Deprem değil katliam! UNUTMA! AFFETME!

Depremin üzerinden bir ayı aşkın zaman geçti, ama ne depremzedelerin hayati sorunları çözüldü, ne de acılarını dindirecek bir yaklaşım sergilendi… Halen yalan-dolan, halen sahtekarlık, yolsuzluk, saldırganlık…

Depremde kaybettiklerinin acısıyla konuşan halkı gülerek dinleyen, “devlet nerede” diyenlere saldıran, halktan herşeyi sineye çekip şükretmesini isteyen bir devlet var! Depremzedelerin isyanına “şov” diyen, yardım kuruluşlarının parayla çadır satmasını normalleştiren, hemen yeni binalar dikmeye, yeni rant alanları açmaya girişen devlet yetkilileri var!

Bir de çürük binaların yapılmasını, her yıl “imar affı” ile bunların aklanmasını, deprem sonrası en kritik günlerde hiçbir şey yapılmamasını “İhmal” olarak niteleyen; onca usulsüzlüğü, yolsuzluğu, çalıp-çırpmayı “israf” diye tanımlayan burjuva muhalefet var! Depremin seçim arifesine gelmesinden dolayı muhalif belediyelerin deprem bölgelerinde daha fazla göründüğü bir gerçektir. Fakat muhalif yerel yönetimler de “merkezi yönetim” kadar çürük binalardan, çöken altyapıdan, deprem sonrası yaşananlardan sorumludur.

Hükümet veya muhalefet, merkez ya da yerel yöneticiler, derecesi farklı olmakla birlikte hepsi suçludur. Çünkü onlar bu sömürü ve soygun düzeninin parçasıdır! İnsanlığa hizmet için değil, “daha fazla kar” üzerine kurulu kapitalist sistemin sözcüleri, temsilcileridir. Her doğa olayını bir felakete dönüştüren de bu sistemin kendisidir. Doğayla birlikte insanı ve insanlığı da öldürüyorlar. Bunu da bilerek yapıyorlar. Çünkü sistemin çarkları, insan canı ve kanıyla dönüyor.

Depremzedeler “devlet nerede” diye soruyor! Devletin yardım kuruluşları ve güvenlik güçlerinin kendilerine el uzatacaklarını sanarak… Devletin asıl işlevini bilmeden! Bu yıkımı yaratan kapitalistlerin devleti olduğunu unutarak…

Oysa devlet orada! Çetesiyle, provokatörleriyle, polis copu, jandarma dipçiği ile orada… Yıkılan binalarda, çöken hastanelerde, belgeleri yok etmek için yakılan kamu kuruluşlarında… Devlet bizzat enkazın içinde… Enkazı yaratan da, enkaz altında insanların ölümünü seyreden de, sonrasında enkazdan kar elde etmeye çalışan da devlet! Ve tabii devlet aygıtını kullanan sermaye sahipleri…

Günler sonra kurulan ve hala çok yetersiz olan çadırlara elektrik sayacı koymuşlar mesela. Elektrik dağıtım şirketleri kar etmeye devam etsin diye… Deprem bölgesine koşan gönüllülerin arabalarından HGS geçiş ücreti tahsil edilmiş…

Kızılay’ın çadır satmasından sonra yeni skandalları ortaya çıktı. Kızılhaç federasyonu, Kızılay’a battaniye için 3,5 milyon avroluk yardım yapmış, ama Kızılay “önce elimizdeki battaniyeler bitsin” diyerek parayı elinde tutmuş. Keza Çin’den 20 bin çadır gelmiş, ama o çadırların nereye gittiği bilinmiyor. Belli ki onlar da satılmış! Kızılay çadır satıyor, konserve satıyor, bağış için gelen kıyafetleri bile satıyor. Battaniyelerin parası dahil, yardım paraları ise kayıp! Kızılay’a bugüne kadar 18 milyon avro gelmiş, ama nereye harcandığı bilinmiyor! Tüm ülkelerden gelen mallar, montlar, botlar vb. ortada yok!

Sadece Kızılay’a değil, AFAD’a ve doğrudan devlete gelen milyonlarca doların akıbeti bilinmiyor. Deprem bölgelerine ulaşmadığı kesin olarak gözlemlendiğine göre, bu paralar iç ediliyor.

