Rabia Naz ismini artık duymayan kalmamıştır herhalde. Bunu da kızının ölümünün peşine düşen baba Şaban Vatan’ın yılmak bilmeyen mücadelesine borçluyuz.
Albert Camus’un bir sözü vardır: “Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız, o ülkede insanların nasıl öldüğüne bakın” diye. Rabia Naz’ın ölümü, -daha önceki pek çok ölüm gibi- bunu bir kere daha gösterdi. Ama bu kez sadece ölümü değil, asıl olarak sonrasında yaşananlar, nasıl bir ülkede yaşadığımız gerçeğini yüzümüze bir tokat gibi çarptı.
Geçen ay Rabia Naz’ın ölümünün birinci yılıydı. Yani bir yılı aşkın süredir Rabia Naz’ın ölümünün perde arkası aydınlatılmadığı gibi, bu süre boyunca başvurmadığı yer kalmayan baba Şaban Vatan’ın başına da gelmeyen kalmadı.
Şaban Vatan’ın ısrarlı mücadelesi karşısında köşeye sıkışan kesimler, ona “deli” muamelesi yapıp akıl hastanesine kapatmaya bile yeltendiler. AKP dönemindeki hukuksuzluk artık yadırganmıyor ama bir cinayetin örtbas edilmesinin ötesinde, onun peşine düşen babanın akıl hastanesine atılmak istenmesi, bardağı taşırdı…
Rabia Naz’ın ölüm yıldönümünde, birçok yerde protesto gösterileri yapıldı ve Şaban Vatan’ın yalnız olmadığı duyuruldu. Olay artık bir babanın isyanının ötesine taştı. Bu kitlesel sahipleniş, devleti de harekete geçmeye zorladı. HSK soruşturma başlattığını açıkladı. Ancak bu kitlelerin öfkesini yatıştırma amaçlı göstermelik bir soruşturmaydı. Nitekim hiçbir sonuç çıkmadı.
Gerçekte ne oldu?
Giresun’un Eynesil ilçesinde geçen Nisan ayında 11 yaşındaki Rabia Naz, evinin önünde ölü bulundu. Bunun bir intihar olduğunu söylediler. Bu doğrultuda raporlar düzenlediler. Güya Rabia, evinin damından aşağı atlamıştı.
Bu iddiayı başından itibaren kabul etmeyen baba Şaban Vatan, kendi çabalarıyla birçok delil ortaya koydu. Öyle ki, kendisi evin damına çıkıp iddiaları tek tek çürüttü. Kızının kilosuyla aynı ağırlığa sahip bir çuvalı damdan atarak, nerelere çarptığını ve yere nasıl düştüğünü gösterdi. Oysa kızında böyle bir çarpma izi yoktu ve düşüş şekli çok farklıydı. Ve bunları videoya çekip yayılmasını sağladı.
Görgü tanıklarına dayanarak, kızının bir araba çarpması sonucu öldürülüp evin önüne atıldığını ortaya koydu. Kaldı ki, Hacettepe Üniversitesi Adli Tıp raporu da Rabia’nın ölümünün “yüksekten düşme” sonucu olmadığını, “bedensel travma” şeklinde gerçekleştiği belirtiliyordu.
Ancak aradan geçen bir yıllık sürede ne Rabia’ya çarpan araba araştırılıyor, ne görgü tanıklarının ifadesine başvuruluyor. Aksine olay yeri incelemesi doğru-düzgün yapılmıyor, kamera kayıtları siliniyor, yanlış raporlar düzenleniyor… Aynı günlerde bir metruk ev de yakılıyor… Yani cinayetin üstü her yönden kapatılmaya çalışılıyor. Bunun da bizzat İçişleri ve Adalet Bakanlığı eliyle yapıldığı açığa çıkmış durumda.
Bu durum, korunmaya çalışılan katilin kimliğini de ele veriyor aslında. Rabia’ya çarpan arabanın ilçenin AKP’li belediye başkanının yiğeni olduğu görgü tanıklarıyla ortaya çıktı. Tanıkların “siyah bir doblo araç” diye tanımladıkları aracın sahibi olan belediye başkanının yiğeninin ifadesine 23 gün sonra başvuruluyor. Çelişkili ifade vermesine rağmen hakkında hiçbir işlem yapılmıyor, aksine üstü örtülüyor.
Bu cinayetin örtbas edilmesinde, AKP Genel Başkan Yardımcısı Nurettin Canikli’nin rolü büyük. Canikli AKP’nin kurucularından. Dört dönem Giresun’dan milletvekili seçilmiş. İki dönem AKP grup başkanvekili olmuş. Ardından Gümrük ve Ticaret Bakanı, Başbakan Yardımcısı, Milli Savunma Bakanı gibi bakanlıklar yapmış biri…
Belli ki, Giresun eski belediye başkanıyla yakın ilişkisi var. Eski diyoruz, çünkü 31 Mart seçimlerinde Giresun-Eynesil Belediye Başkanı CHP’li aday oldu. Bu, Eynesil halkının AKP’ye olan öfkesinin önemli bir göstergesiydi.
