M.Fatih Öktülmüş ve ÖO şehitleri Yaşıyor!

fatih

Komünist önder Mehmet Fatih Öktülmüş, 17 Haziran 1984 tarihinde ölüm orucu eyleminde şehit düştü. 17 Haziran, başta M. Fatih Öktülmüş olmak üzere tüm ölüm orucu şehitlerini andığımız gündür. Bir kez daha hepsini saygıyla anıyoruz.

M.Fatih Ökülmüş, işkencede-zindandanda-mahkemede direnişin sembolüydü. Cunta koşullarında Adana, Ankara, İstanbul tüm işkencehanelerde en vahşi işkencelerle karşılaştığı halde adını bile söylemedi. Gözaltında ifade vermeme geleneğini başlatan oldu. Faşizmin zindanlarında tek başına da kalsa yaptırımlara boyuneğmeme örneğini yarattı. Faşizmin mahkemelerinde yargılanan değil, yargılayandı. “Biz proletarya ve halkın yüce davası, devrim, sosyalizm ve sınıfsız komünist toplum için mücadele eden komünistleriz. Sizler, köhnemiş bir dünyanın, emperyalistlerin, işbirlikçi, tekelci kapitalistlerin ve toprakağalarının uşaklarısınız. Onlar adına bizi yargılayıp ölüm fermanı çıkartmaya çalışıyorsunuz, vereceğiniz karar bizi bağlamayacaktır!” diye haykırandı.

1984 yılında İstanbul cezaevlerinde başta “tek tip elbise” olmak üzere faşist yaptırımlara karşı TİKB ve Dev-Sol davasından yargılanan tutsaklar olarak ölüm orucu eylemini başlattılar. Ölüm orucu ekibinin başında Fatih vardı. Fatih’in varlığı, eylemin başarısının güvencesiydi adeta. Çünkü o, tüm devrimcilere, dostlarına büyük bir güven ve moral aşılarken, düşmanlarına korku salan bir liderdir. Aynı zamanda mütevazı kişiliğiyle herkesin saygısını kazanmıştı. Daha yaşarken Türkiye devrimci hareketine mal olması bu özelliklerinden kaynaklanıyordu. “Öldükten sonra beni çok övüp yeraltında yüzümü kızartmayın olmaz mı” diye yazmıştı “son mektubu”nda. Ve ölüm orucu eyleminde bir kez daha bayraklaştı, 67. günü sonsuzluğa uğurlandı. 

“Dışarıda yaprak kımıldasa, içeride yüreği titreyen”lerdendir Fatih. 1982 yılında İsrail’in Filistin halkına karşı giriştiği katliam sonrası Filistinlilerin çektiği acıyı yüreğinde duyan ve ilk çıktığı duruşmada, mahkeme heyetine “Filistin evlatları için KAN VERMEK İSTİYORUZ” diyen bir komünistti. Denizlerin Filistin halkıyla dayanışmasını, 12 Eylül sonrasına taşıyan oldu. Filistin’in gerçek dostlarının kimler olduğunu bir kez daha gösterdi. 

Şimdi Filistin halkı yine bir İsrail saldırısıyla karşı karşıya. M. Fatih Öktülmüş’ün ölüm yıldönümünde, onu Filistin halkına seslenişiyle anıyoruz. Ve 15 Temmuz 1982 tarihli dilekçesini kısaltarak yayınlıyoruz.

* * *

“Filistin evlatları için kan vermek istiyoruz”

 

İSTANBUL SIKIYÖNETİM KOMUTANLIĞI

1 NO’LU ASKERİ MAHKEME BAŞKANLIĞINA,

 

İsrailli siyonistlerin, Lübnan’da ABD emperyalistleri ile birlikte planladıkları işgal hareketi sürüyor.

