25 Kasım’da kadına yönelik şiddete karşı mücadele

Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü nedeniyle çeşitli kentlerde eylem ve etkinlikler düzenlendi. Ankara, Adana, Manisa, Urfa, Batman, Şırnak dahil olmak üzere 18 ilde kadın örgütleri alanlara çıktı. İstanbul’da ise polis şiddeti vardı. 25 Kasım günü Tünel’de toplanarak Taksim’e yürümek isteyen kadın örgütlerine, polis biber gazıyla saldırdı.

İstanbul’da 25 Kasım günü öğle saatlerinden itibaren Beyoğlu ablukaya alındı. İstiklal Caddesi’ne çıkan tüm yollarda barikat kuruldu. Galatasaray Meydanı’na çıkan caddeler trafiğe kapatıldı.

25 Kasım Platformu’nun çağrısıyla saat 17.00’de Tünel Meydanı’nda toplanan kitle, “Erkek şiddetine bahane çok, susmaya, hayatlarımızdan vazgeçmeye niyetimiz yok” yazılı pankartı açtı. Eylemde mor renk hakimdi ve pankartlarla dövizlerde Kürtçe-Türkçe sloganlar yer aldı. Kitle, alkışlar, zılgıtlar, bando ve tamburlar eşliğinde, sloganlar atarak yürüyüşe geçmek istedi. Polis “eyleminiz yasadışıdır” anonsu yapınca, kadınlar “susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz” sloganları attı. Polis ise biber gazı ile saldırıya geçti. Saldırıya rağmen yürümek isteyen kadınlara, polis şiddeti de arttı. Eylemde yer alan HDP Milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit de polis şiddetine maruz kaldı.

Saldırı üzerine kadınlar, “Bizi tünele sıkıştıramazlar. Biz her yerdeyiz.  Sokaklarda, sosyal medyada sesimizi duyurmaya devam edeceğiz” dediler. Tünel Meydanı’ndan dağıtılan kadınlar, İstiklal Caddesi’nin arka sokaklarında tekrar toplandılar. Galata’dan Mis Sokak’a kadar, Taksim’in farklı sokak ve bölgeleri eylem alanına çevirdiler. Bu alanlarda okunan basın açıklamasında, kadınların her gün her yerde erkekler tarafından şiddete maruz bırakıldığı ifade edildi. “Kadınları değil, erkek şiddetini engelle” sloganları, her eylem alanında atıldı. Dağılma anlarında ise, yeniden polisin biber gazlı saldırısı yaşandı.

İstanbul Kadın Meclisleri de aynı gün Kadıköy Süreyya Operası önünde toplanma çağrısı yapmıştı. Kitle burada da polis saldırısı ile karşılaştı. Yürüyüşe izin vermeyeceğini söyleyen polis, basın açıklamasının ardından eylemin sona erdirilmesini istedi.

 

Neden 25 Kasım?

25 Kasım, Dominik Cumhuriyeti’nde 1960’ta faşist Trujillo Hükümet’ine karşı işçi ve emekçilerin verdiği mücadelenin sembolü haline gelen Mirabel Kardeşlerin, tecavüz edilerek öldürüldüğü gündür.

Dominik Cumhuriyeti’nde 1930’da Rafael Trujillo tarafından düzenlenen askeri darbe, yeni bir baskı ve terör dönemini başlatmıştı. 31 yıl boyunca  ABD emperyalizminden aldığı destekle işçi ve emekçiler üzerinde ağır bir baskı ve zulüm fırtınası estirdi. Yaygın tutuklama, işkence, “faili belli cinayetler” de içinde olmak üzere her tür baskı uygulandı. Askeri istihbarat servisinin kurduğu “40” adlı hapishane, işkence ve elektrikli sandalyede ölümleriyle kötü-ünlü bir yerdi. Ancak aynı dönem, kitlelerin direnişinin de büyüdüğü bir dönem oldu. Ülkede çeşitli örgütler kuruldu, faşist diktatörlüğe karşı eylemler gerçekleştirildi.

