İkizdere’de köylüler yaşam alanlarını savunuyor

Rize İkizdere’de, yeni bir doğa katliamı yaşanıyor. Cengiz İnşaat tarafından açılmaya çalışılan taş ocağına karşı köylüler direniyor. Yöre halkı yaylalarını korumaya çalışırken, devlet jandarmasıyla, biber gazıyla, copuyla, gözaltılarıyla, köylülere kesilen para cezalarıyla Cengiz Holding’in yanında.

Halka dönük ahlaksız küfrüyle tanıdığımız Cengiz Holding, İkizdere’de lojistik liman inşaatında kullanmak üzere İşkencedere Vadisi’nde bir taşocağı inşasına başladı. Çin’in tüm dünyayı bir ağ gibi sarmayı hedeflediği Kuşak ve Yol Projesi’nin önemli duraklarından biri olarak planlanan bu liman için bölgeden 16 milyon ton taş alınması planlanıyor. Bu taşocağı için Mart ayında Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle acele kamulaştırma kararı alınmıştı. Kararın ardından İkizdere halkı taşocağı açılmak istenen vadiye çadır kurarak nöbet tutmaya başladı. Direniş karşısında ilk anda geri çekilen şirket, 23 Nisan’da başlayan 3 günlük sokağa çıkma yasağını fırsat bilerek alana tekrar iş makinalarını getirdi. Durumu farkeden köylüler, Karadeniz’in zorlu yayla yollarından yürüyerek bölgeye gelip, iş makinalarının önünde barikat kurdular. Jandarma bu direnişe gaz ve copla müdahale ederek çok sayıda köylüyü yaraladı; 6’sını gözaltına aldı.

Yaşanan saldırı ve gözaltılar, köylülerin direnişini durduramadı. Ertesi gün yeniden alanda toplandılar. Sokağa çıkma yasağının bitmesinin ardından, komşu köyler de bölgeye akın ettiler. Bu defa devlet, taşocağı çalışması yapılan alana 500 metre kala barikatları kurmuştu. Jandarmanın yanında, çevik kuvvet de bölgede konumlanmıştı. Yağışlı havada da köylülerin direnişi devam etti.

Taşocağı kurulmak istenen İşkencedere Vadisi, dünyada öncelikli korunacak 200 ekolojik bölgeden birisi olan Rize-İkizdere Vadisi’nin bir parçası. Bölgenin, doğal sit alanı olarak koruma altında kalması gerekiyor. 2000’lerin başlarından itibaren, Karadeniz’in en güzel yaylaları, vadileri HES projeleriyle, maden ocaklarıyla, karayolu inşasıyla yağmalanıyor. En başından itibaren bölge halkı bu saldırılara karşı çeşitli biçimlerde örgütlendi, direnişler gerçekleştirdi. Derelerin Kardeşliği Platformu, Karadeniz İsyandadır Platformu gibi örgütlenmeler aracılığıyla bu yağma ve rant projelerine karşı mitingler ve eylemler yapıldı. Ancak başlangıçta bu direnişlere katılım daha sınırlıydı; köylüler yaşanmakta olan doğa katliamının etkilerini tam olarak göremiyordu. Aradan geçen yıllarda, yapılanların doğrudan yaşamlarına tehdit olduğunu yaşayarak öğrendiler. Dereleri kurudu, iklim değişti, hayvanları ve tarımları eski verimini-bolluğunu kaybetti. Dahası geçmişte yaşamı güçlendiren her yağmur, artık bir felakete dönüştü, canlar aldı.

Bugün İkizdere’de halk, son 20 yılda yaşanan acıların birikimini omuzlamış durumda. Bu nedenle saldırılara rağmen ormanlarını-derelerini korumak için cansiperane direniyorlar. Gözaltına, biber gazına rağmen, yaşlı köylü kadınlarıyla, çocuklarıyla iş makinalarına engel olmaya çalışıyorlar. Kimi zaman ağaçlara çıkarak kesilmesini engelliyorlar, kimi zaman arı kovanlarını iş makinalarının önüne koyarak ilerlemesini durduruyorlar.

 

Yine Cengiz, yine Erdoğan

Taşocağını açmaya çalışan Cengiz Holding’i kitleler yakından tanıyor. AKP döneminde zenginleşen Cengiz Holding aldığı kamu ihaleleriyle ve garanti ödemelerle dünya sıralamasının en üstüne yerleşmiş durumda. AKP dönemindeki tüm “mega projeler”i tek başına ya da konsorsiyum içinde yer alarak üstlenen Cengiz Holding’in serveti her geçen gün büyüyor. Seydişehir Alüminyum’un özelleştirilmesi, İstanbul’da 3. Havalimanı, Hasankeyf Ilısu Barajı, Kuzey Marmara Otoyolu, Yusufeli Barajı, Akkuyu Nükleer Santrali gibi, ülkenin üretimine, gelişimine, refahına katkısı olmayan ama büyük bir doğa katliamına, ekolojik dengenin tahrip olmasına neden olan, tarihi ve yaşam alanlarını yokeden projelerin hepsine Cengiz Holding’in imzası var.

AKP tarafından Cengiz’e öylesine büyük bir servet aktarımı sözkonusu ki, Dünya Bankası raporlarında, dünyada kamudan en çok ihale alan 4. şirket Cengiz Holding. Bu konuda yalnız da değil; rapordaki sıralamaya göre, Türkiye’den 5 şirket (Limak, Cengiz, Kolin, Kalyon ve MNG), ilk 10 sıraya yerleşmiş durumda.

Erdoğan yönetimi de, çıkardığı kararnameler, “ÇED gerekli değildir” raporları, direnen halka dönük saldırıları ve yıldırma çabaları ile bu yağmanın ortağı oluyor. Yetmiyor, sık sık bu şirketlerin vergi borçları siliniyor. Ticaret Bakanlığı verilerine göre, son on yılda Cengiz İnşaat için 30 defa (“Beşli çete” için ise toplamda 128 defa) “vergi, resim ve harç istisna belgesi” tanzim edilmiş. İşçilerin asgari ücretinden bile vergiler peşin peşin kesilirken, Cengiz İnşaat devletin bütçesini pervasızca hortumluyor.

İkizdere halkı, yaşam alanını savunuyor. Tıpkı Kaz Dağları’nın delik deşip edilmesine, zeytin ağaçlarının sökülmesine, termik santrallerle havanın kirletilmesine direnen başka köylüler gibi… Tek tek direnişleri birleştirmek ve büyütmek gerekiyor. Doğa katliamına karşı mücadele, insanlığın geleceğini kurtarma mücadelesine dönüşmüştür artık.

Bunlara da bakabilirsiniz

“Yenidoğan çetesi” ve sağlıkta özelleştirme

Sağlıkta özelleştirmenin en korkunç yönlerinden biriyle yüzleştik geçtiğimiz günlerde. Yeni doğan bebeklerin, sadece ve sadece …

Öğretmen mülakatları emek gaspıdır

Milli Eğitim Bakanlığı 25 Ekim’de mülakat sonuçlarını açıkladı. Bir “müjde” olarak ise 20 bin sözleşmeli …

“ZAFER ne zaman gelecek bilmiyorum. Ama geleceğini biliyorum…”      

1800’lü yılların ilk yarısında, dünya, işçi direnişleri ve halk isyanlarıyla alev topu gibiydi. Bu ülkeler …