Demirci Kawa’nın yaktığı isyan ateşidir Newroz…

demiri-döven

İSYAN ATEŞİNİ KÖRÜKLE! ZULMÜ RÜZGARA SAVUR!

21 Mart, gece ile gündüzün aynı saatlerde eşleştiği gündür. Doğanın yeniden uyanışı, baharın müjdesidir. O yüzden de Ortadoğu halkları, bu günü “yeni gün” “New-roz” olarak adlandırmış ve çeşitli retoriklerle karşılamışlardır.

Doğasal uyanışın yanı sıra, toplumsal uyanışla da birleştiren mitolojik öyküler eklenmiştir sonra. Bunların içinde en çok bilineni, Demirci Kawa’dır.

Efsaneye göre bir dağın başında zalim Dehak yaşamaktadır ve halkın beynini başındaki yaralara sürerek hayatta kalabilmektedir. Halk çaresiz bir şekilde Dehak’a sürekli kurban sunmak zorundadır. Buna isyan eden Demirci Kawa, Dehak’la savaşmaya karar verir. Ve Dehak’ı yenmeyi başardığında, dağda büyük bir ateş yakacağını söyler. Hazırlığını yapar, dağa çıkar. Günler sonra dağın başından büyük bir ateş görülür. Kawa, zalim Dehak’ı yenmeyi başarmıştır. Halk bayram eder. Tarih 21 Mart’tır.

 

Kawa “demirci”dir

NEWROZ

Demirci Kawa derlerdi adına

Medyalı yiğitler başıydı dağlarda

Tek tek yanan ateşleri

Birleştirip Ninowa’ya kaydırmakta

Zalim Dehak’sa oturmuş yatağında

Başındaki yaralara

Tabaktan gencecik beyinler çalmakta

Bütün çileler tek bir söz içindir

Demiri dövmek tavında gerektir

Tam da karlar erirken yürüdüler

İncecik derelerce süzülüp nehirleştiler

Kabarıp taştılar

Köpürüp derinleştiler

Ninowa surlarında denizlere girdiler

O gün dağlardan ateşlerle inen Medler

Ninowa artık yoktur dediler

Sevinç gözyaşlarını koyup taslara

Yudum yudum şarap diye içtiler

Demirci Kawa tanrısal Dehak tahtında

Elinde balyoz

İner kalkar beyin sürülen yaralı başa

Medya’dan yükselen havarlar adına

Babil’de çekilen ahlar adına

Bir daha, bir daha

İskit gözünden süzülen yaşlar adına

Elam kilerinden çalışan aşklar adına

Bir daha, bir daha…

Bir ateş yükseldi gökyüzüne Ninowa’dan

Zulmün karanlıklarını yırtan ateş

Yükselen yalımlarla dillendi özgürlük

Ceylanlar indi yeniden nehir kıyılarına

Turaç sesleri yükseldi sazlıklardan

Ateşin çevresinde halaylar kuruldu

Sevinçler süzüldü geçmiş havarlardan

O büyük günün adına

‘Newroz’ denildi

                                     Adnan Yücel

Gerek doğasal, gerekse toplumsal gelişme ve hikayeler, 21 Mart’ı, direnişle, yenilenmeyle, isyanla özdeşleştirmiştir. En önemli simgesi de ateştir. Ateş, insanlığın ilk çağlarından itibaren özgürlüğün simgesi olmuştur. Güçtür ateş, tutkudur, hepsinden önemlisi, niteliksel bir dönüşümün ifadesidir. Prometus’un tanrılardan çaldığı günden bu yana ezilen halkların sevinç ve kurtuluş simgesi olmuştur ateş…

Demirci Kawa’nın yaktığı ateş de böyledir. O, zalimlere başkaldırının ve onları alaşağı etmenin sembolüdür. Kawa, Kürt ulusundandır, ama Demirci Kawa olarak ünlenmiştir. Ulusal değil, sınıfsal kimliğidir öne çıkan. Kürt Kawa’nın değil, Demirci Kawa’nın hikayesidir anlatılan. Kawa’nın üretimdeki yeri, ulusal kökeninden daha önemli, daha belirleyicidir çünkü.

Dehak zalimdir, kıyıcıdır, emekçi kitlelere düşmandır. Zalime karşı başkaldırmak, bunun öncülüğünü yapmak ise, herhangi bir emekçiye değil, bir demirciye düşmüştür. Diğer ezilenlere önderlik etme misyonu onundur.

 

Ulusal ve sosyal kurtuluş için tek yol devrim!

Kürt ulusal hareketi de, Kürt yoksul köylülüğün mücadelesiyle bugünlere gelmiştir. Sonrasında Kürt burjuvalarının etkisine rağmen, hareketin tabanı yine Kürt işçi ve emekçileridir. Çünkü halen baskı gören, katledilen, yoksulluğun pençesinde yaşam savaşı veren, Kürt köylüsü ve emekçileridir. Tüm barış politikalarına rağmen, en son Roboski’de yaşandığı gibi, devletin açık vahşetine-katliamına maruz kalan yine onlardır. Ve Kürt halkının gerçek kurtuluşu, işçi ve emekçilerin mücadelesiyle, devrim ve sosyalizmle mümkün olacaktır. Özgürlük, bağımsızlık ve demokrasi, bir devrim sorunudur çünkü.

Bir süredir Türkiye çok ciddi bir rejim krizi içinde. Devletin tüm kurumları kendi içinde çatırdamış durumda. Hiç kuşkusuz bunda başta Haziran direnişi olmak üzere kitlelerin artan eylemlerinin önemli bir etkisi var. Keza Kürt halkının, onca baskı ve şiddete, teslimiyetçi politikalara rağmen bitmek bilmeyen mücadelesinin, sönmeyen özgürlük tutkusunun da… Rojava’da elde edilen başarının, Türkiye Kürdistanı’nda yarattığı moral üstünlüğü, buna eklemek gerekiyor.

Bu yıl Newroz ateşini, devletin krizini daha da derinleştirmek, özgürlük alanlarını genişletmek için daha da harlamak gerekir. Kürt, Türk bu coğrafyada yaşayan bütün ulusal topluluklardan işçi ve emekçinin ortak mücadelesini yükselterek, egemenlerin “böl yönet” politikasını yüzlerine çarpmak gerekir.

Haziran’da olduğu gibi ulusal, mezhepsel, cinsel ayrımların üstünde bir halk isyanına dönüştürmek gerekir.

Çünkü Newroz isyandır, zulme başkaldırıdır. O halde, Newroz ateşini körükleyelim, zulmü rüzgarlara savuralım!

 

Bunlara da bakabilirsiniz

“Yenidoğan çetesi” ve sağlıkta özelleştirme

Sağlıkta özelleştirmenin en korkunç yönlerinden biriyle yüzleştik geçtiğimiz günlerde. Yeni doğan bebeklerin, sadece ve sadece …

Öğretmen mülakatları emek gaspıdır

Milli Eğitim Bakanlığı 25 Ekim’de mülakat sonuçlarını açıkladı. Bir “müjde” olarak ise 20 bin sözleşmeli …

“ZAFER ne zaman gelecek bilmiyorum. Ama geleceğini biliyorum…”      

1800’lü yılların ilk yarısında, dünya, işçi direnişleri ve halk isyanlarıyla alev topu gibiydi. Bu ülkeler …