Urfa-Suruç’ta seçim öncesi gerçekleşen vahşet, devletin Kürt bölgesindeki pervasızlığının boyutunu gösterdiği kadar, 24 Haziran seçimlerinin nasıl bir ortamda gerçekleştiğini de ortaya koyuyor.
Suruç, Suriye-Rojava sınırında bir ilçe. İsmini birçoğumuz 7 Haziran seçimlerinin ardından gerçekleşen katliamla duymuştuk. Kobane’ye gitmek için Amara Kültür Merkezi’nde toplanan gençlerin ortasında bomba patlatılmış ve onlarca genç katledilmişti.
24 Haziran seçimleri öncesi de Suruç, AKP’nin provakasyonuna ve büyük bir vahşete tanık oldu.
AKP’nin Urfa milletvekili İbrahim Halil Yıldız, Suruç çarşısında seçim propagandası yaparken, bazı esnaflar “size verecek oyumuz yok” diyor. Bunun üzerine iki gün sonra kalabalık ve silahlı bir grupla geliyor ve terör estiriyorlar. HDP’li olarak bilinen Hacı Esvet Şenyaşar’ın dükkanına zorla girmeye kalkıyorlar, kalaşnikof silahlarla ateş açıyorlar. Şenyaşar ailesinin buna karşılık vermesiyle çıkan çatışmada, Celal Şenyaşar yaşamını yitiriyor, kardeşi yaralanıyor. AKP’li gruptan da 7 kişi yaralanıyor. Bunların arasında AKP milletvekili adayının kardeşi de bulunuyor ve kaldırıldığı hastahenede ölüyor.
Yaralıların hastahaneye kaldırılması sırasında ve hastanede yaşanan olaylar ise tüyler ürpertici. Ambulanslara saldırıyorlar, camları kırıyor, tekerlerine ateş açıyorlar. Hastanede ise herkesin gözü önünde tam bir vahşet yaşanıyor. Yaralı Mehmet Şenyaşar, hastane içinde oksijen tüpü kafasına vurularak öldürülüyor. Oğlunu görmek için gelen baba Hacı Esvet Şenyaşar, hastane kapısında linç ediliyor. Bütün bunlar polisin gözü önünde gerçekleşiyor. Hatta Urfa valisi, Suruç kaymakamı ve Gıda ve Tarım Bakanı Eşref Fakıbaba’nın hastane dışında bekledikleri görülüyor. Yani bu vahşet devletin bilgisi, hatta tanıklığı altında gerçekleşiyor.
Eşini ve çocuklarını yitiren Emine Şenyaşar, olayı şöyle anlatıyor: “Biz hastaneye girer girmez yirmi erkek eşimin etrafını sardı. Serum şişesinin bağlı olduğu demir ve oksijen tüpüyle kafasına vurdular. Kan içinde kaldı. Ellerinden almaya çalıştım. Sağa sola koştum ama bir şey yapamadım; kurtaramadım. Orada bulunan polisler uzaklaşıp gitti. Eşimi, gözlerimin önünde öldürdüler. Linç edip kafasına kurşun sıktılar.“
Ön otopsi raporunda, Şenyaşar kardeşlerin vücuduna 23 merminin isabet ettiği, babaları Esvet Şenyaşar’ın ise kesici aletlerle linç edilerek öldürüldüğü yazıyor. Hal böyleyken olayla ilgili tutuklanan tek kişi, saldırıya uğrayan Şenyaşar ailesinden. Ne çarşıda gerçekleşen saldırıyı, ne de hastanedeki vahşeti yapanlarla ilgili tek bir tutuklama yok. Üstelik bu olay AKP tarafından “PKK’liler AKP milletvekilinin kardeşini öldürdü” şeklinde duyurularak, seçim propagandasına dönüştürüldü.
Suruç, HDP’nin güçlü olduğu yerlerden biri. Buna karşın HDP olay sonrası iki günlük yas ilan etmek dışında birşey yapmadı. “Bize oy verin, barajı aşalım” dışında bir yol göstermedi. Elbette böyle bir olay karşısında tepkiyi sadece HDP’den beklememek gerekir. Ancak bölgedeki gücü ve yaşamını yitirenlerin HDP ile bağı düşünüldüğünde, onun öncülük etmesi kadar doğal bir şey olamaz.
Seçimlerin üzerinden o kadar gün geçmesine karşın, hala Suruç’la ilgili yapılan bir şey yok. AKP zaten konuyu unutturmak ve kapatmak istiyor. Ama bizler unutmamalı, peşini bırakmamalıyız…