Geçmişteki geleceğimiz KOMÜN

komun1

Fran­sa top­ra­ğı dev­ri­min top­ra­ğı­dır. 1789 Bü­yük Fran­sız Dev­ri­mi, 1830 Şu­bat, 1848 ve Ha­zi­ran, 1848 ayak­lan­ma­la­rı, ni­ce kah­ra­man­lık des­ta­nı­na sah­ne ol­muş­tur. Fran­sız hal­kı, ya­rat­tı­ğı de­ğer­ler­le ge­le­ce­ğe sa­de­ce mi­li­tan­lı­ğı ta­şı­mak­la kal­ma­mış, ay­nı za­man­da Mark­sist dü­şün­ce­nin ge­li­şi­min­de pay sa­hi­bi ol­muş­tur. Marks’ın ta­ri­hin ilk ko­mü­nis­ti ola­rak ni­te­le­di­ği, 1789 Fran­sız Dev­ri­mi’nin ön­der­le­rin­den olan Ba­be­uf, yi­ne Fran­sa top­rak­la­rın­da ye­tiş­miş­tir. ış­te Pa­ris Ko­mü­nü bu dev­rim­ci ge­le­nek­le­ri ta­şı­yan Pa­ris pro­le­tar­ya­sı­nın el­le­rin­de şe­kil­le­nen ta­ri­hin ilk pro­le­tar­ya dik­ta­tör­lü­ğü­dür.

141 yıl önce Fransa proletaryası, “gökyüzünü fethe çıktıkları” Komün’le ilk kez, proletarya diktatörlüğünün deneyimini gösterdiler dünya işçi ve emekçilerine. Gözüpeklikleri ve cesaretleriyle, Lyon barikatlarından, 1848 devriminin yenilgilerinden çıkardıkları derslerle, daha güçlü bir şekilde çıktılar burjuvazinin karşısına. Şanlı ’17 Ekim Devrimi’nin esin kaynağı, aynı zamanda bugüne de ışık tutan bir fener oldular. Ezilenler ezenlerine karşı, tarih boyunca nice kavgalara girdiler, nice bedeller ödediler ve ödedikleri bedellerin karşısında kazandıklarını gönderine çektiler yüreklerin. O kazanımlar ki, işçi ve emekçilerin beyninde bir hayal olmaktan çıkıp gerçeğe dönüştü ilk kez Paris Komünü’nde…

 

Komün’e giden yol

Na­po­le­on Bo­na­par­te’in 2 Ara­lık 1851’de ger­çek­leş­tir­di­ği hü­kü­met dar­be­siy­le ulu­sal mec­li­si da­ğı­ta­rak kur­du­ğu im­pa­ra­tor­luk, 1870 yı­lı­na ge­lin­di­ğin­de tam bir çık­maz için­dey­di. Bu sü­re­de bur­ju­va­zi, ser­ma­ye bi­ri­ki­mi ve sı­na­i ge­li­şim yö­nün­de önem­li adım­lar at­mış du­rum­day­ken emek­çi kit­le­ler gö­rül­me­miş bir se­fa­let ya­şı­yor­lar­dı.

Ya­şa­nan hoş­nut­suz­luk­la­rı ge­ri pla­na itecek ve Fran­sız­la­rı bir bü­tün ola­rak “kay­naş­tı­ra­cak” bir dış ma­ce­ra zo­run­lu­lu­ğu, Bo­na­part’ı 1870’de Bis­marck Prus­ya­sı’na sa­vaş ilan et­me­ye it­ti. Sa­de­ce 46 gün sü­ren sa­vaş­tan son­ra Bo­na­par­te tes­lim ol­du. Bu ye­nil­gi­den he­men iki gün son­ra 4 Ey­lül 1870’de Pa­ris Dev­ri­mi pat­lak ver­di. Pro­le­tar­ya­nın dam­ga­sı­nın ol­duk­ça be­lir­gin ol­du­ğu 1870 Pa­ris Dev­ri­mi’yle ye­ni cum­hu­ri­yet ilan edil­di.

