Her sınıfın kendi çocuğu vardır!

amedli cocuklar

Amed Belediyesi’nin önünde günlerdir aileler eylem yapıyorlar. Gerillaya katılan çocuklarını geri istiyorlar.

Yolu açan, 23 Nisan günü belediyenin düzenlediği pikniğe katılan, sonrasında gerillaya katılan 15 yaşındaki bir çocuğun annesinin, belediye önünde eylem yapması ve bunun sonucunda çocuğunun geri dönmesi oldu.

Bu annenin eylemi sonuç getirince, küçük yaşta gerillaya katılan başka aileler de çocuklarını istemek için belediyeye geldiler. Hareket hızla büyüdü. Önce çadır kurdular, BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş ile görüştüler, belediye ile görüştüler. Sonrasında işin rengi değişmeye başladı.

Devlet doğrudan bu hareketi yönetmeye-yönlendirmeye girişti. Başka illerden aileleri topladılar, yol parasını, kalacak yerini ayarlayarak Amed’e getirdiler. Sivil polisler, oturan ailelerin yanına gelerek ya da aileleri alıp polis arabasına götürerek saatlerce konuşuyorlar. Eylemi tırmandırmaya, BDP karşıtı bir harekete dönüştürmeye çalışıyorlar. Bir taraftan da Erdoğan, pervasızca tehditlerini savuruyor. BDP çocukları geri getirmezse, operasyon yaparak kendilerinin getireceğini ima eden açıklamalar yapıyor. Ancak bu ailelerin istediği bir şey değil. Devletin gerilla ile çatışması gündeme geldiğinde, kendi çocuklarının da çatışmada ölebileceğini biliyorlar çünkü. Bu nedenle bazı aileler, ‘barış’ söylemini öne çıkararak çocuklarına bir çare bulunmasını istiyor. Diğer taraftan, BDP’ye ve genel olarak Kürt hareketine karşı saldırgan bir üslup kullananlar da var.

Burada asıl üzerinde durulması gereken, devletin birdenbire “çocuksever” kesilmesi. Bir “çocuk” edebiyatıdır gidiyor. Devlet Kürt hareketinin karşısına “Kürt çocuklarının hamisi” olarak çıkmaya çalışıyor; aileleri kışkırtıyor, kamuoyu oluşturmaya uğraşıyor.

Tablo böyle olunca, başka çocukları hatırlıyoruz biz de.

12 yaşındayken 13 kurşunla vurularak katledilen Uğur Kaymaz mesela… Asker onu 1 metre mesafeden vurmuştu.

Yine 12 yaşındaki Ceylan Önkol var mesela… Hayvan otlatıyorken askerlerin havan atışının isabet etmesi sonucu yaşamını yitirmişti.

18 aylık Mehmet bebek var mesela… Devletin gaz bombası onu kendi evinin balkonunda bulmuş, başından vurulup ölmüştü.

Başka çocuklar da var elbette.

12 Eylül’de Erdal Eren’i astıklarında 17 yaşındaydı.

Mardin’de, devlet erkanından 26 kişinin tecavüzüne uğrayan N.Ç 13 yaşındaydı.

Daha bir yılı bile dolmadı; Berkin Elvan kafasından gaz fişeğiyle vurulduğunda 15 yaşındaydı.

Roboski’de katledilen çocuklar var mesela; yaşları 12 ile 16 arasında olan 20 çocuk katledildi ve hepsinin de soyadı Encü’ydü; yani hepsi aynı ailedendi.

1988-2013 yılları arasında, devlet eliyle öldürülmüş çocuk sayısı 569. Aslında fazla geriye gitmeye gerek de yok. Bugün gerillaya saldırmak için “çocuk” bahanesine sarılan AKP’nin hükümette olduğu 12 yıl boyunca yine devlet tarafından öldürülen çocuk sayısı tam 184.

Bu ülkede çocuklar genel olarak erken büyüyor, erken olgunlaşıyor, hayata erken atılıyor. Çocuk yaşta gerillaya katılmaya karşı çıkan devlet, 13 yaşında çocukların kayıtdışı işlerde nasıl çalıştığını, çalıştırıldığını görmezden geliyor. Hatta çocuk işçi çalıştıranlar, devletin korumasının, güvencesinin kendi arkalarında olduğunu biliyor. Bu çocuklar okula gidemiyor, sokakta oynayamıyor, düzgün beslenemiyor, henüz ergenlik yaşına bile gelmeden ev geçindirme sorumluluğunu o cılız omuzlarına alıveriyorlar.

Çocuk işçilerin olduğu her yerde gerçek dramlar yaşanıyor. Çocuk İşgücü Anketi’ne göre Türkiye”de 6-17 yaş arasındaki 1 milyon çocuk çalışmak zorunda. Üstelik çok ağır koşullarda çalışıyor, çok sık iş kazalarına maruz kalıyorlar. Sadece 2013 yılında iş cinayetlerinde 59 çocuk katledildi. İş kazaları ise doğru düzgün kayıtlara bile girmiyor.

Hapishanelerdeki çocuklar ise bir başka ciddi sorun. İHD’nin raporuna göre, sadece 2013 yılında 39 çocuk hapishanede işkence gördü. Tecavüze uğrayan, kötü koşullarda yaşamak zorunda kalan çocuk tutsakların yanısıra, annesi hapiste olduğu için mecburen dört duvar arasında büyümek zorunda kalan çocuklar var.

Sömürücü toplumlarda çocuklar bir taraftan demagoji unsuru olarak kullanılır; ancak gerçekte hangi sınıfa aitseler o sınıfın koşullarını yaşarlar. Burjuva bebelerin önüne bütün olanaklar serilmiştir; yemede içmede, eğitimde, yaşam koşullarında her şeyin en iyisini bulurlar onlar. Emekçi çocukları ise, sömürünün her türlüsünü en küçük yaşta öğrenirler. Aileleri işçidir, kendileri de çocuk yaşta işçileşir; emek sömürüsünü öğrenir ufacık bedenleri… Kürdistan’da yaşarlar, 5-6 yaşından itibaren çatışmanın-savaşın içinde büyürler; kendileri de savaşçı olmak zorundadır… Emekçi çocuklarıdır daha ergenliğe bile ulaşmadan tecavüze uğrayan, hapishaneye düşen, çalışan, iş kazalarında yaralanan, ölen…

Tüm bunlardan dolayı, egemen sınıfların çocukları sonuna kadar sömürdüğünü görmek zor değildir. Ve egemenler ne zaman “çocuk” derseler, biliriz ki orada bir çıkarları, bir sömürü unsurları vardır. Bugün Erdoğan’ın gerilla çocuklar için söyledikleri de bundan ibarettir.

Bunlara da bakabilirsiniz

“Yenidoğan çetesi” ve sağlıkta özelleştirme

Sağlıkta özelleştirmenin en korkunç yönlerinden biriyle yüzleştik geçtiğimiz günlerde. Yeni doğan bebeklerin, sadece ve sadece …

Öğretmen mülakatları emek gaspıdır

Milli Eğitim Bakanlığı 25 Ekim’de mülakat sonuçlarını açıkladı. Bir “müjde” olarak ise 20 bin sözleşmeli …

“ZAFER ne zaman gelecek bilmiyorum. Ama geleceğini biliyorum…”      

1800’lü yılların ilk yarısında, dünya, işçi direnişleri ve halk isyanlarıyla alev topu gibiydi. Bu ülkeler …