1 Mayıs’ta umut ve coşkuyla

Bu yıl 1 Mayıs’a işçi ve emekçilerin beklenti ve umutları damgasını vurdu.

Kitlelerin yaşam koşulları giderek kötüleşiyor, çalışma şartları ağırlaşıyor. Buna bir de, artan siyasi baskılar, sosyal hayatın kuşatma altına alınması, en ufak bir muhalif sesin pervasız bir terör ve baskıyla karşılanması ekleniyor.

Üniversite öğrencilerinden şeker fabrikalarının bulunduğu kentlerde yaşayan emekçilere, savaş karşıtlarından gazetecilere, taşeron işçilerden aydınlara kadar tüm kesimler, devletin doğrudan saldırısı altında bulunuyor.

Bu baskı ve kuşatma altında, 1 Mayıs mitingleri kitlelerin kendisini ifade etmek için aktığı “özgürlük alanları” oldu. Yüzbinlerce insan 1 Mayıs alanlarına doldu. Beklenti büyüktü, coşku ve umut büyüktü!

 

Sendikaların icazetçi 1 Mayısı

Bu beklenti ve coşku, ne yazık ki, uzlaşmacı sendikalar eliyle sönük ve icazetçi 1 Mayıslara hapsedildi. Bunun iki nedeni vardı:

Birincisi devletin, sendikaların ve reformist-düzeniçi partilerin korkuları. Kitlelerin yükselen öfkesi ve beklentisi karşısında, sadece devlet değil, işbirlikçi sendikalar ve düzeniçi partiler de büyük bir korkuya kapılırlar. Kitlelerin bir sel olup sınırları aşacaklarını, icazetleri parçalayacaklarını bilirler. Ve taşan bu sel, sadece devletin baskısını değil, uzlaşmacı reformizmi de ezer geçer.

Gezi Ayaklanması tam da böyle bir sel taşkınıydı. Ve Gezi Ayaklanması sırasında uzlaşmacı reformizm, eylemi bastırma konusunda devlet kadar istekli oldu. Şimdi de, militan, sınırları zorlayan, kitlelerin öfkesine araç olan bir 1 Mayıs örgütlemek yerine, iç boşaltan, öfke yatıştıran bir 1 Mayısa razı oldular. “Birlik, mücadele, dayanışma” günü olan 1 Mayıs yerine, “bayram” 1 Mayısı’nı tercih ettiler.

İkincisi, baskın seçimin hemen öncesine denk gelen bu 1 Mayıs, işçi sınıfının mücadele günü olarak değil, seçim mitingi olarak ele alındı. Güne dair mesajlar, ağırlıklı olarak seçime dönük oldu.

Elbette bu da sınıf mücadelesinin bir parçası olarak ele alınacak bir gündemdir. Ancak hem tek gündem değildir; hem de bu, düzen partilerine oy istemek, kitleleri düzeniçi beklentilere daha fazla bağlamak için düzenlenen bir miting değildir; olmamalıdır.  Çünkü kitlelerin artan baskılar ve yoksunluklar karşısındaki tek mücadele yöntemi seçim sandığına oy atmak ve sistemin değişmesini beklemek değildir.

Bu iki neden, 1 Mayıs mitinglerinin devletin kuşatması altında geçmesine neden oldu.

Maltepe ve Ankara mitinglerinde, girişte yapılan aramalarda, çantalardaki makyaj malzemelerine kadar pek çok şeyin çöpe atıldığı bir tablo çıktı ortaya. Pankart sopaları, eldeki poşetler vb. her şey keyfi biçimde yasaklandı; arama noktaları saatler boyunca süren bir işkence alanına dönüştürüldü.

Özellikle Maltepe mitingi, doğrudan devlet kuşatmasının yanında psikolojik kuşatmanın da baskısı altında geçti. Maltepe ve Yenikapı, AKP hükümeti tarafından Taksim’e alternatif olarak üretilmiş alanlardır. Deniz doldurularak, doğa katliamı gerçekleştirilerek üretildi bu beton alanlar. Taksim Meydanı bir kere daha gündeme gelmesin, 1 Mayıs ya da başka bir nedenle Taksim’e kitle çıkmasın diye, alternatif oldular. Taksim Meydanı AKP’nin her türlü gösterisinde başrolde yer alırken, işçi ve emekçilere yasaklandı.

Salt bu neden bile, Maltepe’de miting yapmayı reddetmek için yeterliydi. Ama yapılmadı.

Birleşik Metal-iş ve Nakliyat-iş sendikaları ise, Maltepe’deki “icazetçi 1 Mayıs”a katılmama kararı alarak, daha ileri bir duruş sergiliyormuş gibi göründüler. Maltepe’ye gitmeyi reddeden, Taksim kararlılığını sürdüren devrimci kurumlar da (Proleter Devrimci Duruş, Devrimci Demokratik Sendikal Birlik – DDSB, Devrimci Yolda Özgürlük, Mücadele Birliği Platformu, Partizan ve Alınteri) bu miting içinde yer aldılar. Keza direnişteki Real Market işçileri de yürüyüş kortejindeydiler. Ancak miting öncesi yürüyüş, sadece Nakliyat-iş sendikasının önünden Saraçhane Parkı’na kadar yaklaşık 300 metre boyunca sürdü. Devletle yapılan pazarlıkların ardından, Saraçhane Parkı’nda yapılan konuşmalarla bitirildi.

Diğer taraftan, 1 Mayıs gününü Taksim’de kutlama isteğinin, hiçbir baskı ve zorlama ile durdurulamayacağı da bir kere daha çıktı ortaya. Sabah saatlerinden itibaren, küçük gruplar halinde bile olsa, çok sayıda insan Taksim’e çıkmaya, Taksim’de 1 Mayıs sloganlarını haykırmaya yöneldi. İçinde PDD okurlarının da olduğu gruplar, Taksim sokaklarında eylemler gerçekleştirdi. 70’den fazla eylemci gözaltına alındı.

* * *

Sendikaların tutumu bir yana, kitleler büyük bir coşku ile aktılar miting meydanlarına. Devlete olan bütün öfkelerini haykırdılar gür sloganlarda. Yoksulluğa karşı, baskıya karşı, yaşam alanlarının daralmasına karşı, dört bir yandan kuşatılmışlığa karşı, meydanları doldurdular.

İşçi ve emekçilerin taşıdığı bu dinamik, icazetçi miting alanlarına sığmayacak kadar güçlüdür. Ve zamanı geldiğinde, tüm setleri aşarak yolunu bulacaktır.

Bunlara da bakabilirsiniz

Yumuşama, normalleşme, çözüm derken… Yine kayyum saldırısı

Bahçeli’nin 1 Ekim’de yeni yasama yılının açılışında, DEM Parti milletvekilleriyle tokalaşması ile başladı her şey… …

Hapishanelerdeki hak ihlalleri

Ekim ve Kasım aylarında hapishanelerdeki hak ihlalleri sürüyor. Bir yandan yeni tutuklamalarla hapishanedeki siyasi tutsakların …

Genel-iş ve işbirlikçi sendikaların durumu: KAZANMANIN YOLU

Genel-iş sendikasının örgütlü olduğu CHP’li belediyelerde İstanbul başta olmak üzere peşpeşe grevler yaşandı. Fakat Genel-iş …