Bugüne dek 34 bini aşkın Filistinli ve Lübnanlı öldürüldü, onbinlercesi yaralandı. Amerikan teknolojisinin en son silahları ile şehirlerde taş üstünde taş bırakılmıyor. Kimyasal silahlar kullanılıyor, kadın-çocuk demeden insanlar katlediliyor.

Bu saldırı Filistin halkına yöneltilmiş bir soykırım hareketidir. ABD emperyalistleri ve İsrailli siyonistler tarafından yürütülen bu saldırılar, Filistin halkının haklı davasının er-geç zafere ulaşmasını engellemeyecektir. Benzerlerini Nazi Almanyası’nda gördüğümüz, Filistin halkına karşı girişilen bu soykırım hareketini nefretle protesto ederiz.

Onyıllardır, “özgürlük bahşedilmez, kanla kazanılır” ilkesinin bilinciyle hareket eden ve tüm bir ulus olarak savaşan Filistin halkı, mücadeleyi kazanacak; özgür, bağımsız, demokratik Filistin gerçekleşecektir. Bu tarihin durdurulamayacak akışıdır. Filistin halkının mücadelesi, başta iki süper devlet olmak üzere emperyalistlerin, İsrailli siyonistlerin, gerici Arap yönetimlerinin köhnemiş kalelerine vura vura, önüne dikilen engelleri yıkarak zafere ulaşacaktır.

Filistin halkının siyasi ve askeri varlığını sürdürme, yaşama savaşı verdiği bugün, buna inancımızı bir kez daha belirtiriz. Faşizmin zindanlarında tutsak olan bizler, bugün Filistin siperlerinde omuz omuza siyonist işgalcilere karşı savaşabilme olanaklarından yoksunuz.

Katledilen yiğit evlatlarının yanısıra, onbinlercesi de yaralanan Filistin halkının yaralarını sarmasına katkıda bulunmak için KAN VERMEK İSTİYORUZ. İstiyoruz ki, kanımız yaralı Filistin savaşçılarına güç versin. Onlar soylu birer intikam meşalesi olarak, emperyalistlerin ve siyonist işgalcilerin karşısına yeniden dikilsinler.

Zafer, direnen Filistin halkının olacaktır.

(….)

Filistin’deki mücadele, sadece topraklarından sürülmüş bir halkın, gaspedilen toprağını geri alma ve kendi ulusal devletini kurma sınırları içinde kalmadı. Filistin, Ortadoğu’da yanan bir meşale oldu. Filistin halkının mücadelesi, genel bir Arap davası haline geldi. Arap ülkelerinde, ulusal ve demokratik bilincin uyanması ve derinleşmesine, emperyalizmin baş mihraklarından ABD’ye karşı derin bir nefretin gelişmesine yol açtı. Ortadoğu’da ve daha birçok ülkede, ulusal ve sosyal kurtuluş mücadelesi veren güçlerin üs noktalarından birisi oldu.

Filistin davası, Arap halklarının yüreğinde yanan bir ateştir. Kim ki, o davaya açıktan yan çizer, o Arap yönetiminin ayakta kalabilmesi güçtür. Nitekim Camp David anlaşmasına imza atan Filistin halkının kaderini onun dışında çizmeye çalışan Enver Sedat’ın sonu bunu göstermektedir. Enver Sedat, Filistin davasını ABD ve İsrail’e satmış bir ulusal haindi. Onun öldürülmesi, hainlere karşı duyulan ulusal nefretin doruk bir ifadesiydi.

İşte bu nedenle gerici Arap yönetimleri, halklarından duydukları korku ile Filistin davasını destekler görünüyorlar. Fakat onun içindeki gerici kanatları ayakta tutmaya çalışırken, Filistin halkının kendi tahtlarını tehdit eden, bağımsız, demokratik Filistin’i yaratma mücadelesinin ezilmesi gizli emelini de yüreklerinde taşıyorlar. 1971 Kara Eylül’ü (Ürdün), 1976 Lübnan iç savaşında Suriye’nin Falanjistlerle birlikte geliştirdiği saldırılar, gerici Arap yönetimlerinin Filistin davasına karşı sinsi emellerinin gün ışığına çıkmış örnekleridir.

