Tutuklanan işçiler, sendikacılar konuştu: İŞ CİNAYETLERİYLE DEĞİL, DİRENİŞİMİZLE GÜNDEM OLDUK!

Haksız biçimde tutuklanan 3. Havalimanı işçileri ve sendikacılar, tahliye olduktan sonra bir basın toplantısı ile yaşadıklarını anlattılar. 3. Havalimanı İşçileriyle Dayanışma Platformu’nun 8 Aralık’ta gerçekleştirdiği toplantı, İstanbul Eğitim-Şen 6 nolu şubede gerçekleşti.

Toplantıda ilk olarak havalimanı işçisi Teyip Baran Kırğın konuştu. Kırğın’ın özellikle çalışma ve yaşam koşullarına dönük anlattıkları çok çarpıcıydı. İnternet üzerinden iş bulduğunu, ücret olarak da 2500 liraya anlaştıklarını, bunun üzerine İstanbul 3. Havalimanı’na çalışmaya geldiğini belirten Kırğın, süreci şöyle anlattı:

“İşbaşı yapmak için bütün işlemleri yaptıktan sonra bize ‘maaşınız 2500 lira değil, 1800 lira’ dediler. Urfa Siverek’ten dünyanın yolunu gelmişim. Yol parası vermişim. Bir sürü masraf yapmışım. Nasıl yok diyebilirim. Hiç değilse yol paramı çıkarayım dedim ve işbaşı yaptım. Bu fırsatçılıktır, insanı mecbur bırakmaktır… Çalışma saatleri de söylendiği gibi değildi. ‘Saat 8’de işbaşı, akşam 5’te paydos’ dediler, ama hiç öyle olmadı. Haftalık iş koyuyorlar önümüze, ‘bu iş bir haftada bitecek’ diyorlar. Bitmese para alamıyorsun. Bitmesi için her gün saat 9-10’lara kadar çalışırdık. İşçi güvenliği diye bir şey yok. İş cinayeti açıklanan resmi rakamın çok üstünde. Yaralanmalara doktor bir Parol (ağrı kesici) yazıp yolluyor. Yemekler çok kötü. Yemek almak için 45 dakika sıra bekliyorsun. Bir ayda üç sefer yemekten zehirlendim. Zehirlendim diye doktora gidiyorsun, Parol verip yolluyor. Kahvaltılık gibi paket gelen ürünlerin hepsinin kullanım tarihi geçmiş. Yattığımız yerleri ise anlatamam. Kirden ranzaya elimizi vuramıyorduk. Her yer yapış yapış ve pislik içindeydi…”  

Kırğın’ın gözaltına alınışı da çok ilginç. Eylemin bir örgütleyeni olmadığını, kendiliğinden patladığını anlatan Kırğın, “baktım işçiler sloganlarla yürüyorlar, ben de gittim katıldım” diyor. “Ben oranın işçisiyim. İşçi olmasaydım da böyle bir eyleme katılırdım. Sonra sendikacılar, milletvekilleri, avukatlar geldi. Temsilcilerimizi seçtik, talep listemizi oluşturduk. Yapılan görüşmede bir şey çıkmadı. Gece de koğuşlar basıldı gözaltılar oldu. Beni telefonla İGA yönetim yerine çağırdılar. Gittim ve gider gitmez İGA önlüklü insanlar beni ters kelepçeleyip göz altına aldılar. Polis ve jandarma İGA önlüğü giymişlerdi” dedi.

Kırğın, cezaevinde 21 kişilik koğuşa 51 kişi olarak konulduklarını, koğuşta tamamen uyuşturucu kullanmaktan ve satmaktan yatanlar olduğunu söyledi. “Uyuşturucu satmaktan gelen insanların bütün sohbeti uyuşturucu nasıl satılır, nasıl yapılır, nasıl kullanılır üzerine oluyor. Bizle beraber tutuklanan gencecik insanlar var. Bunlar bu konuşmalardan etkilenebilirler. Hatta ‘ne karlı işmiş, bir ayda kazanamadığım parayı uyuşturucu satarak bir haftada kazanabilirim’ düşüncesi gelişebilir. Veya merak edip içebilir” diyerek, böyle bir koğuşa neden konulduklarını da anlatmış oldu. Ayrıca bütün gün a haber kanalının dinletildiğini belirtti.

Eyleme katıldığından dolayı pişman olmadığını belirten Kırğın “Eylem günü Özgür  Karabulut’un da (Dev-Yapı İş Başkanı) söylediği gibi; işçiler sadece öldüklerinde gündeme gelmeyecekler, direnişiyle gündeme gelecekler artık” diyerek sözlerini tamamladı.

