Stalin’in Ekim devriminin 10. yılı kutlamalarındaki konuşması, devrimin “uluslararası niteliği”ne yaptığı vurgular, bugün de güncelliğini koruyor. Ve Ekim devrimi, işçi ve emekçilerin, ezilen halkların mücadelesine ışık tutmaya, izlenmesi gereken yolu göstermeye devam ediyor…
* * *
Ekim Devrimi, emperyalizmi yalnızca kendi egemenlik merkezlerinde, yalnızca ‘metropoller’de sarsmakla kalmadı. Emperyalizmin sömürge ve bağımlı ülkelerdeki egemenliğini yıkmaya çalışarak, emperyalizmin gerisine, onun çevre bölgelerine de vurdu.
Büyük toprak sahipleri ve kapitalistleri devirerek Ekim Devrimi, ulusal ve sömürgesel baskı zincirlerini kopardı, büyük bir devletin, istisnasız tüm ezilen halklarını, bu baskıdan kurtardı. Proletarya, ezilen halkları kurtarmadan kendini kurtaramaz. Ekim Devrimi’nin ayırıcı özelliği, onun SSCB’de bu ulusal ve sömürgesel devrimleri, ulusal düşmanlık ve uluslararasındaki çatışmalar bayrağı altında değil, ama SSCB’de yaşayan milliyetlerin işçi ve köylülerinin karşılıklı güven, kardeşçe bir yakınlaşma bayrağı altında milliyetçilik adına değil, ama enternasyonalizm adına gerçekleştirmiş bulunmasıdır.
Ulusal ve sömürgesel devrimler, bizim ülkemizde proletaryanın yönetimi ve enternasyonalizm bayrağı altında gerçekleştirilmiş bulundukları için parya-halklar, köle-halklar işte bu nedenle, kendi örnekleri ile bütün dünyanın ezilen halklarını kendilerine çekerek, insanlık tarihinde ilk kez olarak gerçekten özgür ve gerçekten eşit halklar durumuna yükselmiştir.
Bu demektir ki, Ekim Devrimi, yeni bir çağ, dünyanın ezilen ülkelerinde, proletarya ile ittifak halinde proletaryanın yönetimi altında, sömürgesel devrimler çağını açmıştır.
Eskiden, dünyanın çok eski çağlardan beri, aşağı ve üstün ırklar halinde birinciler, uygarlığa yeteneksiz ve sömürüye adanmış; tek uygarlık taşıyıcıları olan ikinciler ise, birincileri sömürmekle görevli, siyahlar ve beyazlar halinde bölünmüş bulunduğunu düşünmek ‘normal’ idi. Şimdi, bu söylenceyi ortadan kalkmış ve reddedilmiş olarak düşünmek gerek. Ekim Devrimi’nin en önemli sonuçlarından biri de, kurtulmuş, sovyetik gelişme yoluna sürüklenmiş Avrupalı olmayan halklara, gerçekte onların gerçekten ileri kültür ve uygarlığı geliştirme bakımından Avrupalı halklardan daha yeteneksiz olmadıklarını göstererek, bu söylenceye ölümcül bir darbe indirmiş olmasıdır.
Eskiden ezilen halkların tek kurtuluş yönteminin burjuva milliyetçiliği yöntemi, ulusların birbirlerinden soğuması yöntemi, birbirlerinden ayrılmaları yöntemi, çeşitli uluslar emekçi yığınları arasındaki ulusal düşmanlıkların pekiştirilmesi yöntemi olduğunu düşünmek ‘normal’ idi. Şimdi bu söylenceyi yalanlanmış olarak düşünmek gerek. Ekim Devrimi’nin en önemli sonuçlarından biri de, ezilen halkların proleter, enternasyonal kurtuluş yönteminin gerçekte olanaklı ve akla uygun tek doğru yöntem olduğunu göstererek, çok çeşitli halklardan işçi ve köylülerin, özgür katılma ve enternasyonalizm temeline dayalı kardeşçe birliğinin, gerçekte olanaklı ve akla uygun olduğunu göstererek bu söylenceye ölümcül bir darbe indirmiş olmasıdır. Bütün ülkeler emekçilerinin tek bir dünya ekonomisi biçiminde gelecekteki birliğinin ön-örneği olan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin varlığı, bunu dolaysız bir kanıt olarak kullanmaktan geri kalamaz.
Ekim Devrimi’nin bu ve öbür benzer sonuçlarının, sömürge ve bağımlı ülkelerdeki devrimci hareket üzerinde ciddi bir etki yapmaktan geri kalamayacaklarını söylemek gereksiz. Çin’de Endonezya ‘da, Hindistan’dan vb. ezilen halkların devrimci hareketinin büyümesi ve bu halkların SSCB için duydukları sevginin artışı gibi olaylar, bunun doğruluğunun kuşku götürmez belirtisidir.
Sömürgelerin ve bağımlı ülkelerin sarsılmaz sömürü ve baskı çağı geçmiştir.
Sömürgeler ve bağımlı ülkelerdeki kurtuluş devrimleri çağı, bu ülkeler proletaryasının uyanış çağı, bu proletaryanın devrimdeki hegemonyası çağı gelmiştir.
Marksizm, Ulusal Sorun ve Sömürgeler Sorunu –sol yayınlar sf:283-285