Dev­rim son­ra­sı hü­kü­me­ti bur­ju­va­zi­ye ve­ren Pa­ris hal­kı, Ulu­sal Mu­ha­fız’a gi­re­rek si­lah­lan­dı. Egemen sınıflar, sırf Pa­ris’i si­lah­lı iş­çi­ler­den arın­dır­mak için, “söz­de düş­man-esas­ta sı­nıf kar­de­şi” olan Bis­marck or­du­la­rı­na Pa­ris’i tes­lim et­ti. Pro­le­te­rlerin el­le­rin­de­ki si­lah­la­ra el koy­mak için, cep­he bir­lik­le­ri­ni 18 Mart 1871’de Pa­ris’e gön­de­ren Thie­res ulu­sal iha­net hü­kü­me­ti, hiç um­ma­dı­ğı bir ce­vap­la kar­şı­laş­tı: “Vi­ve la Co­mü­ne!” (Ya­şa­sın Ko­mün!) Ta­ri­hin ilk pro­le­tar­ya dik­ta­tör­lü­ğü için ar­tık “Ale­a Iec­ta Est!” (Ok Yay­dan Çık­tı!)

Bu an­dan son­ra ge­ri dö­nüş ol­maz­dı. Çün­kü Le­nin’in de Bol­şe­vik­le­re yö­ne­lik ola­rak Ekim 1917 Ayak­lan­ma­sı’na çağ­rı ni­te­li­ğin­de­ki bil­di­ri­sin­de be­lirt­ti­ği gi­bi “Ey­lem­de du­rak­sa­ma ölüm de­mek­ti!” ış­te tam da bu yüz­den da­ha ön­ce Pa­ris pro­le­tar­ya­sı­nın ayak­lan­ma­ya kal­kış­ma­sı­nı tam bir “çıl­gın­lık” ola­ca­ğı­nı be­lir­ten Marks, o an­dan son­ra bu çıl­gın­lı­ğa or­tak ol­du. Ko­mün’ü so­nu­na ka­dar des­tek­le­di, yol gös­ter­di. An­cak bun­la­rı ya­par­ken, ha­ya­tı bo­yun­ca hiç­bir “çıl­gın­lı­ğa” kal­kış­ma­mış, “so­ğuk­kan­lı efen­di” ama ay­nı za­man­da opor­tü­nist bey­ler gi­bi ah­kam kes­me­di.

İlk si­ya­sal ka­ra­rı, “sü­rek­li or­du­nun kal­dı­rıl­ma­sı ve si­lah­lan­dı­rıl­mış halk ile de­ğiş­ti­ril­me­si” olan Ko­mün’ün sa­de­ce par­la­men­ter bir ku­rum de­ğil, hem ya­sa­ma­yı hem de yü­rüt­me­yi üst­le­nen bir or­gan ol­ma­sı, yö­ne­tim gö­rev­li­le­ri ve me­mur­la­rı se­çim­le gö­re­ve gel­me­si ve her an gö­rev­den alı­na­bil­me­si, iş­çi üc­ret­le­riy­le ay­nı üc­re­ti al­ma­sı ka­rar­la­rı ona “pro­le­tar­ya dik­ta­tör­lü­ğü” dev­le­ti­ özel­li­ği­ni ka­zan­dı­ran te­mel nok­ta­lar­dı.

