Özgecan’ın katilleri yargılanıyor

ozgecan

Mersin’de vahşice katledilen Özgecan Aslan’ın katillerinin yargılanmasına 12 Haziran’da başlandı. Mahkeme öncesinden birçok ilde, kadın örgütleri yaptıkları açıklamalarla ve eylemlerle Özgecan’ın mahkemesine dikkat çektiler ve duruşmaya katılma çağrısı yaptılar.

Tarsus Adliyesi’nin konferans salonunda görülen ilk duruşmada, ülkenin dört bir yanından gelen kadın örgütlerinin yanı sıra, kitle örgütlerinin temsilcileri ve bazı milletvekilleri bulundular. Salonun küçüklüğü nedeniyle 79 barodan 100 avukat ile kitle örgütlerinin temsilcileri içeri alındı. Bilindiği gibi Özgecan’ın katledilmesinin ardından tüm barolardan bin avukat, Özgecan’ı savunmak için başvurmuştu.

Sabah başlayan duruşma akşam saatlerine kadar sürdü, yaklaşık 11 saati buldu. İlk dikkat çeken, iddianamenin önceki kadın cinayetlerinden farklı bir içerikte hazırlanmış olmasıydı. Sanıklar için alt sınırdan uzaklaşılarak ceza verilmesi ve herhangi bir indirim yapılmaması talep ediliyordu. Kuşkusuz bunun en önemli nedeni, katliama karşı oluşan büyük tepkiydi. Bu durum, kadın cinayetlerine karşı toplumsal tepkinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösterdi. Ayrıca mahkemede gülerek konuşan sanıklar, heyet tarafından uyarıldılar. Daha önceki kadın cinayetlerinde görülen sanıkların rahat tavırlarına heyetin müsamalı yaklaşımından bu sefer eser yoktu.

 

Sanıklar birbirini suçladı

Özgencan’ı canice katleden sanıklar, cinayeti büyük bir soğukkanlılıkla anlattılar. Baba ve oğul Altındöken, birbirini koruyan ifadeler verirken, suçu diğer sanık Fatih Gökçe’nin üzerine attılar. Mahkeme salonunda birbirlerinin üzerine yürüyen sanıkları, jandarma engelledi.

Şoför Ahmet Suphi Altındöken’in Özgecan’ın kendisine küfrettiğini “şerefsiz” dediğini söylemesi, salonda bulunanların tepkisiyle karşılandı ve “biz de diyoruz” şeklinde bağıranlar oldu.

Aileyi temsilen duruşmada bulunan Özgecan’ın amcası, katillerin bu anlatımları üzerine, mahkeme heyetinden “bugüne kadar faili meçhul kalmış cinayet ve tecavüzlerle ilgili sanıkların bağının araştırılması”nı istedi. Zaten sanıkların eşlerine de şiddet uyguladığı, Fatih Gökçe’nin eski eşine şiddet uygulamaktan iki sabıkası bulunduğu ortaya çıktı. Suphi Altındöken’in eşi de tanık olarak verdiği ifadede, 6 yıllık evliliği içerisinde eşinden sürekli şiddet gördüğünü ağlayarak anlattı.

Özgecan’ın amcası ise şöyle konuştu: “122 gündür cehennem hayatı yaşıyoruz, ateşin içindeyiz. Özgecan, aile ve kendi adıma öyle bir karar istiyorum ki, dünyaya ve ülkemize örnek olsun. Çocuklarımızın başına gelme ihtimali bertaraf olsun. Canilerin ruhundaki sapıklıklar ortaya çıkmasın.”

Mahkeme heyeti, kitle örgütlerinin davaya müdahil olma isteklerini reddetti. Sanıkların tutukluluk hallerinin devamına, bir sonraki duruşmanın 9 Eylül’de yapılmasına karar verdi.

 

KADEM protesto edildi

AKP’ye yakınlığı ile bilinen KADEM’in mahkeme önüne gelmesi tepkilere yol açtı. Duruşmanın görüldüğü adliye binasının önünde toplanmış olan diğer kadın örgütleri, “AKP’nin kadın düşmanı söylem ve uygulamalarını eleştirmeyen bir örgütün Özgecan hakkında konuşamayacağını” söylediler.

KADEM’in “Özgecan’ın ‘masumiyeti’ siyasete alet edilemez” sözü, “kadın cinayetleri politiktir” sloganını yükselten kadın örgütleri tarafından protesto edildi. KADEM’in oradan gitmesini isteyen örgütler, oturma eylemi yaptılar. Polis, KADEM’in önüne barikat kurarak onları korumaya aldı.

