Grev engelleri GREV YAPARAK AŞILIR!

metal-ejot-tezmak-grev

Metal iş kolunda greve çıkan işçiler, bir kez daha grev ertelemesi ile karşılaştılar. Daha önce lastik ve cam işkolunda olduğu gibi, “milli güvenlik” gerekçesiyle metal grevi de iki ay ertelendi. Ertelemek, esasında grevi ortadan kaldırmak anlamına geliyor. Çünkü ardından Yüksek Hakem Kurulu devreye giriyor ve bir biçimde TİS süreci bitirilmiş oluyor.

Grevin ertelenmesine metal işçileri büyük bir tepki gösterdiler. Böyle bir kararı tanımayacaklarını bildirdiler. Fakat grevi örgütleyen Birleşik Metal-İş Sendikası (BMİS) “yasal mücadele alanı dışına çıkmayacakları”nı bildirerek işbaşı yapılacağını duyurdu. Mücadelenin farklı biçimlerde süreceği, “hukuki” hakların savunulacağı, hatta sokağa çıkılacağı türünden açıklamalarla, attığı bu geri adımı gizlemeye çalışsa da durum apaçık ortada. Çünkü grev yasağı bu tür mücadele biçimleriyle değil, bizzat grev yaparak aşılabilir. Ve daha önceki deneyimlerden de biliniyor ki, hükümet “grev ertelemesi” kararı alabilir. Buna BMİS’in hazırlıklı olması, erteleme kararını tanımayacağını baştan duyurması ve “greve devam” demesi gerekiyordu. Ama öyle olmadı…

İşbaşı yapan bazı fabrikalarda işçiler yarım saat ile iki saat arasında iş yavaşlatma yaptılar. Bazı fabrikalarda ise, grevi sürdürme kararı aldılar. Bir çok ilde AKP binalarına yürüyüşler düzenlendi vb…

 

Grev yeri bayram yeriydi

Grev kararı, Metal işkolunda örgütlü olan faşist ve gerici iki sendikanın (Türk Metal ve Çelik-iş) 15 Aralık’ta imzalamış oldukları şatış sözleşmesinden bir süre sonra alınmıştı. 10 Ocak’ta deklare edildi, ardından fabrikalarda grev oylamaları yapıldı. Ve BMİS’in üye sayısından çok daha fazla işçi, greve “evet” dedi. 29 Ocak’ta BMİS’in örgütlü olduğu 22 fabrikada grev başladı. BMİS’e bağlı diğer fabrikalarda ise 19 Şubat’ta greve çıkılacağı duyuruldu.

BMİS’in metal sektöründe yaklaşık 15 bin üyesi bulunuyor. Bunun 10 bin kadarı greve çıkmıştı. İşçiler grevi yürüyüşlerle halaylarla karşıladılar. ‘Grev yeri bayram yeri’ sözünü bir kez daha kanıtlarcasına… Sadece BMİS üyesi işçiler değil, başta metal sektöründe çalışan işçiler olmak üzere işçi ve emekçiler bu kararı coşkuyla karşıladılar. Gebze’de yapılan miting, bunun önemli bir göstergesi oldu. İşçilerin mitinge katılımı ve coşkuları oldukça yüksekti. Bir de Türk Metal ve Çelik-İş’in 3 yıllık ihanet sözleşmesi, işçilerin patronlara ve işbirlikçi sendikacılara öfkesini bilemişti. Zaten tabandan gelen bu güçlü basınç, BMİS yöneticilerine grev kararı aldırtmıştı.

Metal işkolu, sanayinin kilidi durumundadır. Örneğin bir otomotiv fabrikasında çalışan her işçiye karşılık, en az 5 işçi yan sanayide çalışmaktadır. Ve yan sanayinin çalışma koşulları, ücretleri, sosyal hakları vb. ana fabrikalara göre belirlenir. Ana fabrikada üretimin durması, yan sanayinin de durması anlamına gelir.

Bu yüzden BMİS’in grev kararı, tüm metal işçilerini, hatta sınıfı ilgilendiriyordu. “Bu grev aslında gelecek meselesi, dayatmalara karşı çıkılmazsa yenileri gelecek” diyen Prysmian işçi temsilcisi, grevin önemini çok net biçimde ortaya koyuyordu. Ağır çalışma koşulları, esnek çalışma biçimleri, düşük ücretler yetmezmiş gibi, üç yıllık sözleşme dayatmaları, bardağı taşıran son damla olmuştu.