Baba’nın başına gelenler
Eğer baba Şaban Vatan’ın bir yıl boyunca süren ısrarlı mücadelesi olmasaydı, biz bunların hiçbirini bilemeyecektik. Çünkü Şaban Vatan, sadece kızının intihar etmediğini, bir cinayete kurban gittiğini kanıtlamakla kalmadı; bu cinayetin kimler tarafından örtbas edildiğini de deşifre etti.
Devletin Şaban Vatan’ı hedefe çakması ve ona “deli” damgası vurmaya çalışması, bundan dolayıdır. Öyle ki, Şaban Vatan, AKP’li Belediye Başkanı ve Nurettin Canikli hakkında suç duyurusunda bulunduktan hemen sonra, hakkında mahkeme tarafından bir ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde gözetim altında tutulma kararı çıkarılıyor. Yani bu cinayetin arkasında AKP’li üst düzey yöneticilerinin olduğu açığa çıktıkça, karşı atağa geçiyorlar.
Nurettin Canikli de, konuyla ilgili ilk açıklamasını bu sayede yaptı. Ama “Rabia Naz’ın nasıl öldürüldüğü araştırılsın, gerçekler ortaya çıksın” türü bir açıklama değildi bu… Sadece kendisiyle ilgili şüpheleri gidermek ve bunu ortaya çıkaranları tehdit etmek amaçlıydı. Bakın ne diyor: “Asılsız iddialara ilişkin hukuki süreç başlatılmıştır… İdari olarak soruşturmaya müdahale ettiğimize ilişkin yalan ve iftiraların da soruşturulması için başvuruda bulunuyoruz.”
Çok açık ki, bu cinayet istenseydi ilk birkaç gün içinde açığa çıkardı. Aradan geçen bir yıla rağmen açığa çıkarılmamış, aksine tüm deliller yok edilmeye çalışılmışsa, bunun arkasında devletin eli var demektir. Yerel kurumların ötesinde Bakanlık düzeyinde müdahale var demektir. Soruşturmayı yapan ilk savcının görevden alınmış olması bile, yukarıdan müdahale edildiğini gösterir.
Dahası, olayın peşini bırakmayan babaya yapmadıkları kalmıyor. Onu akıl hastanesine atarak, ortaya çıkardığı gerçekleri “deli saçması” şeklinde göstermek istiyorlar. Bu şekilde cinayetin üstünü daha kolay kapatacaklarını düşünüyorlar. Hapse atmaları ya da bir biçimde öldürmeleri halinde, olayın daha da büyüyeceğini bildikleri için, bu yöntemi devreye sokuyorlar. Gerçekten de daha akıllıca ve onlar açısından daha kesin bir yöntem…
Ama unuttukları bir şey var! Mızrak artık çuvala sığmıyor! Rabia Naz cinayeti, baba Şaban Vatan’ın meselesi olmaktan çıktı tüm kitleye mal oldu…
Kitleler sahip çıktı
Bugüne dek AKP’nin tüm muhaliflerini tutuklama terörü ile bastırmaya çalıştığını gördük. Şimdi buna akıl hastanesi eklendi. Sonuçta dört duvar arasına hapsederek, kendisi için tehdit içeren tüm sesleri boğmak istiyorlar.
AKP işbaşına geldiğinden bu yana hapishanelere kapatılan kişi sayısı, yüzde 161 oranında artmış. Mahkumlar hapishanelere sığmaz olunca, birçok yerde yeni hapishaneler yapılıyor. Esasında uyguladıkları baskı rejimiyle ülkeyi dev bir hapishaneye çevirdiler. Aynı zamanda insanların akıl sağlığı ile oynuyorlar. Varolan sisteme isyan edenleri, ya hapishane ya tımarhane, hatta mezarla tehdit ediyor, sindirmeye çalışıyorlar.
Ama boşuna… En baskıcı rejimlerde bile boyuneğmeyenler, haklı davalarını sonuna dek sürdürenler çıkar. Baba Şaban Vatan da bunlardan biri oldu. O kızı için her tür tehdide ve baskıya direndi. Ve bunun sonucunu da aldı.
Rabia Naz, artık kitleye mal olmuştur. Ölümünün birinci yılında başta Giresun-Eynesil olmak üzere yurdun dört bir yanında gerçekleşen gösteriler, bunun açık kanıtıdır. Keza 31 Mart seçimlerinde AKP’nin Eynesil’de de kaybetmesi, kitlelerin Rabia Naz’a ve ailesine sahip çıktığını göstermiştir. Şaban Vatan’ı akıl hastanesine yatırılmaktan alıkoyan da bu sahipleniştir. Keza HSK’nın soruşturma açmasını sağlayan da kitle baskısıdır.
Bütün bu başarılara rağmen, halen cinayet aydınlanmış ve sorumlular yakalanmış değil. O yüzden peşini bırakmamak gerektiyor. Fakat bu noktaya kadar geldikten sonra er ya da geç bu cinayetin sorumluları yargılanacaktır…