Haziran’ın yıldönümünde direniş

taksim-31-mayis1

31 Mayıs 2013’te başlayan Haziran Direnişi’nin yıldönümü, öncesinde devletin yoğun tehditleri ve liberal kesimlerin sağa çekme tartışmaları altında başladı.

Devletin tehditleri, katılımı düşürmeye yönelikti. Başbakan’dan Vali’ye kadar her cepheden yapılan açıklamalarla, kitlelerin alanlara çıkması engellenmeye çalışıldı. 31 Mayıs’ta ülke genelinde 13 milyon insan sokaklara çıkmıştı. Devlet, bu kitlenin gücünden öylesine korkuyordu ki, tekrar aynı biçimde sokaklara dökülmesini engellemek için, var gücüyle uğraştı.

Bu uğraşın en önemli parçasını, 15 Haziran 2013’te İstanbul’da Gezi Parkı’nın ve Taksim Meydanı’nın saldırıyla boşaltılmasının ardından geçen bir yıl boyunca, Taksim’deki her eyleme yönelik polis saldırısı oluşturuyordu. Saldırılar son derece vahşi ve pervasız biçimde gerçekleştiriliyor, böylece kitlede yılgınlık, yorgunluk ve eylemden uzaklaşma duygusu yaratılmak isteniyordu.

Diğer taraftan, geçen bir yıl boyunca, ne kitlelerin üzerindeki baskı, ne olumsuz yaşam koşulları, ne ekonomik ve siyasi kuşatılmışlık ortadan kalktı. Tersine, her olayda, kitlelerin öfkesi yeniden bilendi, devlete karşı tepkisi büyüdü. Soma katliamı gibi alçakça gerçekleştirilen bir işçi katliamından sonra, bu öfke yeniden somut harekete dönüştü.

Devletin yaratmaya çalıştığı yılgınlık uğraşının diğer önemli parçasını ise, liberal aydınlar tarafından yürütülen ideolojik bombardıman oluşturdu. Onlar zaten, daha 1 Haziran 2013 gününde, bütün ülke sokaktayken görevlerini yapmaya başlamışlardı. 1 Haziran’da Gezi Parkı’nı boşaltma; sonrasında, barikatları kaldırma; sonrasında, Taksim’deki olağan Cumartesi akşam eylemlerini durdurma; sonrasında, şehitlerin mahkemelerine sahip çıkışı zayıflatma vb. vb. tartışmaları yürütmüşler, her aşamada eylemi geriye çekmeyi ya da bitirmeyi savunmuşlar, bu doğrultuda “cengaverce” savaşmışlardı.

Bir yıl boyunca her aşamada kitleleri Taksim’den uzak tutmaya çalıştılar. Ancak başaramadılar, kitlelerin selinin, devrimcilerin direncinin önünde duramadılar. 31 Mayıs’ın yıldönümünde yeniden piyasaya çıktılar. “Direnişi takvimlere sıkıştırmamak”, “Taksim’e girmeye çalışarak kendi kalemize gol atmamak”gibi argümanlarla, hareketi geriye çekmeye, 31 Mayıs’ın yıldönümünün militanca kutlanmasını engellemeye çalıştılar. Bu yanıyla devletin “papaz” yüzünü oluşturduklarını gösterdiler.

Elbette, ne “cellat”ın tehditleri, ne “papaz”ın kandırma çalışmaları, “kitlelerin coşkun akan selini”durdurmaya yetmedi. Geçen sürede, eylemlere katılan kitlede bir azalmaya neden olmuştu elbette. Bu kadar büyük bir kitlesellik içinden dökülmeler, korkmalar olması da doğaldı zaten. Ancak eylemlere katılmaya devam eden kesimlerin, inancı, kararlılığı artmış, öfkesi büyümüş, direnci güçlenmişti. Dahası, katıldığı her eylemle, tecrübesi artmış, direnme yöntemleri çeşitlenmiş, savunma araçları güçlenmişti. Bu da, eylemci kitlenin militanlığını ve kararlılığını büyütmüştü.

İşte Haziran Direnişi’nin yıldönümü, bu tabloyla gerçekleştirildi.

İstanbul’da yüzbinler Taksim’e yeniden çıkmayı başaramadı. Ancak bu eylemde, başarı Taksim’e çıkmak değildi. Zaten tarihte “tekerrür” yoktur. Haziran’ın yıldönümünde aynı kitleyle, aynı alanı yeniden fethetme ihtimalimiz de yoktu.

Başarı; estirilen bütün teröre, alınan bütün önlemlere rağmen “papaz”ların içerik boşaltma çabalarına aldırmadan, onbinlerce kişinin Taksim’e gelme kararlılığını taşıması ve militanca saatlerce çatışmasıydı. Ve bu başarıldı.

* * *

2013’ün 31 Mayıs’ında başlayan ve tüm Türkiye’ye yayılan Haziran Ayaklanması’nın yıldönümünde başta İstanbul, Ankara, İzmir, Antakya, Eskişehir, Adana olmak üzere, ülkenin dört bir yanında eylemler gerçekleştirildi. Polisin uyguladığı ablukaya ve pervasız saldırılara karşı, kitleler saatlerce barikatlar kurarak direndi ve Haziran Ayaklanması’nda şehit düşenler anıldı.

