PDD’nin de içinde yer aldığı 15-16 Haziran bileşenleri, şanlı işçi direnişinin yıl dönümü için bir dizi eylem ve etkinlikler yaptı.
8 Haziran günü Tuzla tersane bölgesinde, 10 Haziran’da ise, Haramidere sanayi bölgesinde basın açıklaması ve bildiri dağıtımı yapıldı. Basın açıklamasında 15-16 Haziran direnişinin önemi anlatıldı, direnişin yol göstermeye devam ettiği belirtildi, işçiler örgütlenmeye ve mücadeleye çağrıldı. Aynı zamanda Haramidere sanayi sitesinde direnişlerini sürdüren Sinbo ve SML işçileriyle dayanışmada bulunuldu. Ayrıca Gebze Fen-iş, İkitelli organize sanayi ve İMES organize sanayi bölgelerinde bildiri dağıtımı gerçekleşti.
15 Haziran günü Kadıköy rıhtımda basın açıklaması yapıldı. Kutup Yıldızı müzik grubunun “Hava döndü işçiden yana” adlı halay parçasıyla başlayan eylem; 15-16 Haziran direnişinde şehit düşen işçilerin şahsında işçi sınıfın kurtuluşu için mücadelede şehit düşenler için saygı duruşuyla devam etti. Ardından ortak hazırlanan basın açıklaması okundu. Eylemde HDP milletvekili Musa Piroğlu söz alarak 15-16 Haziran direnişi anlamı üzerine konuşma yaptı. Söz alan Sinbo ve SML direnişçileri de hem şanlı direnişi selamladılar, hem de kendi direnişleri hakkında konuşma yaptılar.
Eylemde “Yaşasın 15-16 Haziran direnişimiz”, “İşçilerin birliği sermayeyi yenecek”, “Hak verilmez alınır zafer sokakta kazanılır”, “Faşizme karşı omuz omuza”, “Yaşasın devrim ve sosyalizm” sloganları atıldı. Halayla devam eden eyleme polis müdahale etmek isteyince kısa süreli bir gerilim yaşandı. Eylem çekilen halaylardan sonra sonlandırıldı.
Eylemde okunan ortak basın açıklaması metni şöyle:
Başta 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi’nde ölümsüzleşen Mutlu Akü işçisi Yaşar Yıldırım, Vinylex işçisi Mustafa Baylan, Maltepe Tekel işçisi Mehmet Gıdak olmak üzere, yaşamını işçi sınıfı davasına adamış tüm yoldaşlarımızın anıları önünde saygıyla eğiliyoruz.
Bugün 15 Haziran.
1970 yılının bu saatlerinde, örgütlülüklerine, yaşamlarına saldırılan 100 bini aşkın işçi, “bugün yürüyemezsek başka zaman yürüyemeyiz” haykırışlarıyla, bir fabrika diğerini, o fabrika bir başkasını sokağa, eyleme döküyordu.
İstanbul’un sokaklarında asker barikatlarını yara yara yürüyen binlerce işçinin korkusu, patronları ülkeden kaçırtmış, Ege’deki patronlar İstanbul’da başlayan bu direniş sonucunda Çeşme Limanı’ndan mücevherlerini ve kendilerini teknelerde saklamış, dönemin Başbakanı Demirel şoförüne arabasını hazır tutması emrini verdirtmişti.
1970 yılının 15 Haziranı’nda işçiler her koldan yürüyerek sınıf kardeşleriyle buluşmaya çalışmış, 16 Haziran günü sadece DİSK’e bağlı olanlar değil, sokağa inen yüzbinlerce işçi “Taksim’de buluşalım” diyerek İstanbul’u kuşatmıştı.
“Ayak takımı” olarak görülenler ne büyük bir güç olduklarını sahneye çıkarak göstermiş, tıpkı Kavel’deki gibi yasalar yine sokakta yazılmış, hak verilmeyip söke söke alınmıştır. Postallar ve sendika bürokrasisi altında ezilmek istenen direniş, işçi sınıfının örgütlülüğüne saldıran bu yasayı paramparça etmiş, geri çektirmişti.
Bugün 2021 yılının 15 Haziran’ındayız.
