Ermenistan ile Azerbaycan arasında Dağlık Karabağ için yaşanan savaşta, 9 Kasım günü Rusya’nın önderliğinde “barış” anlaşması imzalandı.
Eylül ayı sonunda savaş beklenmedik bir biçimde başlamıştı. O güne kadar Ermenistan zaman zaman taciz saldırıları düzenliyor, Azerbaycan ise cevap vermiyordu. Eylül sonunda ise Azerbaycan, Türkiye’nin destek vermesiyle, taciz saldırısına karşılık savaş başlattı.
İç ve dış koşullar Azerbaycan’dan yanaydı. ‘90’lardan bu yana Türkiye, Azeri ordusunu eğitmiş-donatmış ve savaş gücünü yükseltmişti. Üstelik Suriye’deki cihatçıları da savaşa destek vermek için Azerbaycan’a taşımaya başlamıştı. Keza İsrail’in yeni nesil savaş silahları da Azerbaycan’ı güçlendiriyordu.
Ermenistan ise büyük bir dezavantajla başladı bu savaşa. Görünürde ABD, Fransa gibi emperyalist ülkeler Ermenistan’ı destekliyordu; gerçekte ise, hiçbiri bu koşullarda petrol zengini Azerbaycan’ı karşılarına alacak bir adım atmadı. Diğer taraftan iki yıl önce Batı yanlısı bir “renkli darbe” ile yönetime gelen Nikol Paşinyan, zaten Rusya ile büyük bir çelişki içindeydi. Üstelik Ermenistan ordu yönetimi Rusya’nın kontrolündeydi ve Paşinyan’ın güçlenmesindense, savaşı kaybetmeyi göze alıyordu.
Güçler dengesi böylesine eşitsizken, Azerbaycan 1,5 ay içinde işgal topraklarının önemli bir kısmını geri almayı başardı. Ve Rusya’nın kurduğu masada “barış anlaşması” imzalandı.
Bu anlaşmada kim ne aldı diye bakarsak;
Ermenistan mutlak biçimde bir yenilgi yaşadı. Savaş sırasında kaybettiği topraklar bir yana, bir ay içinde 1994’te işgal ettiği toprakların tamamından çekilme taahhüdü verdi. Anlaşmanın imzalanmasının ardından, Ermeni halkı parlamentoyu bastı. Bu anlaşma, tam da Rusya’nın istediği gibi, Paşinyan’ı güçten düşürdü. Artık Paşinyan istifa etsin ya da etmesin, Ermenistan’ın Rusya’ya bağımlı bir çizgi izlemesi kaçınılmaz hale geldi.
İlham Aliyev’in gülerek “Ne oldu Paşinyan” diye sorduğu görüntüler, Azerbaycan’ın kazandığı zaferin sembolü oldu. Aliyev, bu zafer ile iç politikada yerini sağlamlaştırdı ve uluslararası alanda prestiji arttı. Ancak bu zafer, görünürde büyük, gerçekte ise oldukça sorunlu bir zaferdi. Anlaşma maddelerindeki belirsizlik, zaferi darbeliyordu. Mesela, Dağlık Karabağ savaş öncesinde Azerbaycan topraklarında bir “özerk” bölgeydi. Şimdi statü muğlaklaşmış durumda. Rusya anlaşmanın garantörü olarak 2 bin kişilik bir “Barış Gücü”nü Dağlık Karabağ’a gönderdi. Keza yine Rusya’nın kontrolünde “Gözlem Noktaları” kurulması kararı alındı. Dağlık Karabağ ile Ermenistan arasındaki Laçin Koridoru, Rusya’nın kontrolüne bırakıldı. Bu tablo, Dağlık Karabağ’da Rus askerinin kalıcı hale geldiğini gösteriyor. Bu koşullarda, Dağlık Karabağ’da Azeri yönetimin nasıl kurulacağı, kimin yasalarının uygulanacağı gibi sorular belirsizleşiyor.
Türkiye, savaşın doğrudan hamisi olarak konumlanmıştı; ancak barış Türkiye’siz yapıldı, Azerbaycan da Türkiye’yi barış masasına oturtmayı başaramadı. Bu durum, hem siyaseten önemli bir kayıp oldu, hem de Azerbaycan üzerindeki etkisinin zayıfladığını gösterdi. Zaten artık Rus askerlerinin Azerbaycan’da konumlandığı koşullarda, Rusya’ya rağmen bir adım atması da sözkonusu olmayacaktır. Karabağ’ın Rus himayesine girmesi ise, Türkiye’nin en önemli kaybı oldu.
Bu sürecin asıl ve mutlak kazananı Rusya’dır. Savaş başladığı andan itibaren Ermenistan’a yardım edeceği düşünülürken, Rusya savaşın değil, barışın mimarlığını üstlendi. Ermenistan’ın sürekli toprak ve Paşinyan’ın prestij kaybetmesine seyirci kaldı; sonra iki ülkeyi masaya oturttu. Ve askeri başarıyı kazanan ülkenin değil, kendisinin çıkarları doğrultusunda bir barış imzalattı.
Bu barış ile Rusya, Azerbaycan topraklarında 5 yıl boyunca (şimdilik 5 yıl) asker bulundurma hakkı kazandı. Barış Gücü’nün nerelerde konuşlandırılacağı anlaşma metninde belirtilmediği için, Rusya’nın inisiyatifinde kaldı. Karabağ gibi, yüzölçümü 4 bin 400 km olan küçücük bir ülkede, 2 bin Rus askerinin çok fazla olduğu da ortada. Buna bir de Gözlem Noktaları’ndaki askerleri eklemek gerekiyor. Böylece Dağlık Karabağ’ın artık Rusya’nın işgali altında olacağını söylemek zor değil.
Sonuç olarak bu savaş ve anlaşma ile, ABD’nin karıştırmak için sürekli uğraştığı Kafkaslar’da, Rusya çok önemli bir mevzi kazanmış oldu.