Köle çocukların direnişinde bir önder: İkbal Masih

Köleliğin yasaklanması, köleliği bitirmedi; tam tersine sınıflı toplumlar boyunca kölelik ve köle ticareti, bir biçimde, gizli saklı yöntemlerle sürdürüldü. Üstelik doğrudan “modern” devletlerden “demokrasi”nin beşiği ülkelerin büyük burjuvalarından destek alarak. Çünkü köle emeğinin sömürüsü, en çok burjuvazinin karına kar katıyordu.

1980’lerde Pakistan’da yaşanan da bu örneklerden biriydi. İkbal Masih, 1982 yılında Pakistan’ın yoksul sanayi bölgelerinden birinde, çok yoksul bir ailenin çocuğu olarak doğdu. İkbal 4 yaşındayken, evlenecek abisi için para lazım oldu. Aile, bir halı fabrikasının sahibi olan tefeciden borç istediler. 600 rupi (12 dolar) borç verildi; karşılığında “borç ödeninceye kadar” çalışmak üzere İkbal verildi. “Peshgi” denilen bu yöntemin tam adı “borç karşılığında kölelik” anlamına geliyordu.

4 yaşındaki çocuk, tam da halı dokumada gerekli olan küçük parmaklara sahipti. Zaten bu fabrikada ve benzeri halı fabrikalarında küçük parmaklara sahip milyonlarca küçük çocuk vardı. Küçük, havasız, loş, çok sıcak bir ortamda; sürekli yeni giderlerle şişirildiği için hiç bitmeyen borç “ödeninceye” kadar, ölümüne çalıştırılıyorlardı. Dayak ve işkence olağandı; yavaş çalışan, uyuyan, berbat yemeklerden şikayet eden, hastalanan, yanındakiyle konuşan cezalandırılıyordu. Kaçmaya çalışan, çok daha ağır cezalandırılıyordu.

Zaten kaçmanın da bir faydası yoktu. Çünkü kaçtığı zaman sığınacağı bir yer yoktu. Çocukları köle olarak çalıştıran halı mafyasını devlet biliyordu; polis biliyordu; Pakistan’dan halı satın alan emperyalist ülkeler biliyordu. Sömürü çarkları böyle işliyordu. ABD ve Avrupa’nın en büyük tekstil şirketlerinin fason üretimi, Pakistan ve Bangladeş’teki köle çocukların emeği ile gerçekleştiriliyordu. Emperyalist ülkelerde bu halıları çok pahalı fiyatlara satan burjuvazi, onu dokuyan çocuk kölelerin sömürüsünün ortağıydı. Tıpkı geçtiğimiz yıllarda Asya ülkelerinde fabrikalarında küçük çocuk sömürüsü ile ayakkabı ürettiği ortaya çıkan Nike gibi…

Fabrikadan birkaç defa kaçmayı başaran İkbal, BLLF (Köle Emeği Kurtuluş Cephesi) adlı bir örgütle tanıştı. Bu örgütün bir toplantısında, Pakistan devletinin Peshgi’yi yasakladığını öğrendi. Toplantıda kendi durumlarını anlatarak yardım istedi. BLLF’nin yardımıyla hem kendisinin hem de fabrikasındaki 34 çocuğun özgürlüğünü yasal olarak kazandı. Ardından BLLF’nin açtığı bir okulda eğitim gördü. Çocuk işçiliğe ve çocuk köleliğine karşı mücadele etti. Öylesine büyük bir güçle bu mücadeleye sarılmıştı ki, adı sürekli büyüdü, bir sembole dönüştü. İsviçre ve ABD’ye davet edildi, toplantılarda konuşmalar yaptı. “Eskiden ben patronlarımdan korkuyordu; artık onlar benden korkuyor” diyordu.

Patronların korkusu gerçekten büyüktü. Uluslararası bir sömürü çarkına çomak sokmuştu çünkü. “Cezası” da bu korkuya denk biçimde oldu. 12 yaşındayken, 16 Nisan 1995’te, ABD’deki bir toplantıdan ülkesine döndükten sonra, yolda yürürken vuruldu ve öldü. Ondan geriye, çocuk köleliğine karşı verilen büyük bir mücadelenin birikimi kaldı.

Bunlara da bakabilirsiniz

“Yenidoğan çetesi” ve sağlıkta özelleştirme

Sağlıkta özelleştirmenin en korkunç yönlerinden biriyle yüzleştik geçtiğimiz günlerde. Yeni doğan bebeklerin, sadece ve sadece …

Öğretmen mülakatları emek gaspıdır

Milli Eğitim Bakanlığı 25 Ekim’de mülakat sonuçlarını açıkladı. Bir “müjde” olarak ise 20 bin sözleşmeli …

“ZAFER ne zaman gelecek bilmiyorum. Ama geleceğini biliyorum…”      

1800’lü yılların ilk yarısında, dünya, işçi direnişleri ve halk isyanlarıyla alev topu gibiydi. Bu ülkeler …