Sur’da yıkım durdurulsun

7 Haziran seçimlerinden sonra ablukaya alınan, çatışmalar sırasında büyük oranda tahrip edilen Diyarbakır’ın Sur bölgesi, şimdi rant için yerle bir ediliyor. Alipaşa ve Lalebey mahallelerine gelen yıkım ekibi, önceden boşaltılan evleri yıkmaya başladı.

Bölgede oturanlar, yıkıma karşı direniyorlar. Sabah saatlerinde mahallelerin elektrik ve suyu kesilince, halk yıkımın başlayacağını anlayarak harekete geçti. Yıkım için gelen iş makinalarının önüne geçenlere polis saldırdı. Saldırı sonrasında devlet boş olan evleri yıkmaya başladı. Ancak evini boşaltmayan aileler karşısında geri çekilmek zorunda kaldı.

Yıkıma geçici olarak ara vermiş durumdalar. Direnişin büyümesinden korktukları için, önce halkı yıldırmak, direncini kırmak istiyorlar. Elektrik ve su kesintisi ise en büyük silahları. Hem yaza girerken artan hava sıcaklığı, hem de Ramazan orucunun başlamış olması, susuz ve elektriksiz kalmayı katlanılmaz hale getiriyor. Belediye ve kaymakamlığa yapılan şikayetler ve tepkiler üzerine ara ara ve kısa süreli elektrik ve su veriliyor, ancak sonrasında yine kesiliyor. Evini terketmeyen aileler ise, bahçede yaktıkları ateş üzerinde yemek pişiriyor, bidonla su taşıyorlar.

 

Sur bir başlangıçtır

Geçtiğimiz iki yıl boyunca, Kürt kentlerinin önemli bir kısmı ablukaya alındı, aylar boyunca sokağa çıkma yasakları altında çatışmalar yaşandı. Önceki yıllarda, daracık sokakları ve savunmaya elverişli yapısından dolayı bu kentlerin içlerine nüfuz edemeyen, kontrolü sağlayamayan, mahallelerin önüne kurulan barikatları aşarak içeri giremeyen devlet, bu defa evleri, sokakları yıka yıka ilerledi. Geçemediği sokakları dümdüz ederek, taş taş üstünde bırakmayarak yolunu açtı. Saldırının büyüklüğü direnişi de büyüttü, katliamlar yapılırken destansı direniş örnekleri sergilendi.

Aylar süren ablukanın ardından Kürt kentleri yerle bir oldu. Sur, Cizre, Nusaybin, Şırnak gibi yerlerde, neredeyse ayakta bina kalmadı; binaları yanmış yıkılmış haliyle Suriye’nin bombardıman altındaki kentlerine benzedi.

Bu yıkım aynı zamanda bu bölgelerin demografik yapısını değiştirme çabasıyla birlikte geldi. Buralarda oturan yoksul-emekçi halkın sürülmesi, yerlerine siteler, AVM’ler, turistik mekanlar oluşturarak orta sınıfın iskanına açılması hedefleniyordu.

Böylece bir taşla birçok kuş birden vurulmuş olacaktı. Kürt ulusal hareketinin dinamizmini oluşturan odaklar dağıtılacak; şehirlerin en merkezi noktasını oluşturan bu mahalleler imara ve ranta açılacak; kent merkezleri “soylulaştırılacak”tı… Yoksul halk şehir merkezinden sürülürken, bu alanlar orta sınıfın yağmasına açılıyor. Mekansal birliği dağıtmakla, Kürt hareketinin örgütlenme dinamikleri de sabote edilmeye çalışılıyor.

 

Sur direniyor

Bu saldırının Sur’dan başlamış olması, çok daha özel bir anlam taşıyor. Kürt hareketinin kalbi Amed, Amed’in kalbi ise Sur’dur. Sur’un yıkımı ve “soylulaştırılması” başarıldığında, diğer kentlerde bunu yapmak çok daha kolay olacaktır. O yüzden Sur bir hedef olmanın ötesinde, bütün Kürt kentlerinde hakimiyetin yolunu açacak olan bir başlangıçtır.

Toplumlar yaşadıkları yerlerin ruhundan etkilenirler. Sur, binlerce yıllık köklü bir medeniyettir. Dört ayaklı minaresiyle, geçit vermez-daracık sokaklarıyla, kadim mahalleleriyle, tarihi yapılarıyla bir direniş ruhudur Sur. Şeyh Sait’in idamıdır, Tahir Elçi’nin katledilmesidir… Tarihtir, gelenektir.

Ve bu halk, gelenekleri, anıları, destanları kepçelerin altında yerle bir edilerek; bu binlerce yıllık birikimden kopartılmak istenmektedir. Her bir taşında tarih kazınmış olan mekanları yokedilerek, TOKİ’nin iğrenç-sağlıksız-kalitesiz-rahatsız beton yığınlarına mahkum edilmektedir.

Sur’un tarihsel birikimleri buna da direnecektir.

Bunlara da bakabilirsiniz

“Yenidoğan çetesi” ve sağlıkta özelleştirme

Sağlıkta özelleştirmenin en korkunç yönlerinden biriyle yüzleştik geçtiğimiz günlerde. Yeni doğan bebeklerin, sadece ve sadece …

Öğretmen mülakatları emek gaspıdır

Milli Eğitim Bakanlığı 25 Ekim’de mülakat sonuçlarını açıkladı. Bir “müjde” olarak ise 20 bin sözleşmeli …

“ZAFER ne zaman gelecek bilmiyorum. Ama geleceğini biliyorum…”      

1800’lü yılların ilk yarısında, dünya, işçi direnişleri ve halk isyanlarıyla alev topu gibiydi. Bu ülkeler …