Filistin yanıyor!

İsrail yine Filistinlilere saldırı başlattı. 7 Mayıs günü Mescid-i Aksa’ya toplanan kitleye İsrail polisinin saldırmasıyla başlayan olaylar günlerdir devam ediyor. Bu saldırılarda 200’den fazla Filistinli yaşamını yitirdi, yüzlercesi yaralandı.

Bu arada Filistinlilerin attığı roketler ilk defa İsrail’in savunma sistemini geçmeyi başardı; İsrail topraklarında füzeler patlamaya başladı. Tüm bunların ardından İsrail ordusunun harekete geçtiği, Gazze Şeridi’ne kara harekatıyla ordu müdahalesi için hazırlık yapıldığı yönünde haberler geliyor.

 

Nasıl başladı

Son dönemde üst üste yaşanan gelişmeler, bu saldırının habercisiydi.

Nisan ayı ortasında Ramazan başladığında, Filistinlilerin eski kentin Şam Kapısı’nda oruç açma istekleri İsrail tarafından engellendi. Bu süreçte bir hafta boyunca çok sayıda Filistinli, gerici Yahudilerin saldırısına uğradı. En şiddetli saldırı 22 Nisan günü yaşandı. Gerici-faşist Yahudiler ve İsrail polisi ile Filistinliler arasında çıkan çatışmada, 100’den fazla Filistinli yaralandı, çok sayıda Filistinli gözaltına alındı.

Aslında bir süredir Doğu Kudüs’ün Şeyh Cerrah bölgesinde yaşayan Filistinli ailelerin evlerine el konulması çabası, Filistinlilerde büyük tepki oluşturuyordu. Sözkonusu evlerin, 1948 öncesinde İsrailli ailelerin mülkiyetinde olduğu iddia ediliyor. Filistinli aileler ise, 1948-1967 arasındaki dönemde bölgeyi kontrol eden Ürdünlü yetkililerden bu evleri satın aldıklarını belgeliyorlar. Kudüs Sulh Mahkemesi, Yahudi yerleşimcilerin başvurusu ile 2019 yılında, Şeyh Cerrah Mahallesi’nde oturan 12 Filistinli ailenin evlerini tahliye etmesine karar vermişti. Ancak Filistinliler buna itiraz ettiler. Mahkemenin 10 Mayıs günü Filistinlilerin tahliyesi kararını kesinleştirmesi bekleniyordu. Bu karar, İsraillilerin Filistinlileri evlerinden çıkarmaları için emsal oluşturacaktı. Bu nedenle karar duruşması büyük önem taşıyordu ve mahkeme günü yaklaştıkça Filistinlilerin protestoları da arttı.

Yaklaşan “Kudüs Günü” kutlamaları, gerilimi daha da tırmandırdı. İsrail’de bazı kesimler, İsrail’in Doğu Kudüs’ü işgal ettiği, 1967’deki “Altı Gün Savaşı”nın yıldönümünde kutlama yapıyor. Her yıl İbrani Takvimi’ne göre kutlanan Kudüs Günü, bu yıl 9-10 Mayıs’a denk geliyor. Bu kutlamada İsrailli gruplar marşlar ve sloganlarla Müslümanlar için kutsal olan bölgeye yürüyüş yapıyorlar. Filistinliler için doğrudan provokasyon anlamına gelen bu yürüyüş, her yıl protesto ediliyor. Bu yıl Ramazan ayına denk gelmesi, sorunu ve tepkiyi daha da büyüttü. 7 Mayıs günü onbinlerce Filistinli Mescid-i Aksa’ya namaz kılmaya gitti; ardından Mescid-i Aksa’nın etrafına barikatlar kurarak, Yahudilerin yürüyüşünü engelleyeceklerini duyurdular ve nöbete başladılar. Filistinliler Mescid-i Aksa’da İsrail polisinin saldırısına uğrayınca, direniş de büyüdü, yayıldı, şiddetlendi.

