Depremin ardından sel vurdu bu defa da. Deprem bölgelerinde yoğun yağışın ardından yine korkunç manzaralar seyrettik.
Urfa’da “Abide” adı verilen kavşak, arabaları ve insanları yutan bir karadeliğe dönüştü. Daha üç ay önce açılışı yapılan, Erdoğan’ın büyük övgülerle sözettiği kavşakta balçık çamurun içinden insan bedenleri çıkartılıyor. Gazeteciler hemen anlattılar bu kavşağın hikayesini. İhaleyi hangi yandaşlar almış, nasıl dolaplar dönmüş, nasıl çıkar hesapları yapılmış, hepsi döküldü ortaya… AKP’nin standart rant hikayelerinden birisi daha karşımızda. Ve bu türden her “hikaye”, bizim canımızdan can kopartıyor.
Anlatılan her hikaye, doğayı hiçe saymanın, doğal olayları felakete dönüştürmenin hikayesi aynı zamanda.
Urfa’da Romalılardan kalma “su yolu”nun nasıl değiştirildiği anlatılıyor mesela.
Adıyaman’da çadırkent kurulurken insanların “burası dere yatağıdır, yağış olursa felaket olur” uyarılarının hiçe sayıldığı; “bizim işimize karışmayın” dendiği anlatılıyor…
Söylediklerinin herbiri çıktı işte. Sel geldi yine kendi yolundan aktı; bu arada insan eliyle yapılan betonları yine mezara çevirip gitti.
Sadece bu da değil. Depremin üzerinden 40 gün geçti. Ama insanlar halen en ilkel, en korunaksız çadırlarda yaşam savaşı veriyorlar. Ve her yağmurda, çadırlarını su basıyor, çamur oluyor, iki parça eşyalarını da kaybediyorlar.
Ve artık “hükümet istifa” sloganları yükseliyor dört bir yandan.
Canı yanan kitleler, sorumluların hesap vermesini istiyor. Taleplerinin karşılanmasını, ihtiyaçlarının giderilmesini istiyor. Zaten herşeyini kaybetmişken, en küçük bir ihtiyaç talebini dile getirdiğinde AFAD’dan, devlet yetkililerinden “azar” işitmemek, aşağılanmamak, “bugün git, yarın gel”lerle uğraşmamak istiyor. Kitleler insanca yaşamak, insanca davranış görmek istiyorlar.
Bu sloganlar daha da yükselecek, yaygınlaşacak.
Ve kitleleri hiçe sayan yöneticileri yakıp kavurarak ilerleyecek.