Selahattin Demirtaş, 4 yıldır keyfi biçimde tutuluyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Demirtaş’ın uzun tutukluluk sürecinin hukuksuz olduğunu belirtip derhal tahliye edilmesi kararı aldı. Fakat Erdoğan bir kez daha “AİHM kararı bizi bağlamaz” dedi. Oysa AİHM kararlarının bağlayıcı olduğuna dair anayasa maddesi bulunuyor. Erdoğan da tam üç kez AİHM’e başvurarak haklarını elde etmiş.
AKP-MHP blokunun hukuk-dışı uygulamalarına ve mahkemeleri yönlendirmelerine en tipik örnek Demirtaş davasıdır. Erdoğan daha önceki AİHM kararına da “bir yolunu bulur, karşı hamlemizi yaparız” demişti. Ve gerçekten de mahkemeler yeni bir dava açarak Demirtaş’ın tahliyesini durdurmuştu. Yakın bir zamanda Erdoğan, Demirtaş için “hakları varsa da onu savunacak olan biz değiliz, önünün açılmasına yol vermeyiz” diyerek, AİHM kararı öncesinde tutumunu ortaya koymuştu. Daha ileri giderek, ortada kendi mahkemelerinin bile verdiği bir karar yokken, “Kobane’nin, Yasin Börü’nün faili odur” dedi. Ve her ağızlarını açışlarında “terörist” demeye başladılar.
Uzun süre HDP’nin eşbaşkanlığı görevini üstlenmiş, cumhurbaşkanı adayı olmuş, önemli bir siyasi lider olarak sivrilmiş Demirtaş’ın dokunulmazlığının kaldırılıp içeri atılması, tamamen keyfi ve düşmanca bir yaklaşımdır. Ve bu keyfiyet 4 yıldır sürmektedir. Demirtaş’ın Erdoğan’ı kastederek “seni başkan yaptırmayacağız” sözleri, Erdoğan’ın kişisel bir düşmanlığına da yolaçmıştır. Fakat asıl olan, Kürt halkına ve HDP’ye dönük saldırıların Demirtaş’ta somutlanmasıdır.
Ne AİHM’den ne de mahkemelerden medet beklemeden, Demirtaş ve tüm siyasi tutsaklara özgürlük talebiyle mücadele yükseltilmelidir. Onların serbest kalmasını sağlayacak temel unsur budur.