Öy­le ki, Marks ve En­gels, Ko­mü­nist Ma­ni­fes­to’da son­ra­dan yap­tık­la­rı tek dü­zelt­me­yi iş­te bu ör­nek­ten ha­re­ket­le yap­mış­lar­dır. Ko­mün ör­ne­ğin­den ha­re­ket­le, iş­çi sı­nı­fı­nın es­ki dev­let ay­gı­tı­nı ele ge­çi­rip ken­di amaç­la­rı için kul­lan­ma­ya­ca­ğı­nı, ak­si­ne onu kı­rıp par­ça­la­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni bir kez da­ha or­ta­ya koy­duk­tan son­ra, im­ha edi­len es­ki ay­gı­tın ye­ri­ne ko­nu­la­ca­k olan, an­cak Pa­ris Ko­mü­nü ti­pin­de bir pro­le­tar­ya dik­ta­tör­lü­ğü ola­bi­lir­di.

Dev­le­tin ni­te­li­ği­ne iliş­kin bu te­mel adım­la­rın ya­nı sı­ra, di­nin dev­let iş­le­rin­den uzak­laş­tı­rıl­ma­sı, eği­ti­min pa­ra­sız ha­le ge­ti­ril­me­si, iş­çi sı­nı­fı­na yö­ne­lik sö­mü­rü­cü ya­sa­la­rın kal­dı­rıl­ma­sı gi­bi ile­ri adım­lar da atıl­dı.

An­cak Ko­mün “ilk” ol­ma­nın ge­tir­di­ği le­ke­le­ri ta­şı­mak­tan da ka­çı­na­ma­dı. Fran­sız Ban­ka­sı’na el ko­nul­ma­ma­sı, Pa­ris için­de­ki kar­şı­dev­rim­ci­le­rin ezil­me­sin­de te­red­düt­lü, hat­ta hoş­gö­rü­lü olun­ma­sı, bun­la­rın ba­şın­da ge­len­ler­dir. Bun­la­rın te­me­lin­de, en önem­li za­af olan mer­ke­zi­yet­çi­lik ve oto­ri­te ek­sik­li­ği yat­mak­ta­dır. Ve bun­dan kay­nak­la­nan si­ya­sal ve eko­no­mik ha­ta­lar, Ko­mün’ün yö­ne­ti­mi­nin ağır­lık­lı ola­rak Blan­qu­ci ve Pro­ud­hon­cu­la­rın elin­de ol­ma­sın­dan kay­nak­lan­mış­tır. Bir en­ter­nas­yo­na­le bağ­lı Mark­sist­le­rin ye­ter­li bir gü­ce sa­hip ola­ma­ma­sı­dır.

Ke­za Bur­ju­va hü­kü­me­ti­nin apar to­par kaç­tı­ğı Ver­sa­iy’e sal­dı­rı ya­pıl­ma­sı ye­ri­ne se­çim­ler­le uğ­ra­şıl­ma­sı, Ver­say Hü­kü­me­ti’ne za­man ka­zan­dır­mış­tır. El­bet­te he­men bir gün son­ra 19 Mart 1871’de Ver­say’a sal­dı­rı­nın ör­güt­le­ne­bil­me­si, Ko­mün’ün ya­şa­ma­sı için son de­re­ce el­ve­riş­siz olan nes­nel ko­şul­la­rı kök­ten de­ğiş­tir­me­ye­cek­ti. Ama ini­si­ya­ti­fin güç­len­di­ril­me­si ve oto­ri­te boş­lu­ğu­nun dol­du­rul­ma­sı açı­sın­dan çok önem­li bir adım ola­bi­le­cek­ti.

Pa­ris’in çev­re­sin­de de­vam eden sa­vaş 27 Ma­yıs’ta Bis­marck’ın sı­nıf­sal yar­dı­mıy­la Ver­say­lı’la­rın Pa­ris’e gir­me­sin­den son­ra kor­kunç bo­yut­la­ra ulaş­tı. Pa­ris bir haf­ta bo­yun­ca Ko­mü­nar­la­rın ka­nıy­la su­lan­dı, ate­şiy­le yan­dı. Ço­cu­ğun­dan ih­ti­ya­rı­na, er­ke­ğin­den ba­ri­kat­lar­da yan­gın çı­kar­mak için ge­rek­li pet­ro­lü ta­şı­yan pet­rol­cü ka­dın­la­rı­na ka­dar bin­ler­ce ko­mü­nar, ba­ri­kat ba­ri­kat dö­vüş­tü­ler. Ve 28 Ma­yıs 1871’de Bel­le­vi­le ve Me­nil­mar­to­ni te­pe­le­ri üze­rin­de ye­nik düş­tü­ler.