Hatırlanacağı üzere, Özgecan’ın katledilmesinin ardından yükselen tepkiler üzerine Erdoğan, kızlarını Özgecan’ın ailesine taziyeye göndermişti. AKP döneminde kadın cinayetleri yüzde 1400 arttığı halde, AKP kendini aklayabilmek için Özgecan’a sahip çıkar görünüyor. Öyle ki Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı da, Özgecan’ın duruşmasına müdahil olarak katılmak için başvuruda bulundu.

Kadın örgütlerinin KADEM’e tepkisi, aynı zamanda AKP’nin bu iki yüzlü tutumuna karşıydı. Burjuva basın, olayı “kadın örgütleri arasında gerginlik” şeklinde verdi ve KADEM’i mağdur göstermeye çalıştı. AKP’li yetkililer de KADEM’in arkasında saf tuttular. Emine Erdoğan, KADEM’in düzenlediği konferansa katılarak, Özgecan’ın duruşmasında yapılanları kınadığını söyledi ve KADEM’e destek verdi.

 

Kadın cinayetleri sürüyor

AKP’nin Özgecan konusunda bu sahte gösterileri sürerken, kadın cinayetleri hızından hiçbir şey kaybetmeden sürüyor. Öyle ki, duruşmanın yapıldığı sıralarda bile Özgecan’ın yaşlarında bir kadın katledildi. Bu yılın daha yarısı dolmamışken, 145 kadının katledildiğini belirtiliyor.

Muğla’nın Ortaca ilçesinde katledilen 18 yaşındaki Cansu Kaya için, birçok yerde gösteriler yapıldı. Haziran başından bu yana Muğla’da 4 kadının öldürüldüğü belirtildi ve “Özgecan Yasaları çıkarılsın” denildi. Bilindiği gibi, kadınları öldüren, tecavüz eden, şiddet uygulayan erkekler, mahkemelerde “iyi hal” indiriminden yararlanıyor, çok az bir ceza ile adeta ödüllendiriliyor. Mahkemelerin bu tutumu, kadın cinayetlerini daha da arttıran bir rol oynuyor. Geçtiğimiz günlerde 70 yaşında engelli bir kadına tecavüz edenlere bile “iyi hal” uygulandığı görüldü.

AKP hükümeti döneminde artan kadın cinayetlerinin yanı sıra kadın haklarına dönük gasplar da devam ediyor. Anayasa Mahkemesi, resmi nikah olmaksızın imam nikahı kıyan imam ve çiftlere hapis cezası öngören düzenlemeyi iptal etti. Bu karar, imam nikahının yaygınlaşması anlamına geliyor. Ayrıca kadınların yasal olarak hiçbir şey talep edememesinin ve çocuk gelinlerin artmasının da önünü açıyor.

* * *

Kadın cinsinin “ikinci sınıf” görülmesi, aşağılanması, saldırılara, cinayetlere maruz kalması, yeni bir durum değil kuşkusuz. Sınıflı toplumlara özgü bir sistem sorunu. Ancak dinci-gerici zihniyetin bu sorunu daha da depreştirdiği kesin. AKP’nin 13 yıllık hükümeti döneminde yaşamın her alanında getirdiği yasalar ve uygulamalar, kadına yönelik baskı ve şiddeti de arttırdı. Ancak sorun AKP ile sınırlandırılmayacak kadar köklü ve derin.

Özgecan’ın katledilmesinin ardından yükselen eylemlerin sadece katil veya katillere değil, sisteme yönelmiş olması, bu açıdan çok önemliydi. “Yasta değil isyandayız” sloganı öne çıkmış ve ülke çapında eylemler yükselmişti. Özgecan’ın mahkemesi de, iddianameden heyetin tavrına kadar değişimle, toplumsal mücadelenin sonuçlarını gösteriyor.

Bu durum, kadın cinayetlerine karşı mücadelenin, sadece kadınlar tarafından ve erkeklere karşı değil, bir bütün olarak toplum tarafından ve sisteme karşı yürütülmesi gerektiğini bir kez daha kanıtlıyor.

Bunlara da bakabilirsiniz

“Yenidoğan çetesi” ve sağlıkta özelleştirme

Sağlıkta özelleştirmenin en korkunç yönlerinden biriyle yüzleştik geçtiğimiz günlerde. Yeni doğan bebeklerin, sadece ve sadece …

Öğretmen mülakatları emek gaspıdır

Milli Eğitim Bakanlığı 25 Ekim’de mülakat sonuçlarını açıkladı. Bir “müjde” olarak ise 20 bin sözleşmeli …

“ZAFER ne zaman gelecek bilmiyorum. Ama geleceğini biliyorum…”      

1800’lü yılların ilk yarısında, dünya, işçi direnişleri ve halk isyanlarıyla alev topu gibiydi. Bu ülkeler …