7 Mayıs’tan bu yana çatışmalar durmuyor. İsrail pervasızca saldırılarını sürdürüyor, ateş açıyor, Filistinlileri öldürüyor. İşgal altındaki Filistin halkı ise direniyor, protestolar diğer kentlere de yayılmış durumda.

 

“Demir Kubbe” delindi

10 Mayıs günü, çatışmaların şiddeti farklılaştı. Bu türden direniş dönemlerinde Hamas da İsrail’e dönük roket saldırısı gerçekleştirirdi. İsrail’in, dünyadaki en güvenli savunma sistemi olarak görülen ve “Demir Kubbe” adı verilen savunma sistemi, bugüne kadar bu roketleri kolaylıkla imha ederdi. İlk defa Gazze’den atılan roketlerin bu sistemi geçerek, İsraillilerin yaşadığı bölgelere düştüğü belirtildi. Hem can kaybına hem de altyapı tesislerinde zarar verecek kadar da etkili oldu. Hamas’ın gerçekleştirdiği yaklaşık 1000 roket saldırısının sınırlı da olsa bir kısmının İsrail’e düşmüş olması, büyük bir panik yarattı.

Keza bu roketlerin Tel Aviv gibi daha önce Filistinlilerin ulaşamadığı mevzilere gitmiş olması da İsrail yönetiminin tedirginliğini büyüttü.

“Demir Kubbe”, İsrail’in ürettiği, ABD’nin de gelişimine katkı sunduğu bir savunma sistemi. ABD yıllık 500 milyon dolar ile İsrail’in füze savunma sistemlerini destekliyor. İsrail bu sistemi 2011 yılından bu yana ve asıl olarak da Filistin’den gelecek kısa menzilli saldırılara karşı kullanıyor. Şimdi Gazze’den atılan ve çoğu “ev yapımı” bu roketler, İsrail’nin yüzbinlerce dolarlık füzelerini aşmayı başarabiliyor.

İsrail için sorun sadece Gazze’den atılan bu roketlerle sınırlı değil. Dört bir yanı “düşman”la çevrilmiş olan, zaman zaman Hizbullah ile çatışan, zaman zaman Suriye’ye saldırı düzenleyen İsrail’in savunma sisteminde ortaya çıkan zayıflık, İsrail için görünenden daha büyük bir tehdit anlamına geliyor.

Durum bu kadar ciddi olunca İsrail 10 Mayıs’ta Gazze’ye hava bombardımanı başlattı. Şimdi de Netanyahu, Gazze’yi işgal etmekle tehdit ediyor.

 

Neden şimdi?

İsrail, Filistin direnişinin bu kadar büyüyeceğini ve İsrail topraklarını da savaş alanına çevireceğini tahmin etmemiş olabilir. Ancak gerek Şeyh Cerrah’taki gerekse Mescid-i Aksa’daki gerilimin büyümesinde ve saldırıların başlamasında iradi davrandığı ortada. Uluslararası ortamın buna uygun olduğunu düşündüğü bir anda başlattı bu saldırıları.

Son on yılda İsrail’in Filistin’e dönük daha saldırgan bir tutum almasındaki en büyük unsur, Suriye savaşıdır. Lübnan Hizbullahı ile Suriye devletinin, Suriye savaşı nedeniyle “meşgul” olması, asıl güçlerini Suriye savaşına aktarması, Filistin direnişinin desteklerini azaltan bir etki yarattı.

Bu fırsatı iyi değerlendiren ABD, İsrail’in bölgedeki konumunu güçlendirmek için önemli adımlar attı. ABD’nin büyükelçiliğini 2018 yılında Kudüs’e taşımış olması, böylece Kudüs’ü, Filistin’in tepkisine rağmen, İsrail’in başkenti olarak tanıması, en büyük desteklerden biridir mesela. Keza yine ABD, 2020 ortalarından itibaren, İsrail’in bazı Arap ülkeleriyle ilişkilerini güçlendirmesi için adımlar atıyor. Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn, Sudan ve Fas yaptıkları anlaşmalarla, İsrail’le “normalleşme” süreci başlattılar. İsrail ile ilk normalleşme adımını Mısır 1979’da, Ürdün 1994’te atmıştı. Ancak bu iki ülkenin dışında Arap ülkeleri İsrail’e karşı tutumlarını değiştirmiyor, ABD Arap Birliği’nin barikatlarını aşamıyordu. Bu “normalleşme”, İsrail karşısında daha kesin sınırları olan Arap ülkeleri içinde açılmış önemli bir gedik oldu. Bu destek, İsrail’i cesaretlendiren ikinci büyük etkendi.

