Faşizme ve tüm gericiliğe karşı TEK YUMRUK OLALIM!

Geçen sayımızın manşeti “Sefalet eken öfke biçer”di. Sefalet ekenler, öfkenin ilk belirtilerini görmeye başladı, bunun arkası gelecektir…

31 Mart seçimleri halkın, krizle birlikte artan yoksulluğa, işsizliğe, yoğun sömürü ve baskıya karşı biriken öfkesinin sandığa aktığı bir seçim oldu. Başta İstanbul ve Ankara olmak üzere birçok büyükşehirde AKP’nin yaklaşık 25 yılı bulan hükümdarlığı yıkıldı. Hem de pervasızca yapılan usulsüzlüğe, hileye rağmen… Binlerce ölü seçmene, ilçe nüfusundan fazla seçmen sayısına, polis-asker başta olmak üzere mükerrer oy kullandırılmasına rağmen… Ve onca baskıya, tehdide, gözaltı ve tutuklamalara rağmen…

Krize ve faşizme karşı kitlelerin öfkesi öylesine büyümüştür ki, ne yaptılarsa bu kez istedikleri sonucu alamadılar. Bu durum, AKP-MHP faşist-gerici blokun yenilgisinin, görünenin çok daha üzerinde olduğunu gösteriyor. Hem sayısal bakımdan, yani sandıktan çıkan oy oranları yönüyle; daha da önemlisi siyasal bakımdan büyük bir yenilgi aldılar.

Esasında seçimlerden önce de bunun farkındaydılar. Erdoğan, ilçe ilçe dolaştı. Son iki gün İstanbul’da 8 miting yaptı. Devletin her tür olanağını kullandılar, oluk oluk para akıttılar, her yanı dev pankartlarla donattılar vb… En fazla yenilginin boyutunu azaltabildiler. Her seçim yaptıkları gibi Anadolu Ajansı’nın manipülasyonları, YSK’nın cambazlıkları da bu kez kar etmedi.

* * *

Şimdi seçim itirazlarıyla durumu kurtarma telaşı içindeler. Başta İstanbul olmak üzere seçimi kaybettikleri birçok il ve ilçede sonuçlara itiraz ediyorlar ve “yeniden sayım” yaptırıyorlar.

Seçimlerden önce görev süreleri dolduğu halde uzatılan YSK üyeleri, yine işbaşında. AKP ve MHP’den gelen itirazları, -hem de yasalara ve önceki kararlarına aykırı olduğu halde- hemen işleme koyarken; muhalefet partilerinin itirazlarını reddettiler. Muhalefetin 3-5 oyla kaybettiği yerlerde mazbatalar verilirken, onbin, hatta yüzbin oy farkıyla kazandıkları yerlerde verilmedi.

Bunların arasında Dersim de bulunuyor. “Komünist başkan” olarak ün salan Fatih Maçoğlu, rakiplerinin çok üzerinde oy aldığı halde, mazbatayı vermediler. Maçoğlu’nun basın açıklamasıyla duyurduğu bu durum büyük tepkilere yol açınca, üç günün sonunda mazbatayı vermek zorunda kaldılar.

Bu durum bile, mücadele gücünü ortaya koymadan sandıktan çıkılamayacağını gösteriyor. Esasında seçim denilen şeyin bir oyundan ibaret olduğu, 31 Mart seçimleriyle bir kez daha ortaya çıktı. “Milli irade”yi dillerine pelesenk eden, tek meşruiyetini hileyle kazandığı seçimlere dayandıran AKP, bu seçimlerde istediği sonucu alamayınca, yandaş medyası “sandık darbesi”, “Fetöcüler”, “15 Temmuz’un devamı” gibi manşetler atmaktan geri durmadı.

AKP, özellikle İstanbul’da kaybedeceği rantları hazmedebilmiş değil. Zaten kaybettikleri belediyeleri, sandalyelerine varana dek boşaltıyorlar. Birçok belediye, milyonlarca lira borçlu durumda. Ayrıca seçimlerden hemen önce arka arkaya çıkarılan yasalarla, Hazine ve İller Bankası’dan belediyelere aktarılan kaynaklar -ki bunlar belediye bütçelerinin dörtte üçünü oluşturuyor- Erdoğan’ın yetkileri içine alındı.

Elbette buna rağmen yapılacaklar vardır. Fakat yerel yönetimler, seçim ve siyasi partiler dahil 12 Eylül uzantısı bütün anti-demokratik yasalar değişmeden, bunun mücadelesi verilmeden, elde edilen mevzileri halkın yararına kullanabilmek çok zor olacaktır.

