2025 1 Mayısı: Reformizmin su yüzüne vurması

1 Mayıslar uzun süredir ülkemizde bir saflaşma süreci olarak cereyan ediyor. Bir başka ifadeyle varolan saflaşmanın en kristalize olmuş hali 1 Mayıslarda yaşanıyor. Herkesin gerçek rengini ortaya çıkaran “turnusol” işlevi görüyor adeta.

1 Mayıs ne bir günden, ne de “alan” tartışmasından ibaret. Onun için “süreç” diyoruz. 1 Mayıs öncesi, 1 Mayıs günü ve sonrası olmak üzere üç bölümden oluşan bir süreç… Ve elbette “alan” değil, bir anlayış sorunu… 2025 1 Mayısı bu gerçeği tüm çıplaklığı ile bir kez daha ortaya serdi.

* * *

1 Mayıs’a hazırlık Mart ayından itibaren başlar çoğu kez. Bu yıl da 1 Mayıs, 19 Mart’tan itibaren gündemde olan bir konuydu. “Saraçhane buluşmaları”nda özellikle gençliğin Taksim ısrarı, 2025 1 Mayısı’nın nerede kutlanacağının ilanıydı aslında. Sonraki günlerde CHP, ülke geneline yayılan fiili direnişi, yerel mitinglere hapsederek geriye çektiyse de, üniversitelilerin ardından liseli gençliğin hareketlenmesiyle direniş hep canlı kaldı. Ardından birçok üniversitede 1 Mayısı Taksim’de kutlama kararının alınması, bu doğrultuda gençlerin DİSK protestosu, 2025 1 Mayısı’nın özgün yönüydü.

Yıllardır 1 Mayısı Taksim’de kutlamakta ısrar eden komünist ve devrimci yapılar var. Küçük gruplar halinde de olsa, Taksim çevresinde eylemler yaparak devletin Taksim yasağını tanımadıklarını ortaya koyuyorlar. Fakat bu yıl 19 Mart direnişiyle birlikte ülke genelinde değişen hava, Taksim 1 Mayısı’nın daha kitlesel geçeceğini gösteriyordu. Ve 1 Mayıs günü, bunun somutlanışı oldu.

Üstelik 1 Mayıs’tan iki gün önce, aralarında PDD’nin de bulunduğu devrimci kurumlara ve evlere baskınlar yapıldı; yazıişleri müdürümüz dahil 100’ü aşkın kişi gözaltına alındı. 1 Mayısı Taksim’de kutlama çağrısı yapmak “suç” sayıldı. 1 Mayıs günü önceki yıllara kıyasla daha geniş bir alan araç trafiğine kapatıldı. Taksim’e çıkan bütün yollar polis bariyerleriyle çevrildi. İnsanlar kilometrelerce yürümek zorunda bırakıldı, vb…

Ama bütün bu engeller, 1 Mayıs’ta Taksim’e çıkmak isteyenleri durduramadı. Mecidiyeköy başta olmak üzere Okmeydanı, Beşiktaş gibi Taksim’i çevreleyen her yerde eylemler yapıldı. Özellikle Mecidiyeköy’ün neredeyse her sokağından eylemci gruplar çıktı. Polisi şaşkına çeviren bu tablo, 12 Eylül sonrası ilk Taksim çıkışı olan 1989’da benziyordu.

* * *

1989, 12 Eylül karanlığının yırtılıp yükseliş döneminin, yeni atılımların başlangıç yılıdır. 2025 ise, 23 yıllık AKP dönemine son verecek kitlesel bir yükseliş yılı oldu. 2025 1 Mayısı, 1989 1 Mayısı gibi bir “dönüm noktası” niteliğine büründü.

1 Mayıslar, varolan süreci resmettikleri gibi, geleceğe dair önemli ipuçları da sunar. 2025 1 Mayısı, 19 Mart direnişinin bir sonucu olduğu kadar, yeni bir yükseliş döneminin başladığının habercisidir.

Bu yıl yaşanan Taksim-Kadıköy ayrışmasının, önceki yıllardan farkı da buradadır. Bugüne dek sendikalar, reformist partiler ve onların arkasına dizilen kimi devrimci, demokrat kurumlar, “kitlesellik” bahanesiyle yasal 1 Mayıs mitinglerini tercih ettiler. Bu bazen Maltepe oldu, bazen Bakırköy veya Saraçhane…

2013 yılından itibaren İstanbul’da “iki 1 Mayıs” kutlanıyordu zaten. Dolayısıyla bu ayrışma yeni değil. Bu yılı farklı kılan, başta gençlik olmak üzere kitlelerdeki uyanışla birlikte, 1 Mayısı Taksim’de kutlama isteğinin daha meşru ve yaygın hale gelmesidir. Dahası, bu yıl fiilen Taksim’e girmenin zeminin oluşmasıdır.

Sendikaların başına çöreklenen bürokratları ve reformist partileri bir yana bırakalım; onlar ideolojik-siyasi bakışlarının ve misyonlarının gereğini yerine getiriyorlar. Fakat devrimci saflardaki kimi kurumların, 19 Mart direnişi yaşanmamış gibi, Taksim’in “marjinal” kalacağını düşünüp çok kitlesel geçeceğini sandıkları Kadıköy’ü tercih etmeleri, en hafif ifadeyle siyasi körlüktür.

