Bizimlesin Talat Yoldaş

“Her ölüm erken ölümdür” der şair. Evet her ölüm erken ölüm olabilir. Fakat bir yoldaşın ölümü erkenin erkenidir. Hele ki, hayal ettiği gibi bir ölüm yaşamamışsa…Biliriz ki, sosyalizm için mücadele eden devrimciler, kavga alanlarında çarpışarak ölmeyi hayal ederler. Hayalin ötesinde “ölüm gelirse kavga alanlarında gelsin” derler. Bu yüzdendir ki, bir kaza sonucu veya hastalık sonucu yitirdiğimiz yoldaşlarımız için, “ölüm adın kalleş olsun”  sözünü çok daha güçlü, çok daha yürekten söyleriz.

Talat yoldaşımızı bir kalp krizi sonucu kaybettik. 43 yaş dediğin nedir ki. Daha nice kavga yılları vardı önünde yaşayacak. Siz bakmayın onun 43 yaşına. Kafaca ve ruhen çok gençti. Çok hareketli, çok hızlıydı. Deyim yerindeyse 20’li gençlere taş çıkarırdı. Bu yüzden gençti. Ruhu gençti. Onun gençliğini en çok nerede görürdük? Eylemlerde mitinglerde pratik faaliyetlerde. Eyleme gelir gelmez hemen hızlı bir şekilde Proleter Devrimci Duruş yazılı önlüğü giyer, flamayı en yüksekte dalgalandırırdı. Çok sevdiğin önlüğün boş kalmayacak, bayrağın hep yükseklerde dalgalanacak yoldaşım. Sen bunu bilirsin zaten.

Yaşadığımız bu kapitalist sistem, işçi ve emekçilere yoksulluk, işsizlik, sömürü, iş cinayetlerinde ölüm ve adaletsizlikten başka ne verebilir ki? Hele hele yaşadığımız günlerde savaşlarda ölümler, yığınlarca işsizlik, baskı zulüm hapishane…. İşte böylesi koşullardır insanı devrimci yapan. Kuşkusuz bazı insanlar bir akrabasının, arkadaşının devrimci olmasından etkilenerek, şehit olmuş devrimci kahramanların yaşamlarından, yaptıklarından etkilenerek devrimci mücadeleye katılırlar. Ama en nihayetinde onları devrimci yapan koşullardır. Devrimci mücadele, bu sömürücü sisteme başkaldırıdır. Devrimci mücadele, sömürünün olmadığı bir toplumsal sistemin getirilmesi içindir.

Talat yoldaşımız da kapitalist sisteme duyduğu öfkeden dolayı devrimci saflarda yer aldı. Bingöllü alevi bir ailenin çocuğu olarak İstanbul’da dünyaya geldi. Ailesi yoksul yaşamdan kurtulmak ve daha iyi bir yaşam umuduyla 1965’lerde İstanbul’a taşınır. Yoksulluk İstanbul’da da ailenin peşini bırakmaz. İşçi emekçi yaşamıyla kıt kanat geçinirler. Yoksulluk koşulları Talat yoldaşımızı da, ilkokulu bitirir bitirmez çalışma hayatına sürükler. Fabrikada, inşaat işkolunda, kargo işlerinde, temizlik işlerinde ve bulabildiği değişik işlerde çalışır. Erken yaşlarda devrimcilerle tanışır. Yüreği devrimcilerden yanadır. Eylem ve etkinliklere katılır.

Talat yoldaşla 2005 yılında tanıştık. Kısa sürede örgütlendi, saflarımızda yerini aldı, yoldaşımız oldu. Artık devrimci bir işçidir o. Girdiği işyerlerinde bu farkını gösterirdi. Bu yüzden patronlar tarafından sık sık işten atılırdı. İşçilerin beğenisini alırken reformist-işbirlikçi sendikacıların tepkisini de üzerine çekerdi. UPS kargo işyerine sendikanın girmesinde önemli payı oldu. Fakat bürokratik-işbirlikçi sendikacılarla da kıyasıya tartışmalar yaşadı.