* * *

“Bunlar engerekler ve çıyanlardır / Bunlar ekmeğimize, aşımıza göz koyanlardır / Tanı bunları tanı da büyü” demişti Ahmet Arif yıllar önce.

Şimdi çocuklarımıza da göz koyuyorlar! Resmi rakamlarla 55 çocuk kayıp! Çocuklar, Menzil başta olmak üzere tarikatlara veriliyor. Sadece çocuklar da değil, kadınların da tarikatlara verildiği, çocuklarla annelerinin ayrı yerlerde tutulduğu bilgisi var. Örneğin Menzil’in Sakarya-Karasu’daki kaçak tatil köyünde Adıyaman’dan gelen depremzedeler görülmüş. Menzil şeyhinin deprem bölgesine gittiği, polis ve askerlerin “el-pençe divan” durduğu fotoğrafları çıktı. Adıyaman valisinin bu şeyhi bizzat aradığı söyleniyor. Polisi, askeri, valisiyle, devlet yetkilileri tarikat şeyhlerinin hizmetinde!…

Depremzedeler ölen yakınlarının acısıyla kavrulur ve büyük zorluklar içinde hayata tutunmaya çalışırken, bir de üstüne “kayıp”lar eklendi. Binlerce “kayıp”tan sözediliyor. Bunların içinde genç kızlar, kadınlar var. Enkazdan sağ çıktığı göründüğü halde bulunamayan çocuklar, yetişkinler… Ambulansa bindirildikten sonra hastanelerde çıkmayan, nerede olduğu bilinmeyen yüzlerce, binlerce kişi…

“Gözaltında kayıp”lara “depremde kayıp”ları ekledi bu devlet!.. İki muhalif biraraya gelse orada biten, herkesi fişleyen, takip eden, dinleyen devlet, “kayıp”ları bulamıyor! Organ mafyalarından, kadın-çocuk ticareti yapan çetelere ve tarikatlara kadar geniş bir “muhtemel failler” listesi var. Ama hepsinin başında mafya ve tarikatlarla içiçe geçen, onlarla iş tutan AKP-MHP yönetimi var!

Depremden sonra statlar “hükümet istifa” sloganlarıyla inleyince, ceza üzerine ceza yağdırdılar. Üniversiteleri de bu yüzden kapattılar. İnsanların toplu halde bulunduğu her yer, Erdoğan yönetimi için büyük tehlikeler barındırıyor. Ama kapatarak, cezalar yağdırarak, ya da provoke ederek bu tepkileri bastırmaları mümkün değil artık!

* * *

Önümüzde seçim var. Büyük olasılık Erdoğan yönetimi son bulacak. Kuşkusuz gitmemek için her tür hileye, provokasyona başvuracaklar. Ama halk desteğini yitiren hiçbir yönetim ayakta kalamaz. Bir biçimde yıkılması kaçınılmazdır.

Fakat bilmeliyiz ki, Erdoğan sonrası güllük-gülistanlık olmayacak! Gelen hükümet de bize haklarımızı lütfetmeyecek! Haklarımızı yine kıran kırana bir mücadele ile elde edeceğiz.

Şikayetlenmek, yakınmak, birilerinden medet ummak çare değil! Depremde bir kez daha gördük ki, halkın halktan başka dostu yok! Birbirimize kenetlenmek, örgütlenmek ve mücadeleyi yükseltmek dışında koşullarımızı düzeltemeyeceğiz! Taleplerimizi elde etmemizin tek yolu, üretimden gelen gücümüzü kullanmak, sokağa çıkmaktır.

Yaşadığımız acıları unutmayacağız, affetmeyeceğiz! Ve mutlaka hesabını soracağız!

Bunlara da bakabilirsiniz

As Kaynak’ta (Lincoln Electric) direniş başladı

Kocaeli-Gebze’de As Kaynak Tekniği fabrikasında, TİS görüşmelerinin tıkanması üzerine eylem başladı. Konuyla ilgili olarak bir …

Çayırhan madencileri Ankara’ya yürüyor

Çayırhan Termik Santrali ve Linyit Madeni’nin özelleştirmesine karşı 20 Kasım’dan bu yana eylem yapan maden …

Adana’da SASA işçileri direnişte

Yapı ve Yol İşçileri Sendikası’na üye olan 670 işçi, maaşlarını aylardır alamıyorlar. Bu işçiler, “Adana …