Bu dönemde kurulan örgütlerden biri de Clandestina’ydı. Kurucuları Patria, Minerva ve Maria Mirabel kardeşlerdi. Mirabel Kardeşler öylesine güçlü bir direniş hattı oluşturmuşlardı ki, sayısız kez hapse atıldılar, diktatörlük tarafından tüm mülklerine el konuldu. Hatta Diktatör Trujillo, bir konuşmasında onları doğrudan hedef aldı, “ülkenin en büyük iki sorunu kilise ve Mirabel Kardeşler’dir” dedi.

Ve konuşmadan 23 gün sonra, 25 Kasım 1960’da, hapisteki eşlerini ziyaret etmekten dönen Mirabel Kardeşler’in arabası yolda sivil kişiler tarafından durduruldu. Arabadan indirilen kardeşlere önce tecavüz ettiler, sonra da sopalarla döverek öldürdüler. Cansız bedenleri uçurumdan aşağıya atıldı. Açıkça “faili belli” olan bu katliam için devlet “trafik kazası” açıklamasını yaptı.

Mirabel Kardeşler’in ölümü, kitlelerin öfkesini ve direnişi büyüttü. Ayaklanmalar arttı. 6 ay sonra, 30 Mayıs 1961’de diktatör Trujillo bir suikast sonucu öldürüldü, ardından diktatörlük yıkıldı.

1981 yılında, Dominik Cumhuriyeti’nde Latin Amerika Kadın Kurultayı toplandı ve 25 Kasım’ı Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü olarak ilan etti. Birleşmiş Milletler (BM) ise 1999 yılında 25 Kasım’ı Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü ilan etti. Mirabel kız kardeşlerden birinin kod adının “Kelebek” olmasından da esinlenerek; o günden sonra üç kız kardeş, gerek Dominik’te gerek dünyada “Kelebekler” adıyla anıldılar.

 

Kadına yönelik şiddet büyüyor, direniş de büyümeli

AKP hükümetleri dönemi, kadına yönelik şiddetin de büyüdüğü bir dönem oldu. Son 10 yılda 2337 kadın öldürüldü. 2018’in ilk altı ayında öldürülen kadın sayısı ise 206.

Kadınlar, en yakınlarındaki erkekler tarafından öldürülüyor. Bu kadınların ölmesi için somut bir neden bile gerekmiyor. Bazen yemeğin yanması, bazen kıskançlık, bazen kadının bir şeye itiraz etmesi, bazen boşanmayı reddetmesi… O kadını “öldürme hakkı”nı veriyor yakınındaki erkeklere.

AKP hükümetinin katil erkekleri koruyan tutumu ise bu saldırganlığı büyütüyor. Katil kimi zaman hiç ceza almıyor, kimi zaman ceza indirimleri ile kolayca kurtuluyor. Ve bu da, gerici toplum anlayışı içinde, kadın öldürmeyi meşrulaştırıyor.

Devlet katili koruyor. Öyleyse yapılması gereken tek şey buna karşı mücadeleyi yükseltmektir. Sadece 25 Kasım’da “kadına yönelik şiddete karşı mücadele günü”nde değil, sadece kadın direnişi içinde değil, genel olarak toplumsal mücadelenin yükselmesi zorunludur.

Bunlara da bakabilirsiniz

Öğretmen mülakatları emek gaspıdır

Milli Eğitim Bakanlığı 25 Ekim’de mülakat sonuçlarını açıkladı. Bir “müjde” olarak ise 20 bin sözleşmeli …

“ZAFER ne zaman gelecek bilmiyorum. Ama geleceğini biliyorum…”      

1800’lü yılların ilk yarısında, dünya, işçi direnişleri ve halk isyanlarıyla alev topu gibiydi. Bu ülkeler …

Ser verip sır vermeyen yiğit: İSMAİL GÖKHAN EDGE

İsmail Gökhan Edge, Diyarbakır işkencehanelerinde sır vermedi, ser verdi. O, 1953 yılında Eskişehir’de doğdu. İzmir …