23 Mart’ta Greif işçileriyle yapılan röportajları yayınlıyoruz.
“Haklarımızı almadan çıkmayacağız!”
DSB: Çalışma koşulları nasıldı? Talepleriniz nedir?
Musa: Ücretler asgari ücret düzeyindeydi. Hatta onun bile altında. Onunla da bir insanın evini geçindirmesi imkansız. Onun üzerine 150 lira iyileştirme istedik. Yüzde 20 zam istedik. Onlar ilk altı ay için yüzde 9, ikinci altı ay için yüzde 7 ve diğer aylar için enflasyon oranı dediler. Biz onu kabul etmedik. Onlar bu tutumuza karşı, 3. gün kabul ettiği taşeronların kadroya alınması talebini reddetti. İlk görüşmelerde kabul ettikleri bir madde de direniş sürecindeki paraların geri verilmesiydi, sonraki görüşmelerde ondan da vazgeçtiler. O yüzden de komitede tartışıldı bu konu ve arkadaşlar “biz daha düşmedik” dediler ve talepleri daha da yükseğe çektiler. Taleplerimiz; yılda 4 maaş ikramiye. Sendikaya üye olan taşeronların kadroya alınması, ücret sorunları ve sosyal haklar.
Peki daha önceki TİS görüşmelerinde taslaklar hazırlanırken sendika işçilere sormuyor muydu?
Yok. Onlar” herşeyi biz kendimiz yapacağız” diyorlardı. Bize talepleri sormadıkları gibi, kendileri habersizce görüşüyorlarmış. Bir taslak belirlemişler ve onu bize sunmaya çalıştı İstanbul Esenyurt Şube Başkanı Kazım Doğan. O taslak üzerine Kazım Doğan’ı uzaklaştırdık.
Kaç yıldır çalışıyorsunuz?
7 yıldır çalışıyorum ama sürekli girdi-çıktı yaptılar. Geriye dönüp baktığımda birşey kazanmadığımı anladım ve bu mücadele içerisinde yer aldım. Bu bizim kazanılmış hakkımız ve onu almak lazım. Eminim ki biz bu haklarımızı almadan buradan çıkmayacağız.
“Direniş neleri başarabileceğimizi gösterdi”
Siz kaç yıldır burada çalışıyorsunuz? Sendikaya ne zamandır üyesiniz?
Oğuz: 4.5 yıldır çalışıyorum. Sendika üyeliği yeni başladı. Burada taşeronda çalışan 260 sendika üyesi var. Sendikayla ilgili daha önceden çok sıkıntılar vardı, ama işçiler olarak ağırlığımızı koyduk. Sendikaya iş yaptırmaya çalışıyoruz.
Peki bu süreçte en çok neyi kazandığınızı düşünüyorsunuz?
Birincisi dayanışma, sınıf mücadelesi, güven meselesi, birlik ve beraberlik. Birlik ve beraberlik içinde neleri başarabileceğimizi gördük. Sağlam bir yol gösterdi direniş. Başlangıçta çoğu arkadaşımız grevin ismini bilmiyordu. Öğrendikçe duyguları ve düşünceleri değişiyor, dayanışma ve güven içerisinde, nasıl mücadele etmesi gerektiğini fark ediyor. Grev böyle bir şeydir. İşçi sınıfı adına savaştır.
Buradaki yaşantınız nasıl?
Buraya ziyarete gelen dostlarımızla, Avrupa’dan ve Türkiye’den gönderilen yardımlarıyla ihtiyaçlarımızı karşılıyor ve direnişi sürdürüyoruz. Şu anda sıkıntımız yok ve her türlü zorluğa göğüs geriyoruz.
İşçi sınıfına bir mesaj vermek ister misin?
İşçi sınıfı köleliğe razı olmasın. Meşru haklarını savunması, dayanışma içinde olması ve sınıfına sahip çıkması lazım. Mücadeleye devam.
“Tek çare, grev, işgal, direniş”
Siz ne kadar zamandır burada çalışıyorsunuz?
Ahmet: Aslında resmi rakamlara bakılırsa iki aylık eleman bile değilim. Ancak 2007’de işbaşı yaptım. Ama sürekli giriş çıkış yapıldığı için, bir kez bir yılı doldurdum.
Taşeron sistemi yaygın bir şekilde uygulanıyor; buradaki taşeron sistemine karşı direnişi ve sendikanın tutumunu anlatır mısınız?
Hem taşerona karşı hem sendikaya karşı direniş yapıyoruz. Burada önceden sadece 4-5 taşeron vardı. Şimdi iki fabrikada 44 taşeron firma var. Taşeron büyüdükçe sendikal haklar da elden alındı. Bunun tek çaresi, grev, işgal direniş oldu. Ben bütün işçi arkadaşlarımızın böyle bir duyguyu yaşamalarını isterim.