Gerici Arap yönetimleri, Filistin halkının örgütlenme ve mücadele düzeyinin yükselmesini kendi tahtlarına karşı bir tehdit olarak görüyor ve bu korkuyla fırsat bulduklarında bilfiil saldırılara girişiyorlardı. Bugün de onlar, İsrail’in Filistin direnişini yoketmek için giriştiği saldırıyı seyirci olarak, sessiz bir sevinçle karşılıyor, ‘ellerinde çiçekler, cenaze törenini bekliyorlar.’

* * *

Askeri faşist cunta, Filistin halkının kurtuluş savaşına karşı ikiyüzlü bir politika izlemektedir. Cunta görünürde İsrail işgaline karşı çıkmakta, Filistin halkının mücadelesini destekler görünmektedir. Gerçekte ise, Filistin halkının yenilgisinden gizli bir sevinç duymaktadır…. Özgür, bağımsız, demokratik bir Filistin, gerici Arap yönetimlerinin yanısıra Ortadoğu’daki tüm emperyalist işbirlikçisi yönetimler ve onlardan birisi olan cunta için de bir korku kaynağıdır. Ayrıca Filistin’in çeşitli ülkelerde ve ülkemizdeki silahlı devrimci hareketlere bir eğitim alanı olması, korkularını büyütmektedir…

ABD emperyalistlerinin Ortadoğu’daki hegemonya planlarının baş destekleyicisi ve uygulayıcılarından olan askeri faşist cuntanın, siyonist saldırganlara karşı Filistinli gerillalarla siperlerde omuz omuza dövüşen Türkiyeli devrimcilere karşı tavrı, onun ikiyüzlülüğünün en açık göstergesidir.

* * *

Filistin halkı savaşın başından bu yana ağır kayıplar verdi. Amerikan teknolojisinin son model silahlarıyla donatılmış ve sayıca üstün düşman karşısında gerilemek zorunda kaldı. Ama bu yenilgi şerefli bir yenilgidir ve daha şimdiden düşmana pahalıya malolmuştur. Filistinli gerillalar tek bir mevziyi dövüşmeden terketmediler ve siyonist işgalcilere ağır kayıplar verdirdiler. Geçmişte Arap ülkelerinin İsrail’e tüm savaşlarda verdirdikleri kayıplardan daha fazlasını verdirdiler. Onların bu destansı direnişi, ABD emperyalistlerinin siyasal ve askeri desteğine sahip ‘yenilmez’ sanılan siyonist işgalcilerin yarınki yenilgisinin habercisidir. Toprağa düşen taze canlar, gelecekteki zaferin tohumları olmuşlardır…

Filistin halkının haklı davası tüm dünyada yankılanacak, özgürlüğe aşık bir halkın destansı direnişi halkların beynine ve yüreğine kazınacaktır.

15.7.1982

Mehmet Fatih ÖKTÜLMÜŞ

“Yargılayan Savunma” adlı kitaptan kısaltılarak alınmıştır.

Bunlara da bakabilirsiniz

Öğretmen mülakatları emek gaspıdır

Milli Eğitim Bakanlığı 25 Ekim’de mülakat sonuçlarını açıkladı. Bir “müjde” olarak ise 20 bin sözleşmeli …

“ZAFER ne zaman gelecek bilmiyorum. Ama geleceğini biliyorum…”      

1800’lü yılların ilk yarısında, dünya, işçi direnişleri ve halk isyanlarıyla alev topu gibiydi. Bu ülkeler …

Ser verip sır vermeyen yiğit: İSMAİL GÖKHAN EDGE

İsmail Gökhan Edge, Diyarbakır işkencehanelerinde sır vermedi, ser verdi. O, 1953 yılında Eskişehir’de doğdu. İzmir …