Taksim 1 Mayıs alandır! ENGELLENEMEZ!

kapak-41

İşçi ve emekçilerin mücadele günü 1 Mayıs, tüm dünyada ve ülkemizde kutlandı.

Her yıl olduğu gibi Küba’da, Rusya’da milyonlarca kişi, Lenin’in, Stalin’in Che Guevara’nın posterleri ve devrimci sloganlarla alanları doldurdular. Endenozya’dan İran’a, Hindistan’dan Kore’ye kitleler, artan baskı ve sömürüye karşı tepkilerini ortaya koydular. Avrupa ve Amerika’da da işçi ve emekçiler alanlardaydı. Gözler, geçtiğimiz aylarda “sol” bir hükümet kuran Yunanistan’a çevrildi. Atina’da üç bakanın da katıldığı mitingte Yunanlı emekçiler, yaşam koşullarında değişen bir şey olmadığını söylediler. “Sol” ya da “sağ”, gerici, faşist, reformist, hangi hükümet olursa olsun, sömürü sistemi değişmediği sürece işçi ve emekçilerin yaşamında ciddi bir fark olmadığı bir kez daha görüldü. 1 Mayıs, işçi ve emekçilerin gerçek durumunu su yüzüne çıkaran bir gün oldu yine.

Ülkemizde ise 1 Mayıs’a yine “yasaklı Taksim” tartışmalarıyla girildi. ’77 1 Mayısı’ndan itibaren egemenlerin Taksim korkusu bitmedi, aksine Haziran’la birlikte daha da arttı. Yine günler öncesinden tehditler savurdular, kitlelerin gözünü korkutmaya, 1 Mayıs’a katılımı düşürmeye çalıştılar. Geçtiğimiz günlerde meclisten geçen “iç güvenlik yasası”nın ilk uygulamasını 1 Mayıs’ta yapacaklardı! Onbinlerce polisi İstanbul’a yığarak Taksim ve çevresini bariyerlerle çevirdiler. Günler öncesinden başlattıkları bu hummalı çalışma, 1 Mayıs günü en üst seviyeye çıkarıldı. Sadece karayolları değil, deniz ve hatta hava yolları bile bölgeye kapatıldı. İlan edilmemiş bir “sokağa çıkma yasağı” ve sıkıyönetim uygulandı.

Bütün bunlara rağmen kitleler yine Taksim’e çıkmak için yollara döküldü. Tüm engelleri aşarak Taksim’in çevresine ulaşanlar, Şişli, Mecidiyeköy, Okmeydanı, Beşiktaş, Levent hattında polisle çatışarak, 1 Mayıs’ın ve Taksim’in yasaklanamayacağını bir kez daha gösterdiler. Flamaları, fularları, maskeleri ve meşru savunma silahlarıyla sokaktaydılar ve ne yasakların ne de yasaların kar etmeyeceğini ilan ettiler.

Faşizmin artan saldırganlığı, sendika bürokratlarının ve reformistlerin geriye çeken tutumlarına rağmen, 2015 1 Mayısı, “Taksim 1 Mayıs alanıdır” gerçeğini bir kez daha nakşetti. Yenilen devlet oldu. Taksim’i yasaklamanın mümkün olmayacağını gördüler. Liberalinden gericisine geniş bir kesim, devletin Taksim yasağı ısrarından vazgeçmesi gerektiğini söylemeye başladı. Kılıçdaroğlu, CHP hükümeti döneminde Taksim yasağının kalkacağını söyledi.

Bunları söyletenin, tüm engelleri aşarak Taksim’e ulaşma kavgasını veren, gözaltılar, yaralanmalar, ölümler pahasına bu direnci göstermeyi sürdüren komünist ve devrimciler olduğu açıktır. Büyük ihtimalle Taksim, önümüzdeki yıl 1 Mayıs’a açılacaktır. Açılmaz ise, aynı dirençle yine karşılaşacaklar ve bu, açmaya mecbur bırakana dek sürecektir.

                             * * *

Bu asla reformistlerin iddia ettiği gibi gereksiz bir “alan inadı” değildir. Tarihine, şehitlerine sahip çıkma, işçi ve emekçilere koyulan yasakları parçalama, özgürlük alanlarını genişletme mücadelesidir. Böyle olduğu içindir ki, devlet yıllardır Taksim yasağını sürdürmeye çalışmaktadır.

