Nuriye Gülmen ve Semih Özakça, açlığın 75. gününde, evlerine yapılan polis baskınıyla gözaltına alındılar. Gecenin bir yarısında, kapıları kırıldı, yerlerde sürüklendiler, işkence ile polis merkezine götürüldüler. Ve Yüksel Caddesi’nde direndikleri İnsan Hakları Anıtı’nın önünün, “Gezi gibi direniş odağı” olmasından korkan devlet tarafından tutuklandılar.
Onlar, OHAL döneminin hukuksuz KHK’ları ile işten atılan eğitim emekçileri. Darbe sonrasında kitlelere saldırı ve hak gaspları için istediği ortamı bulan devlet, pervasızca saldırıya geçmiş; kamudaki ilerici-devrimci emekçileri de işten atmıştı. Tam bir kıyımdı yaşanan. Darbeyi fırsata çeviren devlet, böylece kamudaki iş güvencesini de ortadan kaldırıyordu.
Birçok kentte onlarca kamu emekçisi, bu ihraçlara karşı direniş geliştirdi; çeşitli eylemler, basın açıklamaları gerçekleştirdi. Bu eylemler sırasında sayısız gözaltı yaşandı.
Nuriye Gülmen ve Semih Özakça da aylar boyunca Ankara-Yüksel Caddesi’nde direndiler. Onlarca kez gözaltına alındılar, ancak direnişlerini sürdürdüler.
Ve 75 gün boyunca, bedenlerini açlığa yatırdılar. Onlar direndikçe, destek hızla büyüdü. Kimi kurumlar tam bir ilgisizlikle davranırken, çok sayıda insan direnişin bir parçası olmaya başladı. Direniş yeri, bir toplanma odağına dönüştü. Sadece Ankara’da değil, İstanbul başta olmak üzere birçok kentte destek ve dayanışma eylemleri gerçekleştirildi. Devletin baskısı arttıkça, buna tepki de arttı.
Zaten devletin son saldırısının gerekçesi de bunu ortaya koyuyordu. Devlet, “tıpkı Tekel direnişi gibi, tıpkı Gezi gibi” bir direniş odağı olacağı gerekçesiyle açlık grevindeki Gülmen ve Özakça’yı gözaltına aldı. Onların direndiği nokta olan İnsan Hakları Anıtı da polis tarafından kuşatma altına alındı.
Devlet direnişten korktu. Korkusu boşuna değil. Kitlelerde biriken öfke, patlayacak bir nokta, akacak bir direniş arıyor. Bu nedenle direnenlere saldırdı. Bu nedenle bir heykeli bile “korumaya aldı”.
Ancak onun bu saldırıları, direnişi bitirmeye yetmedi. Onlarla birlikte Yüksel Caddesi’nde direnmekte olan Veli Saçılık, Acun Karadağ, Esra Özakça aynı kararlılıkla direnmeye devam ediyorlar. Devletin saldırıları, gaz bombalarına rağmen yine de anıtın önüne geliyorlar.
Nuriye ve Semih içerde, KHK direnişini sürdürenler Yüksel Caddesi’nde ve binlerce insan başta Ankara ve İstanbul olmak üzere birçok yerde destek eylemleriyle direnişi sürdürüyorlar. Veli Saçılık’ın sırtında patlayan gaz bombalarına; annesi Kezban Saçılık’ın polis tarafından yerlerde sürüklenmesine; işkence ile gözaltına alınmasına rağmen, direniş sürüyor. Bu arada Nuriye ve Semih’in sağlık durumu da giderek kötüleşiyor.
Nuriye Gülmen ve Semih Özakça derhal serbest bırakılmalıdır. KHK’larla işten atılan, cezalandırılan devrimci-demokrat kamu emekçileri işlerine iade edilmeli; gaspedilen hakları iade edilmelidir.