İnşaat-İş sendikası sözcüsü Uğur Karadaş ise, üyelerinin haber vermesi üzerine havalimanına gittiklerini, gider gitmez de işçilerin kendi aralarında her bölümden temsilciler seçmelerini ve bir talep listesi oluşturmalarını önerdiklerini belirtti. İGA yöneticileriyle yaptığı görüşmeyi aktardı. Görüşmede İGA yöneticisi Kadri Samsunlu’nun yanısıra kaymakam ve jandarma komutanının da olduğunu belirten Karadaş, İGA yöneticisine “talepleri karşılayacak mısınız” diye sorduklarını, yöneticinin ise, “benim sizle görüşmem yeterli, bu talepleri karşılama yetkim yok” dediğini aktardı. “Talepleri karşılamaya yetkisi olmayan” bu yönetici, “eylemi bitirin yoksa bedelini ödersiniz” şeklinde tehdit savurmaktan geri kalmamış! Akşam geç saatlerde yapılan ikinci toplantıda ise aynı yönetici (Kadri Samsunlu) işçileri kastederek, “bunları susturun, yoksa ben kendi yöntemlerimle sustururum” diyerek tehditler savurmuş, Gece de kapılar kırılarak gözaltıların başladığını söyleyen Karadaş, gözaltı ve tutuklanma sürecini anlattıktan sonra konuşmasını bitirdi.

Dev Yapı-iş sendikası başkanı Özgür Karabulut da, üyelerinin eylemi haber vermesi üzerine 3. Havalimanı’na gittiğini söyledi. İGA yöneticileriyle yapılan görüşmeyi kısaca anlattıktan sonra, dayanışmanın önemine vurgu yaptı ve “biz tahliye olabildiysek bu dayanışma platformunun dayanışma eylemlerinin sayesinde olduk” dedi. Ardından “sarı baretlilerin eylemi sarı yeleklilerde karşılığını buldu” diyerek, Fransa’daki sarı yeleklileri de selamladı. “Orada öncü işçiler ve biz sendikacılar kendi görevimizi yaptık, devlet de kendi görevini yaptı” diyen Karabulut, “devletin görevi patronların yanında yer almak onların çıkarlarını savunmaktı. Polisiyle, jandarmasıyla, yargısıyla bunu yaptı. Bizim görevimiz de bu sömürüye, bu vahşete karşı direnmek, işçi ve emekçilerin haklarını savunmaktı. Bugün de yarın da gelecekte de aynı şeyi yaparım” diyerek sözlerini bitirdi.

Karabulut’un konuşmasından sonra toplantı sonlandırıldı.

Devlet 3. Havalimanı inşaat işçilerini tutuklayıp uyuşturucu tacirlerinin yanına koymakla yetinmemiş, işçileri sendikacılardan da ayırmış. Sendikacıları da biraraya koymamış. Örneğin Özgür Karabulut, tutuklandığı andan itibaren tek kişilik hücrede kaldığını söyledi. Hepsi aynı davadan yargılandıkları halde biraraya getirmeyerek, dahası sendikacıları işçilerden yalıtarak, öncülerden koparma, kendi örgütleri olan sendikalardan uzaklaştırma çabasını orada da sürdürmüşler. Ama nafile! İşçiler her alanda olduğu gibi inşaat alanında da sendikalaşmaya devam ediyorlar. Haklarını elde etmenin tek yolunun birleşmek, örgütlenmek ve mücadele etmek olduğunu kendi deneyimlerinden öğreniyorlar. Basın toplantılarında vurguladıkları gibi, sadece işçi cinayetlerinde değil, direnişleriyle gündeme gelmek istiyorlar.

Bunlara da bakabilirsiniz

“Yenidoğan çetesi” ve sağlıkta özelleştirme

Sağlıkta özelleştirmenin en korkunç yönlerinden biriyle yüzleştik geçtiğimiz günlerde. Yeni doğan bebeklerin, sadece ve sadece …

Öğretmen mülakatları emek gaspıdır

Milli Eğitim Bakanlığı 25 Ekim’de mülakat sonuçlarını açıkladı. Bir “müjde” olarak ise 20 bin sözleşmeli …

“ZAFER ne zaman gelecek bilmiyorum. Ama geleceğini biliyorum…”      

1800’lü yılların ilk yarısında, dünya, işçi direnişleri ve halk isyanlarıyla alev topu gibiydi. Bu ülkeler …