İstanbul’da 31 Mayıs öncesinde Erdoğan tehditlerine başlamıştı. “Devletin kolluk güçleri kesin talimat aldılar, gereği A’dan Z’ye yapılacaktır” diyerek korkusunu açık etmişti. İçişleri Bakanlığı ve İstanbul Emniyet Müdürü ise, günler öncesinden önlemlerini açıklamışlar, ortamı 1 Mayıs’tan sonra bir kez daha terörize etmişlerdi. Taksim ve çevresine, 25 bini aşkın polis, 50 toma ve onlarca akrep yerleştirildi. Bunlara rağmen, İstanbul Valisi “Biz Taksim’i hiçbir zaman yasaklamadık” diyebildi.

Ulaşımın hiçbir şekilde kısıtlanmayacağı, Gezi Parkı’nın kapatılmayacağı söylenmişti. Ancak, kitlenin daha sabah saatlerinden Taksim’e gelmeye başladığını görünce, önce parkı ve meydanı kapattılar, arkasından metro, metrobüs, vapur ve otobüsleri durdurdular.

Tüm bu ablukaya rağmen, kitleler İstiklal Caddesi’ne aktı ve yürüyüşe geçti. Gezi Parkı’nda bir grup, polis barikatının önünde kitap okuma eylemi gerçekleştirdi. 15.30’dan itibaren Fransa Konsolosluğu önünde kitle sloganlar attı, marşlar söyledi. Kitle, Taksim Dayanışması’nın saat 19’a yaptığı çağrıyı sloganlar ve halaylarla bekledi. Saat 19’da, TMMOB binasından çıkan Taksim Dayanışma’nın temsilcilerinin önü kesildi. Dayanışma bileşenleri saat 21.30’a kadar aynı sokakta oturma eylemi gerçekleştirdiler. Devlet TMMOB’a da saldırı gerçekleştirdi.

İstiklal Caddesi’nde toplanan kitleye, devlet tomalar, gaz bombaları ve plastik mermilerle saldırıya geçti. Aralarında PDD okurlarının da bulunduğu kitle, kurulan barikatlarda, polise sapanlar, molotoflar ve havai fişeklerle karşılık verdi. Çatışma saatler boyunca sürdü. Gözaltına alınanlar ters kelepçeli bir şekilde sokak aralarında bekletildi, işkenceyle arabalara bindirildi. Taksim’deki eylemlerde aralarında Proleter Devrimci Duruş dergisi yazı işleri müdürü Çağdaş Büyükbaş’ın da olduğu 203 kişi gözaltına alındı.

Beşiktaş’tan Taksim’e yürümek isteyen eylemcilere de Teşvikiye’de polis gaz bombaları ve plastik mermilerle, tomalarla saldırdı. Burada da barikatlar kurularak direnişe geçildi. Polisin saldırısına apartmanlardaki insanlar tencereler çalarak tepki gösterdi.

Öğle saatlerinde Haydarpaşa Garı, Taksim’e gelmek isteyen kitle tarafından işgal edildi. Kadıköy’de toplanan kitle ve Boğaziçi Köprüsü’ne yürümek istediler. Kitlenin önü Acıbadem’de kesildi ve gaz bombaları, plastik mermi ve tomalarla saldırıya uğradılar. Bahariye Caddesi’ne çekilen kitle polise, havai fişek, sapanlar ve taşlarla karşılık verdi.

Gazi Mahallesi, Okmeydanı, Nurtepe, Sarıgazi, Bağcılar, İkitelli, Gülsuyu, 1 Mayıs mahallelerinde de saatlerce süren çatışmalı eylemler yaşandı. Bu semtlerde eylemler 1 Haziran’da da sürdü. 1 Mayıs Mahallesi halkı, Mehmet Ayvalıtaş için yürüyüş yaptı ve vurulduğu yere yürüdü. Burada saygı duruşunda bulunan kitle, Mehmet Ayvalıtaş’ın evini ziyaret etti.

Ankara’da 31 Mayıs akşamı devrimci ve ilerici kurumlar Güvenpark’a yürüdü. Polis kitleye saldırınca Kızılay çevresinde barikatlar kuruldu. Havai fişek, sapan ve taşlarla karşılık veren kitle, polisi saatlerce hareketsiz bıraktı. Kitle bir süre sonra Tuzluçayır’a çekildi ve eyleme burada devam etti. 1 Haziran’da ise Ankara Dayanışması Ethem Sarısülük’ün vurulduğu yerde anma yapmak istedi. Sarısülük’ün ailesinin de katıldığı yürüyüş, Sarısülük’ün vurulduğu yerde yapılan oturma eylemiyle devam etti. Anmanın bitiminin ardından polis kitleye saldırdı. Sakarya Caddesi civarında polis saldırısı yoğunlaştı. Barikatlar kuran kitle polise karşılık verdi ve çatışmalar saatlerce sürdü. Eylemde 128 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar serbest bırakıldı.

Bunlara da bakabilirsiniz

“Yenidoğan çetesi” ve sağlıkta özelleştirme

Sağlıkta özelleştirmenin en korkunç yönlerinden biriyle yüzleştik geçtiğimiz günlerde. Yeni doğan bebeklerin, sadece ve sadece …

Öğretmen mülakatları emek gaspıdır

Milli Eğitim Bakanlığı 25 Ekim’de mülakat sonuçlarını açıkladı. Bir “müjde” olarak ise 20 bin sözleşmeli …

“ZAFER ne zaman gelecek bilmiyorum. Ama geleceğini biliyorum…”      

1800’lü yılların ilk yarısında, dünya, işçi direnişleri ve halk isyanlarıyla alev topu gibiydi. Bu ülkeler …