Ara­gon; “Ben ki, bir ço­cu­ğun­kin­den faz­la de­ğil­di bil­dik­le­rim… Par­tim göz­le­ri­mi ka­zan­dır­dı ba­na ve bel­le­ği­mi!” di­ze­le­rini he­nüz ya­z­ma­mış­tı. Pa­ris pro­le­tar­ya­sı­nın ise, hem bil­dik­le­ri bir ço­cu­ğun­kin­den faz­la de­ğil­di; hem de on­la­ra göz­le­ri­ni ve bel­lek­le­ri­ni ka­zan­dı­ra­cak sı­nıf par­ti­le­ri yok­tu.

Ko­mün her şey­den ön­ce dev­rim­ci pro­le­tar­ya­nın sı­nıf ik­ti­da­rı­dır. Bu­nun ge­rek­tir­di­ği te­mel özel­lik­le­ri­ni bağ­rın­da ta­şı­mak­ta­dır. Ay­nı za­man­da ilk­tir. Ve do­ğum le­ke­le­ri­ni ta­şı­ma­sı da ka­çı­nıl­maz­dır. Ar­tık bu an­dan iti­ba­ren ya­pıl­ma­sı ge­re­ken, alın­ma­sı zo­run­lu te­mel özel­lik­le­ri al­mak, le­ke­le­ri te­miz­le­mek­tir. Marks’ın ih­ti­lal­ci öğ­re­ti­sin­de, Le­nin ve Sta­lin’in SSCB’de yap­tı­ğı bu­dur.

Ta­ri­hin ilk pro­le­tar­ya dik­ta­tör­lü­ğü­nün kı­zıl bay­ra­ğı yüz yı­lı aş­kın sü­re­dir dal­ga­la­nı­yor. Bu­nu sa­de­ce 72 gün sür­me­sin­den de­ğil, dö­vüş­ken ru­hun­dan ve o mi­ra­sı ger­çek­ten hak ede­rek sa­hip­le­nen­ler­den alı­yor. Bu­gün bur­ju­va­zi ve re­for­mist­ler ne söy­ler­se söy­le­sin­ler, mah­ke­me­ler­de “ben ba­ri­kat­lar­da dö­vüş­tüm, öl­dü­rül­dü­ğü­me yan­mı­yo­rum, ben bir ko­mü­na­rım!”, “be­ni sağ bı­rak­sa­nız in­ti­kam di­ye ba­ğır­mak­tan ge­ri kal­ma­ya­ca­ğım!” di­ye hay­kı­ran “çıl­gın­ca gö­züpek gö­ğün fet­hi­ne çı­kan ko­mü­nar­lar” ge­le­ce­ğe ka­lı­yor.

Bunlara da bakabilirsiniz

Öğretmen mülakatları emek gaspıdır

Milli Eğitim Bakanlığı 25 Ekim’de mülakat sonuçlarını açıkladı. Bir “müjde” olarak ise 20 bin sözleşmeli …

“ZAFER ne zaman gelecek bilmiyorum. Ama geleceğini biliyorum…”      

1800’lü yılların ilk yarısında, dünya, işçi direnişleri ve halk isyanlarıyla alev topu gibiydi. Bu ülkeler …

Ser verip sır vermeyen yiğit: İSMAİL GÖKHAN EDGE

İsmail Gökhan Edge, Diyarbakır işkencehanelerinde sır vermedi, ser verdi. O, 1953 yılında Eskişehir’de doğdu. İzmir …