Reformistler, devrimcilerin “inadı” hakkında konuştukları kadar, “devletin Taksim inadı”nı sorun etselerdi, bu dönem bu kadar uzun ve sancılı geçmezdi. Elbette herkes, kendi sınıfsal-siyasal karakterine uygun davranıyor. “İnat” olarak nitelendirilen şeyin, gerçekte iki ayrı sınıfın saflaşması ve mücadelesi olduğu gerçeği, bilerek çarpıtılmak isteniyor.

Bir diğer demagoji de “alan tartışmasının sınıfın taleplerini gölgelediği” savıdır. Taksim’in işçi ve emekçilere açılması, 1 Mayıslar’ın burada kutlanması, sınıfın talebi değil midir? Önüne çıkarılan böyle bir yasağı aşmadan, diğer yasakları aşması mümkün olabilir mi? Tüm yasaklara rağmen yollara dökülüp Taksim’e çıkmaya çalışanlar, sadece bir avuç devrimciden mi ibarettir? Ki onlar da işçi emekçi değil midir? Diğer yandan mesele sadece talepleri sıralamak ve duyurmak mıdır? İşçiler onu zaten yapıyor ve bu talepler herkes tarafından biliniyor. Asıl sorun, o doğrultuda ne yapıldığı, nasıl bir mücadele verildiğidir. Bu konuda reformistlerin sicili ise ortadadır. 

Bu tür savları ileri sürenler, kendi korkularını “işçi”nin arkasına gizlenerek dışa vuran; işçilerle devrimcileri karşı karşıya getirmeye çalışan demagoglardır. Ki demagoglar, işçi sınıfının en büyük düşmanlarıdır.

           * * *

Demagoji ve yalan, egemen sınıfların kitleleri kandırmada kullandığı iki önemli silahtır. Bunu sadece kendi memurları, gazetecileri, entelektüelleri aracılığıyla yapmazlar; işçi-emekçi dostu görünen kişi ve partileri de kullanırlar. İkincilerin yüzlerine taktıkları maskeler, bunları çok daha etkili kılar.

Seçim dönemi, yalan ve demagojinin zirve yaptığı dönemlerdir. Şimdi yine bir seçim arifesindeyiz. Burjuva partiler vaad üzerine vaad sıralayarak, kitleleri kandırmaya, sandığa çekmeye çalışıyor. Ne kadar çok kişi sandığa giderse, düzenlerini o kadar aklayacaklar! Kitle desteği ile geldiklerini, “milli irade”yi temsil ettiklerini söyleyecekler. Ve yönetimden yakınan halka, “bizi siz seçtiniz” diyecekler. 4 yılda bir sandığa atılan oylarla yönetimi halkın belirlediği yalanını temcit pilavı gibi yine önümüze sürecekler.

Bunu sadece burjuva partileri yapsa, halkın farketmesi ve tepkisini ortaya koyması zor olmayacaktır. Onun için yüzünde “halkçı”, “yurtsever”, “devrimci” maskesi olan reformist partilere gereksinim duyarlar. Düzenin iyice teşhir olduğu, kitlelerin sandıkla birşeyin değişmediğini görerek sokaklara çıktığı dönemlerde, bu partilere duydukları ihtiyaç daha da artar. Ve onlar özel olarak şişirilerek, kitlelere “umut” diye sunulur.

 Bir kez daha böyle bir oyunla karşı karşıyayız. Bu oyunu bozalım! Sömürü ve soygun düzeni tümden yıkılmadan “halkın iktidarı”nın kurulamayacağını, bu yalana kanmayacağımızı gösterelim!

Seçimlerin çare olmadığını, kurtuluşun devrimde, sosyalizmde olduğunu bıkmadan usanmadan anlatalım!

 

Bunlara da bakabilirsiniz

Metal’de -yasağa rağmen- grevler sürüyor

Birleşik Metal-İş Sendikası (BMİS) 5 işletmede TİS görüşmelerine 9 Ağustos’ta başlamıştı. Bunlardan 1’i hariç 4’ü …

ASGARİ ÜCRET ve BİZ EMEKLİLER…

17 bin 2 TL olan asgari ücrete yapılacak zam, günümüzde en temel gündem maddelerinden birisi. …

İEB, savaş bütçesine karşı mücadeleye çağırıyor

Mecliste görüşülmekte olan yağma ve savaş bütçesine, işçilere layık görülen sefalet ücretine karşı, İşçi Emekçi …