Türk-iş Genel Başkanı Mustafa Kumlu görevinden istifa etti. Uzun süredir kendi içinde gerginlikler ve çıkar çatışmaları yaşıyan Türk-iş, yönetim kurulunu toplayıp karar alamıyordu. Çıkar çatışması Kumlu’nun istifası ile sonuçlandı şimdilik.
En çok üyeye sahip olan konferadasyonun genel başkanının istifası, işbirlikçi bürokratik sendikaların pek alışık olduğu bir şey değil. Tıpkı burjuva siyasetinde olduğu gibi. Burjuva düzen partilerinin ve hükümetlerinin yolsuzlukları, kirli ilişkileri ayuka çıkmasına rağmen istifa söz konusu olmaz. Türk-iş konferadasyonu burjuva siyasetiyle o kadar içiçedir ki, Kumlu’nun istifası şaşırtıcı oldu. Ama diğer taraftan Türk-iş yönetimindeki gerilimin bir şekliyle patlak vereceği de bekleniyordu.
İstifayı Erdoğan-cemaat çatışması olarak değerlendiren kesimler var ki, bunda gerçek payı büyük. Türk-iş yönetimine muhalif olduğunu iddia eden ve bir platform oluşturan Sendikal Güç Birliği (SGBP) de, istifayı Türk-iş’in saldırılara karşı pasif duruşuna bağlayarak “Türk-iş’te gerçek değişim kişilerle değil anlayışın değişmesiyle olabilir” dedikten sonra genel kurul çağrısı yaptı.
Aynı zamanda Tes-iş Genel Başkanı olan Kumlu,Türk-iş Genel Başkanlığı’ndan istifasını şu sözlerle açıkladı: “2011 yılında yapılan Türk-iş Genel Kurulu’nun hemen ardından, Türk-iş yönetiminde başlatılan huzursuzluk, zaman içerisinde giderilmeyecek bir noktaya getirilmiş ve Türk-iş’e zarar verir hale gelmiştir. Türk-iş’e verdiğim önem gereği yönetim kurulu içinde yaşanan problemlerin aşılmasında en önemli görevin bana ait olduğu inancını taşıyor, bu temenni ile Türk-iş Genel Başkanlığı’ndan istifa ediyorum.”
Doğrudur, Kumlu’nun önem verdiği, işçi sınıfının çıkarları değil, Türk-İş’in başkanlık koltuğudur. Çünkü o koltuk, ona çok büyük paralar kazandırmıştır. Türk-iş yönetiminin tarihi ihanetler tarihidir. Kumlu da bu konuda geçmiş başkanlara rahmet okutacak bir başkanlık yapmıştır. Onu bir grev yerinde, bir direnişte gören yoktur. Ama TİS’leri satmada, hükümetin işçi sınıfına saldırı paketlerinin altında onun imzası vardır. Dolayısıyla istifası, ne Türk-iş’i, ne de işçi sınıfının çıkarlarını düşündüğü içindir. Onun istifası, Başbakan Erdoğan’ın baskılarına daha fazla dayanamamasıdır.
Burjuvazinin krizi sendikalarda da yaşanıyor
AKP Hükümeti iş başına geldiğinden beri, devletin tüm kurumlarında kendi etkinliğini oluşturmaya çalışıyor. Bunda büyük oranda başarılı da oldu. Kendi yandaş medyasını, yandaş polisini, sendikalarını oluşturdu.
Hak-iş ve Memur-sen AKP’nin sendikasıydı zaten. Fakat bunlar ona yetmezdi. Türkiye’nin en büyük sendikası olan Türk-iş’i ele geçirmeliydiler. Bir yandan Türk-iş yönetiminde kendinden olmayanları tasfiye ederek, bir yandan da yeni sendikalar kanunu düzenleyerek, sendikal barajı aşamalı yükselterek kendi yandaş sendikalarını yaratmaya girişti. Bu konuda da en büyük dayanağı kuşkusuz ki, Mustafa Kumlu idi.