“En çok hangi özelliğiyle öne çıkar” diye sorulursa, Talat yoldaşı tanıyan herkes “eylem adamı” der kuşkusuz. Ne de çok severdi eylemleri… Bir mitingde yüksek yere pankart mı asılacak; ilk akla genen Talat yoldaş olurdu. O kısa ve zayıf bedeniyle, ne hızlı tırmanırdı yükseklere. Zaten kendisi “şurası iyidir buraya pankart asalım”  önerisiyle hazır gelirdi. İşareti alır almaz kaşla göz arasında pankart asılmış olurdu. Çatışmalı eylemlerde devleşirdi adeta. Gezinin bütün süreçlerinde, yasaklı Taksim 1 Mayıs’larında yer aldı. Cesurdu. Hızına çok güvenirdi. Bu güveninde haksız da sayılmazdı. “Yoldaş yakalanacaksın” uyarılarımıza “onlar beni yakalayamaz, bana yetişemezler” diye cevap verirdi. Gerçekten öyle. Düşmanın dibine kadar giderdi; “Bu kez yakalandı” derdik ama yakalanmazdı. Yine çıkardı o ablukanın içerisinden.

Çatışmalı eylemlerde yaratıcıdır aynı zamanda. Mesela çöp konteynerinin arkasına saklanarak polislere doğru yürütürdü. Yürüyen çöp konteyneri! Tam polislere yaklaştığında elindekileri fırlatırdı polisin üzerine. Çok yakınından gelen bu hamleye polisler çok şaşırırdı. Polisler daha şaşkınlığını üzerinden atamadan uzaklaşırdı oradan. Yasaklı Taksim 1 Mayıs’larında polis ablukasını aşıp Taksim Meydanı’na pankart açan yoldaşlarımızdan biriydi. Hem de iki yıl üst üste bunu gerçekleştirdi ve gözaltına alındı. Gözaltında da ifade vermeme geleneğini sürdürdü. Oturduğu emekçi semti Gülsuyu’da, yapılan eylem etkinliklerin -bizim dışımızda gelişenler de dahil- neredeyse hepsine katıldı. Gülsuyu’da yaptığımız ajitasyon propaganda faaliyetlerini gören Gülsuyu halkı “bunları Talat yapmıştır” derdi. Yoldaşın en öne çıkan özelliğidir eylem adamı olmak.

Ah be yoldaşım! Bu zalim sömürücü sistemi defetmek için katıldın sınıf kavgasına. Bizim ürettiğimiz değerlere el koyan bir avuç sömürücüyü tarih sahnesinden silmek, sömürünün olmadığı bir dünyayı, işçi sınıfının iktidarı olan sosyalizmi kurmak için atıldın sınıf kavgasına, saflarımızda yer aldın. Ortadan kaldırmak için uğraştığımız bu kapitalist sistem seni aramızdan aldı. Nasıl ki işçi emekçileri yoksulluk pençesinde bıraktıysa, seni de aynı yoksulluk ve sefaletin içerisine hapsetti. Yoksulluk ve sağlık sorunları nice işçi emekçinin hayatını aldı. En  temel haklarımızdan biri olan ücretsiz-eşit-erişilebilir-anadilde sağlık hizmetleri, kapitalizmin kar hırsına kurban edilmiş durumda. “Paran kadar sağlık” politikasıyla yoksul emekçiler ölüme terkediliyor. Sen de bu kar hedefli kapitalist sağlık sisteminin sonucunda aramızdan ayrıldın.

Ah be yoldaşım! Bu sistem erken vakitte fiziken seni aramızdan almış olabilir. Ama biliyorsun ki, aramızdasın, yüreğimizdesin, bilincimizdesin! Uğruna mücadelesini verdiğimiz devrim ve sosyalizm kavgamızda yaşayacaksın! Seninleyiz, bizimlesin!

Bunlara da bakabilirsiniz

Öğretmen mülakatları emek gaspıdır

Milli Eğitim Bakanlığı 25 Ekim’de mülakat sonuçlarını açıkladı. Bir “müjde” olarak ise 20 bin sözleşmeli …

“ZAFER ne zaman gelecek bilmiyorum. Ama geleceğini biliyorum…”      

1800’lü yılların ilk yarısında, dünya, işçi direnişleri ve halk isyanlarıyla alev topu gibiydi. Bu ülkeler …

Ser verip sır vermeyen yiğit: İSMAİL GÖKHAN EDGE

İsmail Gökhan Edge, Diyarbakır işkencehanelerinde sır vermedi, ser verdi. O, 1953 yılında Eskişehir’de doğdu. İzmir …