Melih Bulu’nun kayyum rektör olarak Boğaziçi’ne atanmasından sonra başlayan direniş ve eylemler sürüyor. Eylemlere sert bir şekilde müdahale eden devlet, gözaltı, tutuklama, işkence saldırısının yanı sıra, karalama-manipüle etme yollarını da devreye sokuyor. Boğaziçi Üniveritesi rektörlük binası önünde eylemlerine nöbetleşe devam eden öğrenciler ve akademisyenlere, Türkiye’nin birçok yerinden, hatta dünyadan destekler geldi. Dünya kamuoyunun ilgisi BM’yi de harekete geçirdi. Türkiye’yi kınayan açıklamalar yaptılar. Erdoğan yönetimi de sıkıştıkça saldırılarını yoğunlaştırıyor.
Açılan sergide İslami bir figürün yere serilmesini bahane eden devlet, LGBT+ kulüplerine üye olan öğrencilerin evlerine baskın düzenledi ve 4 öğrenciyi gözaltına aldı; 2’si tutuklanırken 2’sine de ev hapsi verildi. Gözaltıları protesto etmek için 1 Şubat’ta Boğaziçi Üniversitesi Güney Kampüsü’nde eylem için çağrı yapan öğrencileri engellemek için polis, üniversite içindeki ve önündeki ablukasını daha da arttırdı ve bir kez daha üniverisite çevresindeki Hisarüstü Mahallesi başta olmak üzere, üniversiteye açılan tüm yolları kapattı. Buna rağmen eylem için toplanan öğrencilere saldıran polis, yüzlerce öğrenciyi gözaltına aldı. Aynı günün akşamı bu kez de rektörlük binası önünde nöbet tutan öğrencilere saldıran polis, burada da 50’den fazla öğrenciyi gözaltına aldı. Gözaltına alınan öğrencilerin bir kısmı ifadelerinin ardından serbest bırakılırken, devrimci-demokrat öğrencilerden 10’una ev hapsi verildi. Gözaltılar sırasında polisler öğrencilere işkence yaptı ve tacizde bulundu. Aynı gün İzmir’de yapılmak istenen eyleme de polis saldırdı ve öğrenciler gözaltına alındı.
Boğaziçi’nde yaşanan bu saldırıları protesto etmek için Türkiye’nin birçok ilinde kitle örgütleri ve öğrenciler 3 Şubat’ta eylem çağrıları yaptı. Adana, Hatay, Antalya, Mersin, Bursa, İzmir’de eylemler yapıldı. Ankara’da yapılmak istenen eylemi engellemek için polis meydanları ablukaya aldı. Henüz eylem başlamadan 60’dan fazla öğrenci işkencelerle gözaltına alındı.
Kadıköy-Rıhtım’da saat 18.00’de yapılacak eylemi engellemek için ise, iki saat öncesinde kaymakamlık Kadıköy’de 7 günlük eylem ve etkinlik yasağını, pandemiye dayandırarak ilan etti. Buna rağmen kitleler Kadıköy’e gitti ve eylemi başlattı. Polis eyleme katılımı düşürmek için Boğaziçi Üniversitesi’nin önünden kalkan otobüslere, vapur iskelelerine, metrobüs çıkışlarına karakollar kurdu. Öğrencileri otobüslere ve vapurlara bindirmedi, saldırdı, gözaltına aldı. Eylem saatinde rıhtıma yakın yerlerde toplananlara gaz bombası ve plastik mermilerle saldırdı. Toplamda yüzlerce kişi gözaltına alındı. Buna rağmen dağılmayan kitle saatlerce Kadıköy sokaklarında “Melih Bulu istifa”, “Direne direne kazanacağız”, “Faşizme karşı omuz omuza”, “Gözaltılar, tutuklamalar, baskılar bizi yıldıramaz” sloganlarını attılar. Bahariye Caddesi ve Moda’nın sokakları eylem alanlarına döndü. Kitle iki koldan Mehmet Ayvalıtaş Parkı’na yürüdü ve burada yapılan açıklamaların ardından eylem bitirildi.
Eylemlerin giderek büyümesi ve genelleşmesi, AKP hükümetini korkutmuş durumda. Tıpkı Gezi’den öncesi gibi yeni bir toplumsal patlamanın geldiğini gören hükümet, yalanlara başvurmaktan da geri durmuyor. Bir yandan vahşi saldırılar, bir yandan psikolojik saldırılarla kendini güçlü göstermeye çalışıyor.
Sadece AKP hükümeti değil, düzen içi muhalefet de eylemler karşısında ürkmüş durumda. Kılıçdaroğlu, yaptığı son konuşmada öğrenci ailelerine seslendi ve “Aklıselim davranalım” diyerek, bir kez daha itfayecilik rolünü üstlendi. Oysa her türlü saldırı, hak gaspı ve devlet terörünü püskürtmenin yolu; direnmekten, meydanlara çıkmaktan geçiyor.
Ne yaparlarsa yapsınlar, biriken öfkenin patlamasını engelleyemeyecekler! “Hak verilmez alınır, zafer sokakta kazanılır” bilinciyle eylemler sürecek…