MEB ve UNICEF’in hazırladığı rapora göre (Haziran 2015) öğrencilerin neredeyse yarısı ortaöğrenimi tamamlayamıyor. Bu oran Kürt illerinde yüzde 60’lara ulaşıyor.
İlkokula kayıt yaptıran öğrencilerin yüzde 84’ü ise üniversitelerin 4 yıllık lisans programlarında okuyamıyor. Bu 4 yıllıkların birçoğunun da hem üniversite koşulları hem de eğitim düzeyi olarak ne kadar geri olduğunu biliyoruz. Esasında gerçek anlamda iyi eğitim alan gençlerin ancak yüzde 1 olduğu söylenebilir. Egemenlere bu yüzde 1 yetiyor. Onlar başta bürokrasi olmak üzere devletin çeşitli kademelerinde ya da şirketlerin yönetimlerinde yeralacak kadrolar olarak istidam ediliyor. Diğerleri “güdülecek” kitle olarak görülüyor. Ne kadar cahil bırakılırsa, o kadar rahat yönetilebilecek bir kitle…
Bu, egemen sınıfların geniş emekçi kesimleri cehaletin kör kuyusunda tutmak için bilinçli bir uygulamasıdır. Çünkü çok iyi bilirler ki, “… okuma-yazma bilmeyen politikanın dışındadır. Ona önce ABC öğretilmelidir. Bu olmadan politika olmaz. Bu olmadan yalnızca dedikodu, söylenti, masal, önyargı vardır, politika değil.” (Lenin)