10 Ekim anmalarına saldırı

10 Ekim’in ikinci yıldönümünde, katliamda yaşamını yitirenlerin anmaları yine devletin saldırısına maruz kaldı.

Ankara’da günler öncesinden valilik kararıyla her tür eylem ve etkinlik yasağı getirildi. Bu bir yanıyla Nuriye ve Semih için yapılan destek eylemlerini hedef alırken, bir yanıyla da 10 Ekim anmasının engellenmesi anlamına geliyordu. Öyle de oldu. 10 Ekim günü, Ankara Garı’na çıkan yollar valilik kararıyla kapatıldı. Katliamda yaşamını yitirenlerin ailelerinin bile, katliam alanına girmesine izin verilmedi. Gara doğru yürümek üzere harekete geçen kitle ise, polisin biber gazı ve plastik mermi ile saldırısına maruz kaldı.

İstanbul Üniversitesi önünde yapılmak istenen anmada ise, devletin saldırısı sonucu 67 öğrenci gözaltına alındı.

İstanbul Emek ve Demokrasi Koordinasyonu’nun çağrısıyla Kadıköy’de düzenlenen anmaya yüzlerce kişi katıldı. Son dönemin en kitlesel ve coşkulu eylemi burada gerçekleşmiş oldu. Anmada “Unutturmayacağız affetmeyeceğiz” yazılı pankart açıldı ve anmada hayatını kaybedenlerin yakınları konuşmalar yaptı. Polis bu anmaya da saldırmak için bahane yaratmaya çalıştı. Zaman zaman “sloganlarınıza dikkat edin” uyarıları yapan polisin uyarılarına rağmen, yüzlerce kişi slogan atmaya devam etti.

 

İki yılda davada ilerleme yok

10 Ekim 2015 günü Ankara’da DİSK, KESK, TTB ve TMMOB’un çağrısıyla düzenlenecek olan miting, IŞİD’in bombalı saldırısıyla kana bulanmıştı. Miting için toplanma noktası olan Ankara Garı önünde iki IŞİD’çi katil, kendilerini canlı bomba yaptılar ve 102 insanın öldüğü, yüzlercesinin ise yaralandığı bir katliam gerçekleştirdiler.

Katliam sonrası devletin pervasızca yaklaşımı, kendisini her aşamada gösterdi. Herşeyden önce, IŞİD’çi katiller, hiçbir engele takılmadan, ellerini kollarını sallayarak miting alanına girebilmişlerdi. Bombalar patlamadan önce gar çevresinde görünmeyen polis, patlamanın hemen ardından, mitinge gelen kitle yaralılara yardım etmeye çalışırken, gaz bombaları ile saldırıya geçti. Yerde cansız yatan bedenler, yaralılar ve yaralılara yardım etmeye çalışanlar, bir de gazlı saldırıya maruz kaldı. Ambulanslar gelmedi; hastane önlerinde “kan bağışına ihtiyaç yoktur” diye anons yaptırıldı; sokaklarda dostlarından haber bekleyişinde olan kitle çeşitli defalar polis saldırısıyla karşı karşıya kaldı.

Türk Tabipler Birliği’nin katliam gününe ilişkin olarak sonradan hazırladığı rapor, patlamanın hemen ardından düzenlenen polis saldırısının, daha fazla kişinin ölümüne neden olduğunu ortaya koydu.

Kamuoyu baskısı üzerine açılan mahkemede, IŞİD’çilerin yargılanması süreci göstermelik biçimde yürütüldü. Katiller mahkemeyi şova çevirmeye çalıştılar; Erdoğan’ı örnek göstererek “kandırılma hakkı”nı kullanmak istediler; onların pervasız tutumuna tepki gösteren aileler ise polis saldırısına maruz kaldılar.

Katliamda sorumluluğu bulunan, başta Ankara ve Adıyaman valileri ve emniyet müdürleri olmak üzere, devlet görevlileri hakkında soruşturma açılması talebi reddedildi, devletin olaydaki sorumluluğu tümüyle örtbas edildi. Gaz kullanan polisler hakkında ise soruşturmaya gerek görülmedi.

Baştansavma yargılamalar, göstermelik mahkemeler, devletin sorumluluğunun örtbas edilmesi vb. katliamı unutturmaya dönük adımlara rağmen, kitlelerin katliama dönük öfkesi dinmiyor. “Unutturmayacağız, affetmeyeceğiz” sloganıyla kitleler sokaklara dökülmeye, katliamın hesabını sormaya devam ediyor. Bu katliamın hesabının sorulmasını, sorumluların yargılanmasını sağlayacak olan, bu öfke ve kararlılıktır.

Bunlara da bakabilirsiniz

Tutuklu gazeteciler serbest bırakılsın!

Suriye’de öldürülen gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin için, Şişhane’de eylem yapıldı. Eyleme polis saldırdı …

Metal’de -yasağa rağmen- grevler sürüyor

Birleşik Metal-İş Sendikası (BMİS) 5 işletmede TİS görüşmelerine 9 Ağustos’ta başlamıştı. Bunlardan 1’i hariç 4’ü …

ASGARİ ÜCRET ve BİZ EMEKLİLER…

17 bin 2 TL olan asgari ücrete yapılacak zam, günümüzde en temel gündem maddelerinden birisi. …