Öğrenciler, koronavirüsün en büyük darbesini alan kesimlerden biri. Salgın başladığı andan itibaren, eğitim öncelikli bir konu olmaktan çıktı, öğrencilerin sorunları gözlerden uzaklaştı.
Salgın sürecini yönetmeyi başaramayan devlet için, eğitim konusunun da fiyaskoyla sonuçlanması şaşırtıcı değildi. “Uzaktan eğitim” denilen bir yöntem ile, baştansavma bir “çözüm” üretildi. Tıpkı “okullar olmasa maarifi ne güzel yönetirdim” diyen Osmanlı Maarif Müdürü gibi, okulların olmadığı bir eğitim süreci başlatıldı.
Geçtiğimiz eğitim yılının ikinci döneminde okullar tamamen kapatılmış, EBA’dan verilen dersler ise dinci-gerici, hatta şeriatçı ve niteliksiz bir içerikle doldurulmuştu. Bu eğitim yılında ise, okulların açılıp açılmayacağı, açılan okullarda nasıl bir sistem kurulacağı, EBA’nın nasıl işleyeceği gibi konular tam bir kaosa dönüştü. Aylar boyunca planlı ve sistemli bir hazırlıkla sorunsuz bir biçimde okulların açılması mümkün iken, Eylül ayı geldiğinde nereye el atsan elinde kalan bir tablo çıktı ortaya.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın ilk hedefi, özel okulların velilerden paralarını tahsil etmesiydi. Bu nedenle Ağustos ayında okulların açılacağı duyruldu, veliler ödemeleri yapsın, sonra nasıl olsa okullar yeniden kapatılacaktı. Ancak hem salgın çok hızlı yayılıyordu, hem de zaten ekonomik bir çıkmazın içinde boğulmakta olan aileler, hemen kapanacak okullara çuvalla para ödemek istemiyordu. Tepkiler yükselince geri adım atmak zorunda kaldılar.
Daha ilk günden EBA çöktü; Milli Eğitim Bakanı, sorunu çözmesi gereken bir devlet yetkilisi değil de bir pazarlamacı gibi “talep çok oldu, ne güzel” anlamına gelecek sözler söyledi. Demek ki, zaten öğrencilerin önemli bir kısmını gözden çıkarmışlar, EBA’nın fazla kullanılmayacağını düşünmüşlerdi. Bu arada EBA’da yine gerici ve niteliksiz eğitim örnekleriyle ilk günden kendisini ortaya koydu. Derste “cinler” anlatıldı mesela.
Uzaktan eğitim hem öğretmen, hem öğrenci, hem de veli açısından devasa sorunlarla birlikte başlamış durumda. Bu sorunları Eğitim-Sen, 4 Eylül günü hazırladığı bir raporla, ayrıntılı olarak ortaya koydu. Sorunların en büyüğü ise, uzaktan eğitim adı verilen sistemin, çocuklarda öğrenme sürecini yoketmesidir. Okulda eğitim, yetersiz olduğu koşulda bile çocukların sosyal becerileri, arkadaş iletişimleri, fiziksel ve zihinsel gelişimleri, zeka kullanımları üzerinde olumlu etkide bulunur. Eve hapsedilmiş, arkadaş ilişkisi en alt düzeye indirilmiş, öğrenme süreci neredeyse tamamen dondurulmuş, ekranlara mahkum edilmiş çocuklar, geleceğin “kayıp kuşağı” olma tehlikesiyle karşı karşıyadırlar.
Bugün okullarda en önemli talep; sağlık açısından gereken önlemler alınmış, nitelikli, bilimsel, parasız ve yüzyüze eğitim koşullarının sağlanmasıdır.