BOĞAZİÇİ ABLUKASINA YAKINDAN BAKMAK!

Boğaziçi Üniversitesi, Ocak ayının başından itibaren polis ablukası altında. Hem de öyle böyle değil! Televizyonda ya da gazetelerde gördükleriniz daha çok üniversitenin önüyle sınırlı. Bölgenin tümünü yansıtmaktan oldukça uzak ve yetersiz. Yukarıdan helikopter çekimiyle belki genel tablo görülebilir. Ama bizzat içine girmek, gözünle görmek ve o havayı solumak bambaşka…

Durumun boyutunu anlayabilmek açısından abluka sonrası bölgeyi şöyle özetlemek mümkün:

Boğaziçi Üniversitesi’ni merkeze alırsak, iki durak öncesinden başlayan ve son durağa kadar devam eden yaklaşık 3 kilometrelik yol, polis bariyerleriyle çevrilmiş durumda. Otobüs durakları, metro çıkışı öbek öbek polislerle dolu. Ayrıca üçerli-beşerli gruplar halinde yol boyu dolaşıyorlar. İnsanları durdurup kimlik kontrolü yapıyorlar. Polis arabaları, TOMA’lar her boşluğa yerleşmiş. Motosikletli polisler caddede tur atıyor. Ablukanın ilk günü kelepçe takılan kampüsünün kapısı ise, üç sıra bariyerle çevrili, TOMA’lardan ve polis ordusundan görülmüyor bile. Ellerinde büyük silahları, yüzlerinde maskeleriyle kontra tipler, binaların üzerindeki keskin nişancılarla Kürt illerindeki ablukayı hatırlatıyorlar.

Boğaziçi Üniversitesi’ne öncesinden gelenlerin bu manzara karşısında büyük bir şaşkınlığa uğraması, zaman-mekan kavramını kaybetmesi son derece doğal. “Hangi yılda-neredeyiz” duygusunu yaşamamak mümkün değil çünkü. Bir film platosunda mıyız, Ortadoğu’nun bir savaş bölgesinde mi? 21. yüzyılda mıyız, tarih öncesi ya da sonrası zamanlarda mı? Bir distopya içine düşülmüş gibi…

* * *

Boğaziçi Üniversite kampüsü, İstanbul’un en elit semti Etiler’in yanıbaşında, eskinin gecekondusu Rumelihisarüstü Mahallesi’nde bulunuyor. Orhan Veli’nin Bursa’dan İstanbul’a gelişinde yazdığı “Gemlik’e doğru/denizi göreceksin/sakın şaşırma” dizelerindeki gibi, Etiler’den Hisarüstü’ne giderken sağ tarafınızda boğazın eşsiz manzarasıyla karşılaşıp hayran kalırsınız. Beklemediğiniz bir yerde ve beklenmedik bir anda deniz ayaklarınızın altındadır. Ve o büyüleyici manzara sizi içine çeker. ‘80’lerin sonlarında yapılan “ikinci köprü”yle birlikte bu tabloya köprü de eklenmiştir.

Boğaziçi Üniversitesi’ne giden herkesi içine çeken bu doğal atmosfer, üniversiteye girildiğinde tarihi rektörlük binasıyla, geniş ve ağaçlıklı alanıyla, farklı şehirlerden-ülkelerden gelen farklı kıyafetlerdeki gençlerin rahat tavırlarıyla, kısacası tarihi-kültürel bir mozaikle birleşerek, sizi bambaşka bir dünyaya götürür. Ülkeden yalıtık bir adacık gibidir.

Boğaziçi öğrencileri, ya kampusün içindeki yurtlarda, ya da Hisarüstü’nün gecekondudan bozma evlerinde kalırlar. Orası bir öğrenci bölgesidir, esnafı da halkı da ona göre biçimlenmiştir. Boğaziçi’nin öğrenci-öğretim üyesi profiline alışmış, ona uyum sağlamışlardır.  AKP’nin 18 yıllık yönetimi de bu atmosferi değiştirmeyi başaramamıştır.

* * *

Fakat bir ayı aşkın süredir bambaşka bir Boğaziçi tablosu ile karşı karşıyayız. Orhan Veli’nin dizelerini tersten uyarlarsak; “Etiler’den Rumelihisar’a giderken her yerde polisi göreceksin, sakın şaşırma!” diyebiliriz. Okula veya mahalleye gitmek, bu ablukada bir çileye dönüşmüş durumda. Kaldırımlar bariyerlerle çevrilip her tarafı polisler doldurunca, zaten dar olan cadde iyice küçülmüş ve her daim trafik sorunu olan bölgenin trafiği daha da sıkışmış.

Belediye otobüsü şoförleri, bu durumun zorluğunu en fazla yaşayanlar. Üstelik son durakları, polis arabalarının, TOMA’ların park yeri haline gelince, durakta manevra yapmanın bile imkansız hale geldiğini söyleyip yakınıyorlar. Esnaf da çok dertli. Pandemi sonrası zor günler geçirdikleri yetmezmiş gibi, bir de buna polis ablukası eklenmiş ve iş yapamaz hale gelmişler. Mahalle esnafının esas müşterisi öğrencilerden oluşuyor. Okulun kapandığı dönemlerde esnafın işi yarı yarıya düşüyor, fotokopicilerin ise tamamen bitiyor. Şimdi polis ablukası Hisarüstü halkını da dışarı çıkamaz hale getirmiş. Halk da durumdan şikayetçi, işe gidip gelmek bile işkenceye dönmüş.

* * *

Kısacası şoförü esnafıyla, işçisi-memuruyla polis ablukası sadece öğrencileri değil, bir bütün olarak Hisarüstü halkının yaşamını olumsuz yönde etkiliyor; onlar da bu ablukanın bir an evvel kaldırılmasını istiyorlar.

Boğaziçi Üniversitesi’nin renkli ve demokratik yapısına alışkın olan bölge halkı, üniversitenin bir an önce eski haline dönmesini bekliyor. Sadece ekonomik çıkarları açısından değil, bölgenin demokratik yapısının korunması yönüyle de, bunu istiyorlar. Elbette bu isteğin, daha aktif ve eylemli bir desteğe sıçraması gerekiyor.

Bunlara da bakabilirsiniz

Öğretmen mülakatları emek gaspıdır

Milli Eğitim Bakanlığı 25 Ekim’de mülakat sonuçlarını açıkladı. Bir “müjde” olarak ise 20 bin sözleşmeli …

“ZAFER ne zaman gelecek bilmiyorum. Ama geleceğini biliyorum…”      

1800’lü yılların ilk yarısında, dünya, işçi direnişleri ve halk isyanlarıyla alev topu gibiydi. Bu ülkeler …

Ser verip sır vermeyen yiğit: İSMAİL GÖKHAN EDGE

İsmail Gökhan Edge, Diyarbakır işkencehanelerinde sır vermedi, ser verdi. O, 1953 yılında Eskişehir’de doğdu. İzmir …