Hemen her günü mücadele dolu bir yılı geride bıraktık.
2013, Türkiye işçi ve emekçileri açısından unutulmayacak bir yıl oldu. Türkiye tarihinin en yaygın, en kitlesel ayaklanması yaşandı.
Haziran günleri, kitlelerin kendi gücünü gördüğü ve kaybolan güvenini, yeniden kazandığı günler oldu. İşçi ve emekçiler için “özgürlük”, egemenler içinse “kabus”!
O günden bugüne Haziran sarsıntıları devam ediyor. AKP-Cemaat çatışması olarak yaşanan son gelişmeler de bundan bağımsız değil. AKP’nin kitleler nezdinde yıpranan imajı, ona dönük her saldırıya uygun zemin sunuyor.
Rüşvet, rant ve yolsuzluk belgelerinin ortaya dökülmesiyle, kitleler, Haziran refleksi ile yine meydanlara aktılar ve saatlerce polisle çatıştılar.
Dün Ergenekon, bugün Cemaat… Hükümet ile çıkar çatışmasına giren hiçbir klik, ya da bölgeye dönük emperyal çıkarlarıyla ters düşen hiçbir emperyalist güç, kitlelerin sokağa taşan gücüyle boy ölçüşemez. Onun içindir ki, hep birlikte kitleleri zaptetmeye çalışıyorlar. Tek adres olarak sandığı gösterip, seçime kadar sessizce beklemelerini telkin ediyorlar. Ve hükümeti sarsan gücün kitleler değil de, ABD veya Cemaat olduğunu yaymaya çalışıyor.
Ama nafile! Kitleler zincirlerini kırdı bir kez, korku duvarlarını parçaladı. Kendi deneyimlerinden öğrenerek ilerliyor. Daha örgütlü, daha bilinçli hale geldiğinde, yalnız hükümeti değil, devleti de alaşağı ederek, kendi iktidarını kuracacaktır mutlaka.
Geçtiğimiz yıllarda Latin Amerika’dan Kuzey Afrika’ya yükselen halk hareketleri, bu yıl ülkemizi de içine alarak iyice büyüdü. Bunun devrim dalgasına dönüşmesi, egemenlerin en büyük korkusudur.
Tarihin tekerleği hep ileriye doğru döner. Zaman, devrimlere doğru akar. Dünyanın dört bir yanında ve elbette ki ülkemizde, zincirlerini kırmaya başlayan kitleler, zamanı devrime doğru çevirmeyi başaracaktır.