Halkın en önemli gündemi: Ekmek ve adalet

Son yıllarda yapılan “kamuoyu araştırmaları”nda halkın en önemli sorunu “geçim sıkıntısı” şeklinde çıkıyor. Onu “adaletsizlik”, “işsizlik” ve “eğitim” izliyor. Ama “ekonomi” açık ara hep önde.

Nasıl olmasın?

Halkın ezici çoğunluğu “ortalama ücret” halini alan asgari ücret civarında bir parayla geçinmek zorunda. Ve ilk kez asgari ücret daha işçinin eline geçmeden “açlık sınırı”nın altında kaldı. Şubat ayı enflasyonu TÜİK’e göre bile yüzde 5 olarak açıklandı. Birçok ülkenin yıllık enflasyonu, Türkiye’de aylık enflasyon durumunda.

Türk-İş, Şubat ayında 4 kişilik bir ailenin gıda harcamasını (açlık sınırı) 23 bin 324 TL olarak açıkladı. Bu rakam, asgari ücretin 1000 TL üzerinde. Ve daha yılın ilk aylarında bu fark oluştu.

Üstelik başta mülteciler olmak üzere asgari ücretin altında çalıştırılanlar var. Asgari ücretin neredeyse yarısıyla geçinmek zorunda bırakılan emekliler var. Sayıları milyonları bulan bu kitle, BM kriterlerine göre, “mutlak yoksulluk” altında yaşıyor.

 

Gıda enflasyonu

Milyonlarca kişi, sadece karnını doyurmaya mahkum edilmişken, gıda enflasyonu sürekli yükseliyor. BM Gıda ve Tarım Örgütü’ne göre (FAO) dünyada gıda fiyatları yıllık yüzde 5,7 artarken, Türkiye’deki gıda fiyatları, dünya ortalamasını sekize katladı. Çünkü Türkiye’de tarım, emperyalist tarım tekellerinin çıkarları doğrultusunda yok ediliyor.

Çiftçi-Sen’in Tarım 2024 Raporu’nda konuyla ilgili çarpıcı veriler var. Örneğin 2006 yılında çıkarılan Tarım Kanunu’na göre, tarıma sağlanacak desteğin milli gelirin yüzde 1’inden az olamaması gerekirken, desteğin binde 2’ye kadar gerilediği söyleniyor. Bu sınırlı desteği alabilmek için de üretici, Bakanlığın belirlediği ürünleri ekmek zorunda. Ayrıca kendi tohumunu değil, “sertifikalı şirket tohumu”nu kullanması gerekiyor. Böylece üreticiler, yıllardır bildiği ürünleri değil de yabancısı olduğu ürünleri üretmekle karşı karşıya kalıyor.

Yeni çıkarılan kanunlar ile varolan durum daha da kötüye gidiyor. 2025-2027 dönemini kapsayan 3 yıllık bitkisel üretim desteklerinde, mazot ve gübre desteği Cumhurbaşkanı Kararı ile tamamen kaldırılmış!

Raporda, ekili-dikili arazi miktarındaki düşüş de çok çarpıcı. 2002 yılında ekili-dikili arazi, 266 milyon dekar iken; bugün 239 milyon dekara kadar gerilemiş. Bu, tarım alanlarının 26 milyon dekar azalması anlamına geliyor. Üstelik nüfus sürekli artarken…

Uygulanan politikalar, ülkeyi gıdada da ithalata mahkûm hale getirdi. Tarım ve hayvancılık ürünleri, giderek daha fazla ithalatla karşılanıyor. Böyle olunca, gıda enflasyonu sürekli artıyor.

 

İşsizliğin yarattığı sorunlar

Borç batağına sürüklenen üreticiler, “bir daha ekmeyeceğiz” diyorlar. Her yıl tarım alanındaki istihdam düşüyor. 2002 yılında tarımda çalışanların toplam istihdam içindeki payı yüzde 35 iken, 2024 yılında yüzde 14,7’ye gerilemiş. Bunlar, işsizler kervanına katılan yeni bölükler oluyor…

DİSK-AR’ın Şubat 2025 tarihli araştırmasına göre; geniş tanımlı işsiz sayısı 11,4 milyonun üzerinde! Çalışabilir nüfusa oranı yüzde 28.2! Bu oran kadın işçilerde yüzde 37.2 ile daha yüksek orana çıkıyor. Yaklaşık 5 milyon kişi ise, çalışmaya hazır ancak iş aramaktan vazgeçmiş durumda.