1 Mayıs sonrası yaptıkları değerlendirmelerde; “Kadıköy, Taksim’in gölgesinde kaldı” veya “Taksim’de kutlamanın nesnel koşulları vardı, bunu göremedik; büyük bir fırsat kaçtı” türü sözleri, -samimi bir itiraf, özeleştirel bir yaklaşım olarak görülse bile- pratikte hiçbir anlamı olmadığını ve yapılan yanlışlığı düzeltmediğini söylemek gerekir. Devrimci siyaset, zamanında doğru tespitler yapmayı ve ona uygun davranmayı gerektirir. Burada kritik unsur “zamanında”dır! İş işten geçtikten sonra değil.

* * *

“Kitlesellik” adına Kadıköy tercihini yapanlar, bu yönden de hüsrana uğradılar. 1 Mayıs öncesi toplantılarda 1 milyon kişiden sözediyorlardı; oysa Kadıköy’e yaklaşık 40 bin kişinin geldiği söyleniyor! Zaten Gezi Direnişi sonrası yasal 1 Mayıs mitinglerinin tümünde, beklenenin çok altında kitle gelmişti. Bir tarafta Taksim için direnenler varken, kitleler (örgütlü ya da örgütsüz olmaları farketmiyor), yasal bir mitinge gitmediler. Dahası, bu mitinglerin tümü ruhsuz ve coşkusuz geçti.

Reformizm, 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlama isteğini ve iradesini, her zaman “alan” tartışması şeklinde sundu. Onun arkasında yatan özü bilinçli şekilde çarpıttı. 1 Mayıs kutlamalarında tek kriterleri “kitlesellik” oldu. Sanki 1 Mayısı Taksim’de kutlamak isteyenler kitlesel 1 Mayıs’a karşıymış gibi! En kitlesel 1 Mayıslar Taksim’de gerçekleşmemiş gibi…

1 Mayıslarda iki uzlaşmaz sınıf karşı karşıya gelmiyor sadece. İki uzlaşmaz ideoloji, iki farklı bakışaçısı da karşı karşıya geliyor. Devrim ve düzen! Devrimcilik ve reformizm!

Durgunluk ve yenilgi yıllarında bunlar arasındaki ayrım çok farkedilmeyebilir veya önemli görülmeyebilir. Fakat mücadelenin keskinleştiği yükseliş yıllarında ayrışma iyice belirginleşir ve aradaki mesafe açılır. 2025 1 Mayıs’ı somutunda yaşanan budur.

Şimdi deniyor ki, “Kadıköy, Maltepe değildir; aynı muamele yapılamaz!” Bunu söyleyenler de şunu anlamıyorlar; 2025 1 Mayısı, 2024, 23, 22 1 Mayısı değildir!

1 Mayıs öncesi yazılarımızda bunu belirttik. Kadıköy, önceki yıllar için ileri bir adım sayılabilirdi. Ama 2025 koşullarında geriyi temsil eder; kitlelerin gerisinde düşmek demektir. Kaldı ki, bu 1 Mayıs’ta Kadıköy’e gidenler, 2022’de Maltepe’ye de gittiler. O yıl Maltepe ne idiyse bu yıl Kadıköy odur. Ayrıca Kadıköy’ün önünü açanlar da, yasal 1 Mayıscılar değil, her koşulda Taksim’i zorlayanlar olmuştur. Bu yıl Kadıköy’e gidebildilerse, Taksim’de ısrar edenler sayesindedir.

***

2013’ten bu yana Taksim dışında bir yerde 1 Mayıs kutlamasını doğru bulmadığımızı söylüyoruz ve her 1 Mayıs’ta Taksim’i zorluyoruz. Çünkü 1 Mayıs’lara yasaklanan Taksim Meydanı, kan ve can pahasına 2010 yılında kazanıldı. Buradan artık geri adım atılamaz. Kazanılan mevziler direnişsiz terkedilemez! Bu bizim tarihe kanla yazdığımız geleneğimizdir.

Pandeminin yaşandığı 2020 1 Mayısı’nda birçok siyasi parti ve kurum, “bu koşullarda 1 Mayıs kutlanamaz” derken ve internet üzerinden “sanal” kutlamayı savunurken de, “her koşulda 1 Mayıs” diyerek, bulunduğumuz semtlerde sokağa çıktık, bazı devrimci kurumlarla birlikte Taksim çevresinde eylemler yaptık.

Bugün reformist partilerden sarı sendikalara kadar her kesim “Taksim 1 Mayıs alanıdır” diyorsa; komünist ve devrimcilerin Taksim’den vazgeçmeyişlerinden dolayıdır.

Sonuç olarak yaşanan ayrım, devrim-reform ayrımıdır. Hakların devrimci tarzda mücadeleyle elde edileceği bakışıyla, yasalcı, icazetçi, teslimiyetçi anlayıştadır. 2025 1 Mayısı, bu farkı tüm çıplaklığı ile ortaya seren bir gün olmuştur.

Bunlara da bakabilirsiniz

Mülakat mağduru öğretmenlerin direnişi sürüyor

Milli Eğitim Bakanlığı’nın 25 Ekim 2024 tarihinde mülakat sonuçlarını açıklamasının ardından; eylemlerine başlayan mülakat mağduru …

Boğaziçi üniversitesi’nde şeriata geçit yok

Boğaziçi Üniversitesi’nde 13 Mayıs günü düzenlenecek panele karşı öğrenciler protesto eylemi yapınca polis saldırdı. Saldırıda …

PKK’nin feshiyle ne Kürt sorunu çözülür ne de “demokrasi” gelir

Geçen yıl Ekim ayında başlayan “yeni süreç” önemli bir aşamaya geldi. PKK’nin 5-7 Mayıs tarihleri …