DİSK 15.Genel Kurulu yapıldı Sınıfın sorunları değil, yönetim tartışıldı

disk

DİSK’in 15. Genel Kurulu, 13-14-15 Şubat tarihleri arasında, Pendik Green Park Otel’de gerçekleşti. İşçi sınıfı ile ilgili yeni yasalarla sömürü ve baskı koşullarının arttığı bir dönemde gerçekleşen Genel Kurul’dan beklentiler de artmıştı.

Uzun bir süredir kıdem tazminatını gaspetmek isteyen patronlar, AKP hükümeti eliyle bunu sağlamak istiyorlar. Ancak yükselen tepkiler üzerine AKP bile ertelemek zorunda kalmıştı. Şimdi yeniden gündeme alındı. Aynı şekilde “kiralık işçi büroları”nın yasalaşmasına da hız verildi.

Diğer yandan başta metal işkolu olmak üzere işçilerin ek zam için mücadelesi sürüyor. Asgari ücretin 1300 TL olmasının ardından, patronlar gereken zammı yapmıyorlar. Böylece işe yeni girenle, 5-10 yıllık işçilerin ücretleri en alt sınırda eşitleniyor. DİSK’in Genel Kurulu gerçekleştiği günlerde, MATA Otomotiv’de hem ücretlere zam verilmemesi, hem de işçi kıyımına başlanması üzerine işçiler üretimi durdurup fabrikayı işgal ettiler.

Kısacası DİSK’in Genel Kurulu, işçi sınıfının yeni saldırılarla karşı karşıya kaldığı ve birbirinden kopuk biçimde direnişlerin yaşandığı bir dönemde gerçekleşti. Doğal olarak bu konuların gündeme alınması ve bu saldırılara karşı mücadele hattının belirlenmesi gerekiyordu. Fakat öyle olmadı. Yine yönetimde kimlerin yeralacağı tartışmaları önplana geçti.

Genel Kurul’un ilk gününe, Çalışma Bakanı Süleyman Soylu’nun protesto edilmesi damgasını vurdu. Soylu, “Katil, Hırsız Erdoğan”, “Katiller Dışarı”, “Kıdem’e uzanan eller kırılsın” sloganları eşliğinde salondan ayrıldı. Kuşkusuz bu protesto doğru ve yerindeydi. Fakat böylesine büyük saldırıların yaşandığı bir dönemde, Çalışma Bakanı’nı Genel Kurul’a davet etmek de bir o kadar yanlıştı.

Bunun tartışması, ertesi gün sendika başkanları ve delegelerin konuşmalarında devam etti. Delegelerin bir diğer tepkisi, Genel Kurul’un lüks bir otelde yapılmış olmasınaydı. Direniş ve grevler dönemlerinde sendikanın maddi desteğinden yoksun bırakılan işçiler, haklı olarak bu duruma tepki gösterdiler. Bazı sendikalar, DİSK içinde bulunan sendikalararası dayanışmanın gelişmesi için bölge temsilcilikleri oluşmasını önerdiler.

Asıl fırtına, yeni yönetimin seçileceği üçüncü gün koptu. Başkanlık için Kani Beko ve Adnan Serdaroğlu aday olduklarını önceden duyurmuşlardı. Genel sekreter Arzu Çerkezoğlu ise bu dönem aday olmayacağını açıklamıştı. Fakat üçüncü gün Çerkezoğlu yeniden aday olunca, Adnan Serdaroğlu adaylıktan çekildiğini duyurdu ve onun başkanlığını yaptığı Birleşik Metal İş’le birlikte, Nakliyat İş ve Sosyal İş’in delegeleri salonu terk ettiler. Tek aday kalan Kani Beko yeniden başkanlığa seçildi. Çerkezoğlu ise genel sekreter oldu.

Genel Kurul’u protesto eden üç sendikanın DİSK’in yeni yönetimine karşı muhalif bir çizgi izleyecekleri bugünden belli olmuştur. Ancak yönetim ve muhalif sendikalar arasındaki sorun, “nasıl bir sendikacılık, nasıl bir mücadele” üzerinde değil de, yönetimde kimi yeralacağı konusunda olması, her iki tarafın da doğru noktada olmadığını göstermektedir.

Sorunu daha da vahim hale getiren, son iki genel kurulda Lastik-iş sendikasının yönetimin oluşmasında belirleyici olmasıdır. DİSK’in üye sayısı bakımından üç büyük sendikasından biri olan Lastik iş, faşist bir yönetime, mafyavari bir delege sistemine sahiptir. Son iki genel kurulda, DİSK yönetimi, Lastik-iş’in tutumuna göre belirlenmektedir. Bu da yönetime karşı güvensizliği artıran bir unsurdur.

Diğer yandan, DİSK her geçen gün güç ve etkinliği azalmakta olan bir konfederasyondur. Ülkemizde sendikaların üye sayıları, çalışanların ancak yüzde 12’si kadardır. DİSK bu üyelerin ortalama onda birine sahiptir. Yani her yüz çalışandan ancak biri, DİSK’e bağlı bir sendikaya üye. Üstelik yeni yönetiminde yer alan sendikaların gerek üye sayısı, gerekse eylem gücü son derece zayıftır.

Devlet bir taraftan sendikasızlaştırma saldırısını yükseltirken, devrimci-ilerici olduğunu iddia eden sendikalara düşen görev, sınıfın sorunlarına daha fazla sahip çıkmak, sınıf mücadelesini yükseltmektir. Koltuk kavgalarıyla doldurulan değil, mücadele çağrılarıyla güçlendirilen genel kurullar, bugün DİSK’in en büyük ihtiyacıdır.

İşçilerin bu kadar önemli sorunu varken, DİSK’in böyle bir kongre yaşaması, bundan sonrası için de umut vermemektedir. DİSK uzun zamandır reformist bir çizgiye saplanıp kalmıştır. İşçilerin ihtiyacı ise, sınıf sendikacılığını esas alan bir sendikadır. Bunun için işçilerin tabandan örgütlenip sendikaları denetlemeleri ve öncü-devrimci işçileri sendika yönetimlerine getirmesi gerekmektedir. DİSK’in son genel kurulu, bu temel doğruyu bir kez daha kanıtlamıştır.

Bunlara da bakabilirsiniz

Öğretmen mülakatları emek gaspıdır

Milli Eğitim Bakanlığı 25 Ekim’de mülakat sonuçlarını açıkladı. Bir “müjde” olarak ise 20 bin sözleşmeli …

“ZAFER ne zaman gelecek bilmiyorum. Ama geleceğini biliyorum…”      

1800’lü yılların ilk yarısında, dünya, işçi direnişleri ve halk isyanlarıyla alev topu gibiydi. Bu ülkeler …

Ser verip sır vermeyen yiğit: İSMAİL GÖKHAN EDGE

İsmail Gökhan Edge, Diyarbakır işkencehanelerinde sır vermedi, ser verdi. O, 1953 yılında Eskişehir’de doğdu. İzmir …