Gençlerde, özellikle üniversite mezunu gençlerde işsizlik artıyor. Patronlar da işsizlik korkusu salarak çalışanlara “zam istemeyin” diyor.

İşsizler ordusu, patronlara her zaman düşük ücretle daha uzun saatler işçi çalıştırma olanağı sağlıyor. İşsizlik, bir dizi sosyal sorunu da beraberinde getiriyor. Okula gidenlerin sayısında düşme, çeteleşme oranının artması, intiharlar, ev içi şiddet vb…

Son yıllarda evlenme oranında ve çocuk yapmada gözle görülür bir düşüş yaşanıyor. Buna karşın boşanmalar artıyor; tek başına yaşayan insan sayısı çoğalıyor. Bekar bir çalışanın aylık maliyeti bile 30 bini aşmış durumda. İşsizlik ve yoksulluk, toplumsal yapıda çözülme ve çürüme yaratıyor.

 

Ekmek ve adaletsizlik içiçe

Halkın en önemli sorunu geçim, sonra adaletsizlik geliyor. Adaletsizlik sadece mahkemelerde yaşanan hukuksuzluktan ibaret değil. Her alanda kendini gösteriyor. Liyakatsizlik, kayırmacılık, ekonomik şiddet, vergiler vb. adaletsizliğin farklı yüzleri olarak halkın karşısına çıkıyor.

Adaletin, özgürlüklerin olmadığı yerde ekmek de küçüldükçe küçülüyor; işsizlik ve açlık artıyor. Bunlar arasındaki bağ, en açık haliyle 24 Ocak Kararları-12 Eylül faşizminde görüldü. Türkiye’de neoliberal ekonomik saldırının başlangıcı olan 24 Ocak Kararları’nın mimarı Turgut Özal “12 Eylül olmasaydı, 24 Ocak Kararları’nı yaşama geçiremezdik” diye itiraf etti.

İşçiler, işbirlikçi sendikaların yönlendirmesi ve sınıf bilincindeki zayıflıklarından dolayı “ekmek mücadelesi” verdiklerini söylerler. Çünkü birçoğu bunun özgürlükle, adaletle bağını kuramaz.

Burjuva muhalefet “geçim yoksa seçim var” diyor. Kitleleri bir kez daha seçim aldatmacasıyla oyalamaya çalışıyor. Biz ise “geçim yoksa, mücadele var” diyoruz. “Yaşam hakkımız mücadele gücümüz kadar” diyoruz. Ekmeğinin büyümesini, yaşam ve çalışma koşullarının düzelmesini istiyorsan, “özgürlükler için dövüş” diyoruz.

Bunların içiçeliğini işçi ve emekçilere bıkmadan usanmadan anlatmak ve yaşamda göstermek zorundayız. İşçi sınıfı kendi deneyimleriyle de bunları kavradığında, ekmek ve özgürlük, ekmek ve adalet arasındaki bağı kurduğunda mücadelesi doğru hedeflere yönelecek ve kurtuluşun yolu açılacak.

Bertold Brecht’in dediği gibi “halkın ekmeğidir adalet” “Ekmek her gün nasıl gerekliyse / Adalet de gerekli her gün… Madem adaletin ekmeği bu kadar önemli / Onu kim pişirmeli dostlar, söyleyin? / Adaletin ekmeğini de / Kendisi pişirmeli halkın / Gündelik ekmek gibi / Bol, pişkin, verimli…

Bunlara da bakabilirsiniz

Antakya 1 Mayısı’nda Alevi katliamı protesto edildi

Bu yıl Antakya’daki 1 Mayıs’ta Suriye’de yaşanan Alevi katliamı öne çıktı. Geçen yıllara göre kitlesel …

Samsun’da coşkulu 1 Mayıs

Samsun’da KESK, TÜRK-İŞ, DİSK, TMMOB, TTB ve Birleşik Kamu-İş’ten oluşan tertip komitesinin çağrısıyla 1 Mayıs …

2025 1 Mayısı’nın öne çıkan yönleri

Tüm dünyada ortak kutlanan tek gündür 1 Mayıs! Dünyanın bütün ülkelerinde her ırktan, her renkten …