi, ancak tepkiler üzerine önemli geri adımlar atılmış oldu. Şimdi de, işçilerin derhal sistemden çıkması sağlanarak yasa işlevsizleştirilebilir. Böylece sigorta şirketlerine işçinin cebindeki parayı aktarma hedefi de boşa düşmüş olur.

İşçilerin rızası olmadan sisteme konmaları zorbalıktır. Ücretlerin açlık sınırının altında olduğu koşullarda 50 liradan başlayan kesinti miktarı önemlidir. Bu konuda işçileri uyarmak, sendikaları harekete geçirmek ve yasanın yürürlüğe girdiği gün işçilerin sistemden çıkmak için başvurusunu örgütlemek, saldırının boşa çıkartılması anlamına gelecektir.

Diğer taraftan, kıdem tazminatının gaspı, taşeron sistemi gibi saldırıların boşa çıkartılması, ücretsiz sağlık, ücretsiz eğitim ve asgari ücretin yükseltilmesi talepleri başta olmak üzere, işçi ve emekçilerin yaşam koşullarını iyileştirecek talepler doğrultusunda mücadeleyi yükseltmek gerekir.

Bunlara da bakabilirsiniz

“Yenidoğan çetesi” ve sağlıkta özelleştirme

Sağlıkta özelleştirmenin en korkunç yönlerinden biriyle yüzleştik geçtiğimiz günlerde. Yeni doğan bebeklerin, sadece ve sadece …

Öğretmen mülakatları emek gaspıdır

Milli Eğitim Bakanlığı 25 Ekim’de mülakat sonuçlarını açıkladı. Bir “müjde” olarak ise 20 bin sözleşmeli …

“ZAFER ne zaman gelecek bilmiyorum. Ama geleceğini biliyorum…”      

1800’lü yılların ilk yarısında, dünya, işçi direnişleri ve halk isyanlarıyla alev topu gibiydi. Bu ülkeler …