Antakya’da yaklaşan seçimleri ve Ortadoğu’da süregelen savaşı tartışmak amacıyla bir panel düzenlendi. Ali İsmail Korkmaz Halk Komitesi tarafından, Ekinci Mahallesi’nde bir düğün salonunda gerçekleştirilen panele, yaklaşık 500 kişi katıldı.
Antakya’da hem seçim hem de savaş konusu, basitçe siyasal konular olmanın ötesinde, kitlenin yaşamının en önemli parçasını oluşturuyor. En başta savaşı doğrudan yaşıyorlar. 2012 yılından bu yana Suriye’deki savaş, Antakya’nın içinden görülebiliyor. Cihatçı çetelerin Antakya’da pervasızca gezmesi ve halka yönelik saldırganlıkları son dönemde epeyce azalmış durumda. Elbette ki, çeteler bölgeden silinmiş değil. Ancak Antakyalıların öfkesi ve direnişi, hem cihatçı çeteler, hem de onların koruyucusu AKP için öylesine güçlü bir tehdide dönüştü ki, onların gözönünden çekilmesi zorunlu hale geldi. Bir kısmı Antakya’nın köylerine ve Sünni bölgelerine konumlandırılmış, önemli bir kısmı ise Kilis-Antep hattına yayılmış durumda. Sonuçta bugün artık, silahlı, askeri giyimli El Kaideciler eskisi gibi sokaklarda rahatça gezemiyorlar.
Antakyalıların cihatçılara olan öfkelerinin, Suriye ve Esad’a olan manevi bağlarından kaynaklandığı düşünülür genellikle. Öyle ya, aynı etnik ve mezhepsel köken, hatta akrabalık ilişkileri, Antakya ile Suriye’yi güçlü bağlarla bağlamaktadır. Ancak yine de asıl neden bu değildir. Savaşın doğrudan kendi yaşamlarına sızması, kendilerinin tehdit altında kalmasıdır en önemli neden. 10 Mayıs 2013 günü Reyhanlı’da patlayan bomba, (ki, MİT tarafından Türkiye’yi savaşa sokma amaçlı patlatıldığı ortaya çıktı) savaşın Antakya’ya taşınmasına neden olmuştu. Keza cihatçılar tarafından evleri basılan insanlardan, yaralı cihatçıları tedavi etmeye çalışırken Alevi olduğu için hakarete uğrayan doktorlara kadar, Antakya’da savaşın mağduru olmayan tek bir kişi bile kalmamıştır.
Haziran günlerinde Antakya’daki direnişin bu kadar güçlü olmasının, üç şehit birden verilmesinin nedeni de bu savaş karşıtlığıdır.
Seçimler de aynı gerekçeyle, her zamankinden farklı bir önem kazanmıştır o coğrafyada. AKP’nin adayının Adalet Bakanı Sadullah Ergin olması ve seçim propagandasının ana eksenini Alevi-Sünni karşıtlığı üzerine kurması, halk için en önemli sorundur. Öyle ki, salt bu nedenle, Antakya’da CHP’nin gücü ve oyu, seçim çalışmalarının başlamasından bu yana, giderek artmıştır. Üstelik CHP’nin adayının, eski AKP’li belediye başkanı Lütfi Savaş olmasına rağmen… Yani Antakya Büyükşehir’de (ilçelere ilişkin değerlendirme yapmıyoruz) AKP ile AKP çatışmaktadır; halk bu çaresizlik içinde seçimini yapmaya zorlanmaktadır. Ve tıpkı ülkenin genelinde olduğu gibi; “kazanmasını istedikleri” adayı belirlemek için değil, “kazanmamasını istedikleri” adayı belirlemek için oy kullanmaya mecbur bırakılmaktadırlar.
Ekinci’de düzenlenen panel, bu koşullar altında büyük bir ilgi gördü, düğün salonu tamamen doldu. Salonun çeşitli yerlerine ozalitler asılmıştı. Haziran şehitlerinin resimlerinin yer aldığı bir ozalit salonun en görünen yerinde duruyordu. DSB (Devrimci Sendikal Birlik) imzalı Greif işçileriyle dayanışma sloganı asılmıştı. Panelistlerin arkasında ise, “Örgütlüysek herşeyiz, örgütsüzsek hiçbirşey” yazılı, PDD imzalı bir ozalit duruyor, ve en önemli mesajı veriyordu.
Berkin Elvan ve Haziran direnişinde şehit düşenler adına bir dakikalık saygı duruşuyla başladı panel. Mahallenin liselileri, Berkin Elvan’ın şehit düşmesini canlandıran kısa bir skeç hazırlamıştı. Ardından, PDD adına yapılan konuşmada, en önemli unsurun, kolektif direnişimiz olduğu; bugüne kadar devletin Suriye’de savaşa girme çabalarının, Reyhanlı’da yaratılmaya çalışılan provakasyonun, kitlelerin direnişle durdurulduğu vurgulandı. Haziran direnişinin bundaki rolü ve Antakyalıların bu direnişteki yeri özellikle belirtildi. Ve bundan sonra da, seçimleri hangi parti kazanırsa kazansın, devlet savaşa girmek için hangi provakasyonları gerçekleştirirse gerçekleştirsin, işçi ve emekçilere dönük hangi ekonomik ve siyasi saldırıları yürütürse yürütsün; kitlelerin kendi kolektif mücadele gücüne güvenmesi gerektiği, kendi kazanımlarını ancak bu mücadeleyle elde edebileceği anlatıldı.
Panelin arkasından, “Biz kazanacağız” şiiri okundu. Sonra yaklaşan muhtarlık seçimlerine ilişkin olarak “nasıl bir muhtarlık istiyoruz” sorusu tartışılmaya başlandı. Birçok kişi söz alarak muhtardan isteklerini ve beklentilerini sıraladı. Panele, mahallenin muhtar adayları da katılmıştı ve kendi programlarını anlatmak istiyorlardı. Ancak “bu defa söz halkta” denerek muhtarlara söz verilmedi, onların, halkın taleplerini dinlemesi ve buna göre programlarını gözden geçirmeleri istendi. Tartışmaların ardından öne sürülen talepler şöyle sıralandı. Kışın çamur deryası olan yolların yapılması, özellikle yazın sık sık su kesintisi yaşanan beldede su probleminin çözülmesi, kış aylarında sıkça yaşanan elektrik sıkıntısının giderilmesi, ambulans temin edilmesi, sağlık ocağının iyileştirilmesi, spor alanlarının açılması, kütüphane ve dernek ihtiyacının giderilmesi.
Panele Ali İsmail Korkmaz’ın ailesi de katıldı. Abisi Gürkan Korkmaz da söz alarak, Ekinci halkının, üniversitelerde okuyan kendi çocuklarına sahip çıkması, maddi ve manevi olarak onları desteklemesi gerektiğini hatırlattı.
Panel müzik dinletisi ile sona erdi. Müzik dinletisinde “Büyü de baban sana”, “Bir oğul büyütmelisin”, “Fabrika kızı” ve “Avusturya işçi marşı” çalındı, bazı bölümler kitleyle beraber söylendi. Katılan kitle, kendi düşünce ve beklentilerinin ifade ediliş biçiminden memnun biçimde ve coşkuyla ayrıldı.