Gezi Davası’nın 6. ve son duruşması Silivri 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 18. Şubat’ta görüldü. Bu duruşmada kararın çıkacağı beklendiğinden, önceki duruşmalara göre daha kalabalık bir destek kitlesi vardı. Aralarında PDD temsilcisinin de bulunduğu devrimci-demokrat kurumların yanı sıra CHP ve HDP’li politikacılar, yabancı ülkelerin temsilcileri de duruşmaya gelmişlerdi.
Savunmaların ve “son söz”lerin alındığı dava, yine gergin geçti. Avukatların tanık dinletme ve süre talepleri heyet tarafından reddedildi. Savunmalarda Gezi’de şehit düşenlerin anılması alkışlarla karşılık buldu. Heyetin izleyicileri “salondan çıkarmakla” tehdit etmesine rağmen…
Mahkeme heyeti, ellerinde yeterince delil olmadığı gerekçesiyle tüm sanıkların beraatine karar verdi. Oysa aynı mahkeme, yine hiçbir delil yokken bu davayı açabilmişti. Hatta Ali İsmail Korkmaz’ın katili polisleri, sanık değil “mağdur” olarak göstermişti. Ve savcı, “ağırlaştırılmış müebbet” cezası istiyordu. Hal böyle olunca son duruşmada mahkemenin ceza vermesi bekleniyordu.
AKP, bugüne dek pekçok kişi hakkında Gezi’ye katıldığı için davalar açtı. Bunların çoğu beraatle sonuçlandı. Son olarak Osman Kavala’yı “Gezi’nin finansörü” iddiasıyla tutuklamışlar ve “Taksim Dayanışması”nı oluşturan kimi kurumların temsilcilerini de ekleyerek yeni bir Gezi davası oluşturmuşlardı. Bu dava, başından sonuna dek AKP’nin güç gösterisi yapmak istediği, fakat Gezi’yi savunanların buna olanak tanımadığı bir arena şeklinde geçti. Son duruşma ise, bunun en açık haliyle sergilendiği bir raunt oldu.
Mahkemenin verdiği karar, haklarında yakalama kararı bulunan Can Dündar ve Mehmet Ali Alabora dahil, 7 kişi hakkındaki tutuklama kararının kaldırılmasını içeriyordu. Yurtdışında bulunanlar için, bulundukları yerde ifade vermeleri yetecekti. Daha önemlisi, bu kararla 840 gündür tutuklu olan Osman Kavala tahliye edildi.
Kavala hakkında daha önce AHİM’in de “derhal serbest bırakılması” yönünde kararı vardı. Ancak AHİM’in bu kararına uymadılar. 18 Şubat’ta ise mahkeme heyetinin tahliye kararı bekletildi; bu arada İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı yeniden tutuklama kararı çıkardı. Selahattin Demirtaş’a yaptıkları gibi Kavala’ya da yeni bir dava bulmuşlardı. Bunun da adı “15 Temmuz”du.
AKP döneminde burjuva hukuk kurallarının bile çiğnendiği pekçok örnek yaşandı. Gezi davası ise, bunu zirvesi oldu. Davanın açılması gibi sonlanması da tamamen siyasiydi. İblid üzerinden Rusya ile karşı karşıya kalan AKP, AB ve ABD’yi de karşısına almaktan çekindi. Aynı günlerde ABD’nin düşünce kuruluşlarından bir darbe olacağı yönlü raporların çıkması, AKP’nin korkusunu arttırdı. AKP’nin kendi içinde de bölünmeler olduğu biliniyor. “Pelikancı” olarak adlandırılan damat Albayrak’ın başını çektiği grupla Adalet Bakanı Gül birçok kez karşı karşıya gelmişti. Gezi davasında da bu iki grubun çatışması ihtimali vardı.
Keza tam da Gezi davasının görüldüğü gün eski cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün bir röportajının yayınlanması önemlidir. Abdullah Gül, “Gezi ile gurur duyduğunu” söylerken, Ahmet Davutoğlu da daha önce davadan çekildiğini açıklamıştı.
Sonuçta Gezi davası, AKP’deki parçalanmışlığı, aynı zamanda güçsüzlüğü resmeden bir dava oldu. Gerçekte ise Gezi zaten yargılanamaz! Gezi’yi ne kadar karalamaya çalışsalar da, FETÖ ile, emperyalist kurumlarla bağlantılı gösterseler de, hiçbir çamur üzerine yapışmaz! Gezi davasından yargılananlar, bu gerçeği mahkeme heyeti şahsında tüm Gezi düşmanlarının yüzüne haykırdılar.
Gezi Direnişi, Türkiye tarihindeki en büyük halk hareketidir. Aynı zamanda AKP’ye ve Erdoğan’a karşı yapılmış en ciddi direniştir. Halkın büyük bir bölümü, “artık böyle yönetilmek istemiyoruz” diyerek sokaklara çıkmıştır. Tepkisini, öfkesini haykırmış, kolektif hareket ederek egemenlere meydan okumuştur.
Bu nedenle Erdoğan’ın ona karşı öfkesi bir türlü bitmiyor, intikam hırsı sönmüyor. Mahkeme kararını tanımaması ve yeni bir atakla bu kararı boşa çıkartmaya çalışması, ardından internet üzerinden karşı kampanya açılması, hepsi Gezi korkusunun eseridir.
Bütün bunlar Gezi Direnişinin gücünü ve etkisini bir kere daha ortaya koymuştur. Ve elbet birgün Gezi’yi yargılamaya kalkanlar yargılanacaktır!