Darbe, yenilgi, direniş 12 EYLÜL

12 Eylül askeri faşist diktatörlüğünün üzerinden 34 yıl geçti. Fakat halen başta anayasası olmak üzere uygulamalarıyla duruyor. O yüzden de güncelliğini kaybetmiyor, acıları ise hiç unutulmuyor.

Sözde 12 Eylül generalleri yargılandı! Hatta haklarında “müebbet hapis” bile verildi. Ama hala dışarıdalar! İçeride 70 yaşını aşkın “siyasi tutuklu”lar varken, bu generaller “yaşları” bahanesiyle tutuklanmıyor, hatta saray gibi yerlerde yaşamaya devam ediyorlar. 

AKP’nin “demokrasi” havarisi kesildiği ve rakip kliklere darbe indirmek istediği bir dönemde giriştiği “12 Eylül yargılaması”nın sonucu budur! Ve bir kez daha anlaşılmıştır ki, 12 Eylül’ü yargılayacak olan halktır; 12 Eylül’de direnenlerdir!

* * *

 Her yıl, Eylül ayının 12’si yaklaştığında, burjuva medyada 12 Eylül’e dair birçok yazı, konuşma, program vb. yapılır. 12 Eylül, en fazla vahşeti, zulmüyle anılır. Ve faşist generallerin iddia ettiği gibi “sola da sağa da karşıymış” gibi sunulur. Burjuvazi ve reformistler, elbirliği ile çok önemli bir gerçeği gizlemeye ve yok saymaya çalışırlar: Komünistlerin ve gerçek devrimcilerin -tezgahlandığı dönemden itibaren- her şart altında 12 Eylül’e karşı direndiğini ve onu tüm yönleriyle mahkum ettiğini… Bugün eğer burjuvazinin yalanları, her şeye rağmen tutmuyorsa, 12 Eylül’ün gerçek niteliğini ortaya seren komünist ve devrimciler sayesindedir.

Burjuvazi, 12 Eylül’ü tüm kurum ve kurallarıyla korumayı ve 12 Eylül’ün ruhunu belleklere kazımayı sürdürüyor. O açıdan bu dönem her yönüyle incelenmelidir. Ayrıca o gün yapılanların, bugünkü anlamı üzerine durulmalı, gereken dersler ve sonuçlar çıkarılmalıdır. Ve tabii ki, geçen zamanın kimi şeyleri unutturmasına, gözlerden kaçırılmasına izin verilmemeli, ısrarla gerçekler hatırlatılmalıdır. Yayınevimiz tarafından çıkarılan “Darbe, yenilgi, direniş 12 Eylül” kitabı, en önemli başvuru kaynağıdır.

12 Eylül’ün hangi koşullarda, neyin ürünü olarak gerçekleştiği, emperyalizmin ve egemen sınıfların o dönemki durumu, sınıf ve halk hareketinin düzeyi, olumlulukları ve zayıflıklarıyla, 12 Eylül geldiğinde devrimci hareketin tutumu, ne tür taktikler geliştirildiği, nasıl bir direniş sergilendiği vb. öğrenilmelidir. Bunlar bilinmeden 12 Eylül’ü yerli yerine oturtabilmek mümkün olamayacağı gibi, ona karşı gerçek anlamda mücadele yürütmek, tüm sonuçlarına karşı savaşmak da başarılamaz.                                               

* * *

Bir kez daha yineleyelim; 12 Eylül’ü, ne Avrupa Birliği, ne de şu ya da bu hükümet yargılayabilir. Onu yargılayacak tek güç, devrimci bir rotada ilerleyen işçi ve emekçilerin gücüdür. Tutarlı bir devrimci demokrasi mücadelesi yaşam bulduğunda, 12 Eylül rejimi yerle bir olacaktır. Faşist diktatörlüğün kökten yıkılması da bunun üzerinden yükselecektir.

Şili’de yine bir Eylül ayında -11 Eylül 1973- yönetime zorla el koyan faşist Pinochet’in zulmüne karşı Şilili bir ozan, gelecek günlere olan inancını şu dizelerle haykırmıştı: “Onların Eylülleri üzerine ‘Bizim Ekimlerimiz’ düşecek!” Biz de bu inanç ve tutku ile mücadeleyi yükseltiyoruz. Geçen yıl gerçekleşen Haziran ayaklanması, bu yöndeki umutları büyüten en ciddi halk hareketiydi. O yüzden “daha fazla haziran” diyoruz! “Bizim Ekimlerimiz”e, “daha fazla Haziranlar”la kavuşacağımızı biliyoruz.

Bunlara da bakabilirsiniz

“Yenidoğan çetesi” ve sağlıkta özelleştirme

Sağlıkta özelleştirmenin en korkunç yönlerinden biriyle yüzleştik geçtiğimiz günlerde. Yeni doğan bebeklerin, sadece ve sadece …

Öğretmen mülakatları emek gaspıdır

Milli Eğitim Bakanlığı 25 Ekim’de mülakat sonuçlarını açıkladı. Bir “müjde” olarak ise 20 bin sözleşmeli …

“ZAFER ne zaman gelecek bilmiyorum. Ama geleceğini biliyorum…”      

1800’lü yılların ilk yarısında, dünya, işçi direnişleri ve halk isyanlarıyla alev topu gibiydi. Bu ülkeler …