Hatırlanacağı gibi Kumlu, genel başkan olduğu günlerde, içerisinde Türk-iş yönetiminde de yer alanların bulunduğu kimi sendikalar, muhalefet bayrağını açmıştı. Muhalif sendikalar “güç birliği” oluşturarak 2011 genel kurulunda yönetime talip oldular, fakat seçimi kaybettiler. Çatışma, AKP ve AKP’yi destekleyen sermayenin üstünlüğü ile sonuçldı. Ama bu ayrışma, sınıfsal bir temelde değil, burjuva siyasetindeki çekişmelerin bir yansımasıydı. Muhalefet CHP çizgisi doğrultusunda hareket ederken, yönetim AKP’ye sırtını dayamıştı. Sonraki pratikleri de bu doğrultuda oldu.
Yakın zaman önce, faşist Türk-Metal’in Başkanı Pevrul Kavlak ve Mustafa Kumlu arasında şiddetli bir gerginlik yaşandı. Yaşanan gerginlikten dolayı olağanüstü kongre kararı alınmış, sonra uzlaşma sağlanmış ve kongre ertelenmişti.
Tıpkı devletin diğer kurumlarında olduğu gibi, rakiplerini etkisizleştirdikten sonra birbirine düşen AKP ve cemaat, Türk-iş yönetiminde de birbiriyle çatışır oldu. Kumlu’nun Abdullah Gül’e yakın olduğu, yeni Başkan Ergün Atalay’ın ise, Erdoğan’nın arkadaşı olduğu belirtiliyor. Bırakalım genel kurulu toplamayı, Başkanlar Kurulu’nu bile toplamadan Türk-iş genel başkanlığına oturan Türk-iş mali sekreteri ve aynı zamanda Demiryol-iş genel başkanı Ergün Atalay’ın, AKP’nin kurucularından olduğu söyleniyor. AKP için canhıraş çalışan Kumlu, şimdi AKP’nin kendi içindeki çıkar çatışmasının tarafı ve kurbanı oldu.
İşçiler bu kavgaya alet olmamalı!
Yaşanan istifa, sınıf mücadelesinden doğan bir istifa değildir. Keza başarısızlığının farkına varan bir başkanın istifası da değildir. Burjuva gerici klikler arası çıkar çatışmasının sonucu gelen bir istifadır. Dolayısıyla işçi sınıfının çıkarına bir durum söz konusu olamaz.
Kimi istifalar vardır, mücadelenin önünü açar. Eğer Kumlu, tabandan gelen baskı sonucu istifa etseydi, kuşkusuz bu mücadelenin bir kazanımı olur ve işçilerin kendine güvenini arttırırdı.
Mustafa Kumlu’nun halen genel başkanlığını sürdürdüğü Tes-iş sendikasına üye olan H. İbrahim Önderoğlu’nun sözleri, bu yönüyle çarpıcıdır: “Sadece Kumlu’nun gidişiyle, ne Türk-iş ne Tes-iş düzelir. Çünkü Türk-iş’in içerisinde, işçilerin değil, kendi menfaatini düşünen kökleşmiş bir yapı var. Bu yapının değişmesi lazım.”
Haber-iş üyesi Yusuf Keş; “12 Eylül darbesi ve sonrasında getirilen sendika yasaları üzerinde yükselen bu insanlar, sendikaları kendi malları gibi görüyor, sendika üyesi çalışanların taleplerini hiçe sayan bir anlayışa sahipler” diyor.
Kristal-iş sendikasına üye olan işçi Barış Kılıç ise, “Türk-iş’te tabandan bir hareket olmadıkça bir şey fark etmez. İşçiler yönetimde söz sahibi olmalı” diyerek, olması gerekeni belirtiyor.
* * *
İşçi sınıfının en önemli mücadele araçları olan sendikalar, işbirlikçi sendikacılar vastasıyla yıllardır burjuvazinin hizmetine sokulmuş durumda. Bu işbirlikçi bürokratik çeteleri, sendika yönetimlerinden kovmadıkça, sendikalar burjuvaziye hizmet etmeye devam edecektir.
Devrimci öncü işçiler, daha aktif ve inisiyatifli davranmalı, tabandan örgütlenerek sendikaların yönetimini ele almalılar. Kapitalist sisteme karşı mücadele, burjuvazinin işbirlikçisi sendikacılara karşı mücadeleyle birlikte içiçe yürütülmelidir.