Cumhuriyet gazetesi çalışanı 11’i tutuklu toplam 17 kişi hakkında açılan dava, 24 Temmuz’da başladı. Yaklaşık 9 aydır tutuklu bulunan Cumhuriyet çalışanlarının yargılanmasının, tam da “sansürün kaldırıldığı” bir güne denk gelmesi, ona ayrı bir anlam kattı. 5 gün süren davada, 7 kişi tahliye edildi.
Dava başlamadan önce, “Cumhuriyet Davası Koordinasyonu” adı altında biraraya gelen gazeteciler, avukatlar ve çeşitli muhalif kesimler, davaya katılım çağrısı yaptılar. 28 Temmuz’a kadar süren mahkeme süresince Çağlayan Adliyesi’nin önünde nöbet tuttular, protesto gösterileri yaptılar. Yandaş medya, dava öncesi başlatılan bu kampanyayı “darbe” olarak lanse etti. Büyükada’da gözaltına alınan kişilerin bu kampanyaya destek vermelerinden hareketle, bir ajan faaliyetiymiş gibi gösterilmeye çalışıldı.
Cumhuriyet davası, OHAL sonrası davaların nasıl açıldığının görülmesi bakımından ibretlikti. Öyle ki, sanıklar, FETÖ, PKK, DHKP-C örgütlerinin hepsine birden yardımdan yargılanıyordu. “Suç unsuru” olarak gösterilenler, 77 haber ile 149 tweet’ti. İddianamede “haber” kelimesi 660 kez kullanılmıştı. Aranan pidecinin FETÖ’den yargılanmış olması, evin parkesini yapan kişinin oğlunun FETÖ’ye ait bir şirkette çalıştığı, aranan kişinin bylock kullanması gibi ipe-sapa gelmez bir dizi olay, “delil” olarak gösteriliyordu.
Dahası, iddianameyi hazırlayan savcı Murat İnam, FETÖ’cü olmaktan yargılanmış biriydi. İtirazlar üzerine görevden alınmıştı, fakat dava onun hazırladığı iddianame ile başlıyordu. Yeni duruşma savcısı Hacı Hasan Bölükbaşı’nın ise, gazeteci-yazar Mine Kırıkkanat hakkında “Gülen’e hakaret”ten dava açtığı öğrenildi.
Yargılanan sanıklar, iddiaların hepsini kimi zaman dalga geçerek çürüttüler. Ama davaya Ahmet Şık’ın savunması damgasını vurdu. Bilindiği gibi Ahmet Şık, daha önce Gülen hakkında yazdığı bir kitabı daha yayınlanmadan önce tutuklanmıştı. Savunmasına karışan savcıya, “savunma yapmıyorum, itham ediyorum” diyerek, bir “yargılayan savunma” örneği daha verdi.
Ahmet Şık ve Kadri Gürsel’in de aralarında olduğu 4 kişinin tahliye edilmemesinin nedeninin mahkemede gösterdikleri bu tavırlar olduğu düşünülüyor. Uluslararası basın kuruluşları, sosyalist enternasyonal gibi kurumların da ilgi gösterdiği Cumhuriyet davası bir sonraki duruşma ile devam edecek.