Üç yıllık sözleşme, iki yılda bir yapılan zamların ve sosyal hakların kaybı anlamına geliyor. Metal işkolundan önce tekstil ve cam işkolunda üç yıllık sözleşmeler yapıldı. Altın Yıldız’da örgütlü Teksif sendikasına üye işçiler, üç yıllık sözleşmede ilk 6 ayda zam aldıklarını, sonraki 6 aylarda ise zamlar enflasyona bağlandığı için ücretlerin eridiğini, bugün yüzde 70-80’inin asgari ücretle çalıştığını söylüyorlar.

Benzer bir durum şimdi Metal işkolunda yaşama geçirilmek isteniyor. Bunu başarırlarsa, bundan sonraki bütün TİS’ler üç yıllık olacak! Sadece bu bile, grev kararı almaya yeterli nedendi. BMİS Başkanı Adnan Serdaroğlu greve çıkılırken, “metal işçileri tarih yazıyor!” demişti. Gerçekten de metal işçisi tarih yazmaya hazırdı, ama kendilerinin buna hazır olmadığı görüldü.

 

Grev işçi sınıfının en önemli silahıdır

Metal işkolunda ‘90’lı yıllardan bu yana ilk kez greve çıkıldı. İşçilerden biri, “24 yıllık işçiyim, ilk grevimi yaşıyorum” diyordu. Patronlar, işbirlikçi sendikalar ve devlet elbirliği ile, işçi sınıfının bu en önemli silahını kullanamaz hale getirdiler. Greve çıkabilmeyi birçok engelle durdurdukları gibi, grev başladıktan sonra da “milli güvenlik” gerekçesiyle ertelediler, yasakladılar.  

Oysa grev, işçi sınıfının yüzyıllar süren mücadelesi ile elde ettiği bir kazanımdır. İşçi ve emekçilerin üretimden gelen gücünü kullanmalarıdır. Hayatı üreten işçiler, kahreden yanını da gösterirler.

Bu yüzden grev lafı bile burjuvaziyi korkutmaya yeter. Grevin olmaması için her türlü yasal düzenlemeyi yaparlar, çıplak zoru kullanırlar.

Grev, işçinin-emekçinin işgücünü bir mücadele aracına dönüştürerek, patronlar üzerinde ekonomik baskı kurmasıdır. Üretimin durması ekonominin zarar görmesini getirir. Bu da burjuvazinin karının düşmesi anlamına gelir. Hele metal gibi sanayinin kilit sektöründeki bir grev, sadece metal patronlarını değil, tüm burjuvaziyi etkiler. Genel olarak ekonomiyi etkilemesi de, grevi siyasal bir niteliğe büründürür.

Greve çıkılmasının ikinci gününde AKP hükümetinin “erteleme” kararı alması boşuna değildir. Başta metal patronları olmak üzere, bir bütün olarak burjuvazi, AKP’den bu grevi ertelemesini istemiştir. Zaten erteleme kararının ardından patronlar hükümeti kutlamışlar, sevinçlerini açıkça ortaya koymuşlardır. Çünkü grevin başarısı, genel olarak sınıfın başarısı olacak; burjuvazi azami karına dokunacaktır.

AKP ise tam da seçimlere doğru giderken, böyle bir grevin yaratacağı etkiden korkmuştur. Oy oranları giderek düşen AKP, işçi sınıfının başını çektiği bir toplumsal hareketten, kuduz köpeğin sudan korktuğu gibi korkar. Onun için daha grev başlar başlamaz durdurmaya çalışmıştır. Metal işçilerinin çok net biçimde ifade ettikleri gibi, burjuvazinin hükümeti olduğunu, onların çıkarlarını koruduğunu bir kez daha ortaya koyarak…

 

Grev hakkı grev yaparak kazanılır

Metal işçilerinin greve çıktığı 29 Ocak tarihi, sınıf açısından oldukça anlamlı bir tarihle çakışmıştır. Bundan yaklaşık 60 yıl kadar önce 28 Ocak 1963’te Kavel işçileri direnişe geçmişti. Henüz grev hakkının yasal olmadığı o yıllarda işçiler aileleriyle birlikte tam 35 gün direndi. Kavel fabrikasının bulunduğu İstinye başta olmak üzere, tüm halkın desteğini aldı. Ve grev hakkı bu direnişin üzerinden yasallaştı.