Koşullar İsrail’i güçlendiriyor, Filistin sorununu gerilere itiyor ve İsrail’in saldırganlaşması için uygun ortam yaratıyordu.

Diğer taraftan son haftalarda Suudi Arabistan ile İran arasında yapılan görüşmeler, İsrail’in büyük tepkisini çekiyordu. Bölgedeki en büyük düşmanının ABD ile nükleer anlaşmaya geri dönmesi ve Suudilerle masaya oturması İsrail’i harekete geçiren bir başka unsur oldu ve Filistin üzerinden bölgedeki ağırlığını hatırlatma ihtiyacı duydu.

Ancak İsrail’in hesaplamadığı şey, bu defa Filistin direnişinin daha büyük olmasıydı.

Birincisi, Gazze’den atılan roketler artık İsrail’in “güvenlik” bariyerini aşıyordu.

İkincisi, Filistin direnişi Hamas’ı da aşan bir nitelik taşımaya başlamıştı. İşgale ve mülksüzleştirmeye karşı duyulan öfke, çok geniş bir kesimi direnişin bir parçası haline getirdi. Gazze’de 11 örgütten oluşan bir blok, direnişe önderlik ediyor. İsrail’in işgalci politikalarına duyulan öfke İsrail’in pek çok kentindeki Filistinlileri direnişin içine çekti; İsrail’in sorunsuz olarak gördüğü kentlerde de çatışmalar büyüdü.

* * *

Rusya “Ortadoğu Dörtlüsü”nün (Rusya, ABD, AB ve BM) toplanması çağrısı yaptı. Ancak ABD başta olmak üzere Batılı emperyalistler İsrail’i zayıf düşürecek bir adım atmayacaklardır.

Diğer taraftan, özellikle son on yılda etkisizleştiği düşünülen Filistin direnişi, şimdi yeni dinamiklerle yükseliyor. Üstelik eskisinden daha yaygın, daha kitlesel bir biçimde İsrail’in geneline yayılarak. Ve savaş gücü de eskisine göre daha yüksek; İsrail’e zarar verecek boyutlara ulaşmış durumda.

Filistin halkı direniyor. Onyıllar boyunca devrimci örgütlerin önderliğinde, dünya devrimci hareketinin desteğini alarak direndi Filistin. Sonra Hamas gibi dinci-gerici örgütler Gazze’de önderliği ele geçirdiler. Şimdi ise yeni bir direniş dalgası yükseliyor. Bu defa farklı direniş dinamikleri sözkonusu.

Filistin halkı, işgal edilmiş topraklarda, bombardıman altında, polis-ordu saldırılarına karşı yaşam savaşı veriyor.

Direnen Filistin halkı kazanacak!

Bunlara da bakabilirsiniz

“Yenidoğan çetesi” ve sağlıkta özelleştirme

Sağlıkta özelleştirmenin en korkunç yönlerinden biriyle yüzleştik geçtiğimiz günlerde. Yeni doğan bebeklerin, sadece ve sadece …

Öğretmen mülakatları emek gaspıdır

Milli Eğitim Bakanlığı 25 Ekim’de mülakat sonuçlarını açıkladı. Bir “müjde” olarak ise 20 bin sözleşmeli …

“ZAFER ne zaman gelecek bilmiyorum. Ama geleceğini biliyorum…”      

1800’lü yılların ilk yarısında, dünya, işçi direnişleri ve halk isyanlarıyla alev topu gibiydi. Bu ülkeler …