Putin ile Erdoğan arasında 5 Mart günü yapılan toplantı, içeriğinden önce Putin’in kapısında 2 dakikaya yakın bir süre bekleyen Erdoğan görüntüleriyle gündemleşti. Bu görüntü, toplantının içeriğini de belli etti aslında.
Erdoğan hükümeti, açıklanan Moskova Mutabakatı’nı ısrarla bir “ateşkes taahhüdü”, bu yanıyla da Türkiye’nin başarısı olarak göstermeye çalıştı. Gerçekte ise, Rusya’nın çizdiği sınırların dışına çıkıldığında, çatışmayı da içeren bir tablo vardı bu mutabakatta. Rusya Türkiye’nin askeri güç kullanmasını engelliyor, kendisi ise cihatçılara karşı mücadeleyi sürdürme kararlılığını ifade ediyordu.
Yapılan görüşmede, Türkiye’nin öncelikli talebi olan eski sınırlara (TSK’nın gözlem noktalarının dışına taşan sınırlara) dönülmesi ihtimal dahilinde bile değildi zaten. Tersine M4 ve M5 karayollarında Suriye ve Rusya’nın hakimiyeti resmiyete geçirildi. Yanısıra otoyolun iki tarafında altışar km derinliğinde güvenli koridor oluşturulması, M4 karayolunda Türk-Rus ortak devriyesi başlatılması gibi maddeler yer aldı. Yeni sınır böylece çizilmiş oldu. Rusya’nın en çok önemsediği M4 ve M5 karayolları konusundaki tartışma da ortadan kalktı.
Burada Türkiye yine ateşi eliyle tutmak zorunda kaldı. Mutabakatta sözü edilen 6 km’lik güvenli bölgede, cihatçıların kontrolünde olan kasabalar var. Ve bu bölgede temizliğin yapılması görevi Türkiye’ye verildi, AKP hükümeti de bu görev için ek süre istedi. Bu arada Suriye ordusuyla oluşan yeni temas noktalarına yüzlerce askeri araç göndermeye, buralarda askeri yığınak yapmaya çalıştı.
Ortak devriyeler ise başladığı gün durduruldu; yeniden ne zaman yapılacağı belirsiz. Bu arada TSK’nın artık neyi gözlediği belli olmayan “gözlem noktaları” Suriye ordusu tarafından kuşatılmış şekilde beklemeye alındı. Bir taraftan Erdoğan yönetiminin bu başarısızlığını gizlemek amacıyla, bir taraftan da koronavirüs salgınının etkisini artırmasıyla, İdlib’de ortaya çıkan bu çıkışsız tablo gündemden düşürüldü.