Bugün grev sözde yasal bir hak! Ama bir dizi engelle önü kesilmesi yetmiyormuş gibi, greve çıkıldığında “erteleme” kararı alınarak fiilen gaspediliyor. İşçi sınıfı yeniden grev hakkını elde etmekle karşı karşıya. Bu da yeni Kavel’lerin yaratılmasını gerektiriyor.

Esasında metal işçisi buna hazırdı. Koşullar da oldukça elverişliydi. Önemli olan sendikanın tutumuydu. İşçiler, oluşturdukları TİS ve grev komitelerinde “direnişe devam” kararı aldıklarını bildirdiler. Büyük bir umutla sendikanın da bu doğrultuda karar almasını beklediler. Ne var ki, BMİS, işçileri bir kez daha hayal kırıklığına uğrattı.

Bugüne kadar metal işkolundaki TİS’lerde Türk-Metal, satış sözleşmesini imzalar; BMİS de “yapacak bir şey yok” diyerek aşağı yukarı benzer bir sözleşmeye imza atardı. Metal işçisinin ana gövdesi Türk Metal’e üyedir; bu durum BMİS’in işini zorlaştırmaktadır kuşkusuz. Ama varolan durumu değiştirmek de mücadeleden geçer. İşçilerin iç örgütlülüğünü sağlamlaştırmak ve üye sayısını arttırmak, sendikanın tutumuna bağlıdır.

Sendikacıların grevden kaçmalarının bir diğer argümanı, “işçilerin kredi borçları var” sözüdür. Oysa metal işçileri, “açlıktan ölmeyiz, bu yoldan dönmeyiz” sloganını sıkça atarak, kendilerinin greve hazır olduklarını, sendikacıların bu bahanelerin arkasına gizlenmekten artık vazgeçmelerini duyurdular.

                                 * * *

Son grev ertelemesi bir kez daha gösterdi ki, sadece “yasal prosedür içinde” kalınarak haklar elde edilmiyor. Çünkü yasalar, burjuvazinin çıkarlarını koruyor. Kimi durumda kendi yasalarını bile çiğneme pahasına işçi ve emekçinin temel haklarını gaspediyorlar. Bunların başında grev hakkı geliyor. Bu hak da diğer haklar gibi mücadele ile alındı. Ama sadece hakkı elde etmek değil, korumak için de mücadele etmek gerekiyor.

Metal işçileri greve çıkarken, taşıdıkları dövizlerden birinde “Bize gücünüz yetMESS” yazıyordu; metal patronlarının örgütü MESS’i hedefleyerek… Ama sadece metal patronlarıyla değil, onların arkasında duran devletle ve yasalarıyla da mücadele etmeleri gerekiyor. Bu da örgütlülükten geçiyor. Hem de gerektiğinde sendikayı bile aşacak bir iç örgütlülükten…

Üç fabrikanın, sendikaya rağmen direnişi devam ettirme kararı alması önemlidir. Diğer metal fabrikalarının da bu yolu izlemesi, “grev erteleme” kararını boşa çıkarmanın tek koşuludur.

Mücadele hattı, bu sömürücü düzeni koruyan yasalara göre değil, meşruluğumuza ve örgütlülük düzeyine göre belirlenir. İşçi sınıfı örgütlüyse herşeydir, örgütsüzse hiçbir şey… Son erteleme kararı, bu gerçeği bir kez daha ve çok acı bir biçimde gözler önüne serdi. İşçi sınıfı işbirlikçi-uzlaşmacı sendikaları da aşarak, başta grev hakkı dahil, gaspedilen haklarını bir bir kazanacaktır. Gelinen nokta, başka bir yol bırakmamıştır.

 

 

 

 

Bunlara da bakabilirsiniz

“Yenidoğan çetesi” ve sağlıkta özelleştirme

Sağlıkta özelleştirmenin en korkunç yönlerinden biriyle yüzleştik geçtiğimiz günlerde. Yeni doğan bebeklerin, sadece ve sadece …

Öğretmen mülakatları emek gaspıdır

Milli Eğitim Bakanlığı 25 Ekim’de mülakat sonuçlarını açıkladı. Bir “müjde” olarak ise 20 bin sözleşmeli …

“ZAFER ne zaman gelecek bilmiyorum. Ama geleceğini biliyorum…”      

1800’lü yılların ilk yarısında, dünya, işçi direnişleri ve halk isyanlarıyla alev topu gibiydi. Bu ülkeler …