Bu açıdan AKP-MHP blokunun seçim yenilgisini, “faşizmin yıkılması” olarak görmek ve göstermek çok yanlıştır. Faşizm, ne AKP-MHP bloku ile sınırlıdır, ne de bir seçim başarısı ile yıkılabilir. O bir devlet biçimidir ve ona karşı büyük halk hareketleri yaşanmadan, bırakalım yıkılmasını geriletmek bile mümkün değildir.

* * *

Fakat bu seçimler, AKP açısından “sonun başlangıcı” olmuştur. Erdoğan seçimlerden önce, “İstanbul’u kaybeden, Türkiye’yi kaybeder” demiştir zaten. AKP bundan sonra sürekli kan kaybedecek, küçülecektir. AKP içinden yeni partiler çıkacak, parçalanma süreci başlayacaktır.

Seçimlerden sonra Erdoğan her konuşmasında “daha dört buçuk yıl buradayız”, “dört buçuk yıl seçim yok” diyerek, tabanını yatıştırmaya çalışıyor. Ancak herkes biliyor ki, bu seçim yenilgisinin ardından “erken seçim” gündeme gelecek. Şimdiden bu yönde konuşmalar başlamıştır bile…

AKP döneminin sonuna gelinmesi, krizle birlikte kitlelerin artan öfkesi kadar; onu işbaşına getiren “ılımlı İslam” projesinin de iflas etmiş olmasındandır. ABD’nin yeni emperyalist savaş için hazırladığı “Büyük Ortadoğu Projesi” tutmamış, ABD eski gücünü kaybetmiştir. 20 yıl önce ABD’nin desteğiyle işbaşına gelen tüm hükümetler gibi, AKP’nin de miyadı dolmuştur artık.

Elbette AKP ve Erdoğan bu sonu durdurmak için çeşitli atraksiyonlar yapacaktır. Ancak kitle desteğini yitirmiş bir lideri, en başta emperyalistler ve işbirlikçileri terk eder. Tarihin çöplüğü, bu tür diktatörlerle doludur.

* * *

Seçimler geride kaldı. Esasında kitleler seçimlerden çok krizin sorunlarıyla boğuşuyordu. Sandıktan umudunu kesenler artmıştı. Krizle birlikte öfke büyüyünce, seçimlere katılım oranı da arttı. Tüm partiler de kitleyi sandığa çekebilmek için yoğun çaba sarfetti. Bu seçimlerde (öncesinde yapılanlar dışında) sandığa atılan oyların esas alınması, kitlelerin sandığa olan güvensizliğini tamir etmek içindir. Aksi halde sandıktan umudunu kesen kitlelerin nerede, nasıl patlayacağı ve bunun nelere yolaçacağı bilinmeyen bir durumla karşılaşma ihtimali yüksekti. Egemenler bunu göze alamadılar.

Şimdi önümüzde 1 Mayıs var. Tüm dünyada büyük bir hak gaspı yaşayan işçi ve emekçiler, ayağa kalkacak ve alanları dolduracaklar. Servet-sefalet uçurumunun devasa bir hal aldığı, işsizliğin ve yoksulluğun yığınlaştığı, baskı ve zorbalığın arttığı, emperyalist ve gerici savaşların yayıldığı koşullarda, insanlığın umudu olarak seslerini yükseltecekler. Faşizme ve tüm gericiliğe karşı tek yumruk olup yürüyecekler…

Egemenler ne kadar engel olmaya çalışsa da, 1 Mayıs’ın kutlanmasını, işçi ve emekçilerin sömürüsüz, sınıfsız, savaşsız bir dünya için mücadelesini durduramayacak…

Bunlara da bakabilirsiniz

Rojava’ya saldırılar İsviçre’de protesto edildi

Türkiye ordusunun Rojava’ya ve Irak Kürdistanı’na dönük saldırıları, İsviçre-Basel’de kitlesel bir yürüyüşle protesto edildi. Şehrin …

Yeni “çözüm süreci” kimin ihtiyacı?

TBMM’nin 1 Ekim’deki açılışında, Devlet Bahçeli’nin DEM Parti sıralarına gelip tokalaşması, “yeni çözüm süreci”nin başladığının …

Devrim Kartalı Remzi Basalak

Remzi Basalak, 1963 yılında Adana’nın Ceyhan ilçesinde doğdu. Az topraklı çiftçi bir ailenin çocuğuydu. İlkokulu …