Bir yılı aşkın bir süredir pandeminin sermayedarlara sağladığı olanaklar altında eziliyoruz. Üretim artsın, çarklar dönsün, patronlar karlarına kar katsın diye sağlıksız koşullarda, salgın önlemleri alınmadan çalışmak zorunda bırakıldık. Milyonlarca işçi açlık sınırının altında yaşamaya mahkum edildi. Onbinlercemiz işsiz kaldı. Gerçek işsizlik rakamları gizlenip “iş var ama beğenmiyorlar” deniyor. İşçi intiharların göz ardı edilmek isteniyor.
Daha dün, en az 301 işçinin öldüğü Soma’da, bir tiyatro misali güya yargılanan patron Can Gürkan “işyerinizde iş güvenliğini ciddiye almadığınız için 301 kişi öldü ne diyeceksiniz” sorusuna “Ben iyi bir şey yaptım. İstihdam sağladım, iş verdim insana, sermaye düşmanı olmayın, bir olay oldu sadece, hapse mi gireyim” diye cevap verdi.
Onlar, ‘Saray’ıyla, mafyasıyla, çetesiyle, muhalefetiyle, patronuyla, medyasıyla bir bütün olacaklar, işçi düşmanı, kadın düşmanı, doğa düşmanı, Kürt düşmanı olacaklar, ama biz sermaye düşmanı olmayacağız öyle mi?
Dardanel’de işçileri virüse rağmen çalıştırmak için fabrikalara kilitleyecekler, günde 4 kadın öldürecekler, doğanın her bir karışını çetelerine peşkeş çekecekler, özgür bilimsel anadilde eğitim isteyen öğrencileri coplayacaklar, eşbaşkanlarından selam verenine onbinlerce insanı tutuklayarak iradelerimizi gasp edecekler, biz de sizinle düşman olmayacağız öyle mi?
Bunlar engerekler ve çiyanlardır.
Bunlar aşımıza, ekmeğimize göz koyanlardır.
Eğer ki marinalara çökebiliyorlarsa, eğer ki deremizi ormanımızı taş ocaklarıyla yok ediyorlarsa, eğer ki kadınlar sokakları ateşe vermeden özgür hissetmiyorlarsa, eğer ki emekçilerin her bir ter damlasından süzülen vergiler halkların üstüne bomba olup yağıyorsa, örgütsüzlüğümüzdendir.
Şimdilerde bir çete lideri, bilmediğimiz hiçbir şeyi anlatmadığı videolarla, çürümüş düzenlerini anlatıyor.
Şimdi ya bu çürümeyi seyredecek, bizim yaşamlarımızı cehenneme çevirmelerine izin verecek ve yaşamak neydi diye düşünmeden ölmeyi bekleyeceğiz; ya da nasıl bir ülke istediğimize biz karar verecek; insanca, onurlu ve özgür bir yaşamı; emeğin iktidarını kendi ellerimizle kuracağız.
Milyonlarca insanız.
Milyonlarca insan, her gün terlerimizi başkalarına cennet yaratmak için akıtıyoruz.
Ama artık terimizi kendi kavgamıza akıtmanın zamanıdır. Kolay olmayacak, bu kesin.
Oy vermekle olmayacak. Hayır, sandıkla olmayacak.
Kurtarıcı bekleyerek olmayacak. Çok emekle, büyük bir mücadele gerektirecek.
Örgütlenmek yan yana gelmektir, birlikte karar vermek, mücadeleyi birbirimizden öğrendiklerimizle büyütmektir. Bu sömürü düzeninin sahipleri örgütlü oldukları için tüm bunları yapabildiler. Biz de yaşamlarımızı kazanmak için örgütlü olmak zorundayız.
Aşağılanmaya, yok sayılmaya, sömürülmeye karşı yürünecek yolu 15 – 16 Haziran Büyük İşçi Direnişi göstermiştir.
Fabrikalardan mahallelere, mahallelerden okullara, atölyelere, sokaklara, her yerde örgütleneceğiz.
Bizler bu toprakların işçileri, devrimcileri, sosyalistleri olarak herkesi, yaşamı yeniden yaratmaya, sömürülmediğimiz, aşağılanmadığımız, yok sayılmadığımız bir dünyayı kurmaya, örgütlenmeye çağırıyoruz.
Bu pisliği devrim temizler.
Yaşasın Devrim ve Sosyalizm!