Soma’da öldüren devlettir

madenden-cenaze

Soma’da 13 Mayıs’ta devlet ve taşeron eliyle yaşanan işçi katliamında resmi rakamlara göre 301, işçilerin ifadeleriyle bu rakamın iki katı işçi öldü. Katliamı ilk etapta trafo patlamasıyla açıklamaya çalışan devletin yalanları gün geçtikçe ortaya çıkarken, daha önce yaşanan katliamlarda olduğu gibi suç işçilerin üzerine atıldı.

Erdoğan işçilere başsağlığı bile dilemezken, Soma’ya iner inmez Alp Gürkan’la tokalaştı ve “geçmiş olsun” dileklerini iletti. “Geçmiş olsun”u karlarının katliam sebebiyle durmuş olmasına bağlamak gerek. Tayyip Erdoğan yuh çeken işçileri “gel yüzüme karşı çek” diye tehdit etti, tepkiler artınca markete kaçmak zorunda kaldı ve burada bir maden işçisini tokatladı. Müşaviri Yusuf Yerkel özel timlerce yere düşürülen işçiyi tekmeledi ve utanmadan da işgöremez raporu aldı. Enerji Bakanı Taner Yıldız, işçilerin bedenleri tonlarca toprak ve kömür altında kalırken, üzerini değiştiremediğinden yakındı. “İki gündür aynı gömleği” giymekten şikayet eden Bakanı, “havuz medyası”nın televizyon kanalları, fedakarlığından kaynaklı öve öve bitiremedi. Oysa aynı bakan bir hafta boyunca madende kaç işçinin çalıştığını dahi açıklayamıyor, yalanları peşpeşe sıralıyordu.

Ne de olsa ölmek madencinin “fıtratında vardı” Başbakan’a göre. 3 yıldır madene dahi adım atmadığını söyleyen Alp Gürkan, mağdur olduğunu iddia edebildi. Taner Yıldız tarafından şatafatlarla açılışı yapılan ve “en modern maden” olarak lanse edilen bir yerin çökmüş olması, yüzlerce işçinin hayatından daha da önemliydi. İnsan en ucuz malzemeydi onun için ve tehlike anında ilk feda edilen de onlar oluyordu. İlk başta birer birer, sonra onar onar ve yüzer yüzer öldürülmeleri de mübahtı bu yüzden. Onlar kömür karasından göz bebekleri dahi görünmeyenlerdi ve bahtları da “kara” yazılmıştı. Yerin kilometrelerce altında ölesiye çalıştırılan, tuvalete gitmeleri yasaklanan, yemeklerini yemek için dahi zaman bulamayanlardı. Artlarında ailelerinin yaktıkları ağıtlardan başka, televizyon ekranlarını süsleyen “hayat hikayeleri”nden ibaretlerdi.soma-mezar

Devletin yaptığı ise din adamlarıyla, tüm erkanıyla yaşadıklarının kader olduğuna ikna etmeye çalışmaktan ibaretti. Onun içindi Soma’da polis işçilere, onlara destek verenlere saldırırken, sarıklı-cübbeli gericilerin gönderilmesi. Ağıtlarda isyana dahi müdahale edilsindi. Onun içindi camilerde diyanet eliyle dua okutulması ve yaşadıklarına boyun eğmelerinin istenmesi.

Okmeydanı’nda Uğur Kurt ve Ayhan Yılmaz’ın katledilmesinin ardından “terör” edebiyatına başvuran Erdoğan, ölenlerini, Berkin Elvan’ı anmak isteyenlere yönelik “Ömüştür, geçmiştir” dedi ya, Soma için de aynısı geçerliydi. Ölen öldü ve “hadi işbaşı yapın” dediler artık. Ölüler arasında da eşitlik yoktu. Aynı başbakan ki, Mavi Marmara’da ölenlerin evine giderek dua ve kuran okudu. Aynı başbakan ki, pervasızca maden işçilerine, gezi şehitlerine saldırdı.

Onlarca mezar yan yanaydı resimlerde ve boştu. O mezarlar maden işçilerinin bedenleriyle dolduruldu. Doldura doldura bitiremediler bedenleri. Ve aynı ölüler o topraklarda dirilerimizle birlikte kalkacak, hesabını soracak katliamların. Bunu bilmenin korkusuyla hareket ediyor devlet de, burjuvazi de. Devlet kendi üzerindeki sorumluluğu atmak için üç-beş göstermelik tutuklamayla öfkeyi dindirmeye çalışadursun. Öldürmekle, katletmekle engelleyebileceğini düşünsün. Sıkılı yumruklardaki öfkeden, madencinin kara gözlerindeki ışıltıdan yanıp tutuşacaklar ve ölülerimizin gözlerini görmeye devam edecekler rüyalarında.

 

Soma’da işçiler sendikayı istifa ettirdi

Soma’da katliamın yaşandığı günün hemen ardından bölgeye girmek isteyenler engellendi. Başta ÇHD olmak üzere, işçilerle ilgili sağlıklı bilgiler almak ve katliamla ilgili halkı bilgilendirmek isteyen devrimci ve ilerici kurumlar Soma’ya sokulmak istenmedi. ÇHD üyesi avukatlara saldıran polis avukatların ve kurum temsilcilerinin aralarında bulunduğu 20’den fazla kişiyi gözaltına aldı. Gözaltına alınanlar işkenceden geçirilirken, Soma halkı ve maden işçileri bu saldırılara tepki gösterdiler.

Soma maden işçileri de katliamın hemen ardından sorumluların yargılanması ve tutuklanması için eylemler yaptılar. Bölgeye giden ilk bakan olan Taner Yıldız başta olmak üzere Erdoğan’ı ve bürokratlarını protesto ettiler. Protestoları hazmedemeyen Erdoğan’ın ve müşavirinin işçilere tekmeli yumruklu saldırıları, işçilerin öfkesini daha da biledi. Tepkiler öylesine yükseldi ki, Yusuf Yerkel’i görevden almak zorunda kaldılar.

Aileler bir yandan ölenlerine ulaşmak isterken, bir yandan da polis şiddetine karşı çatıştılar. Kaymakamlığa yürümek isteyen işçilere gerçekleşen polis saldırısı sonucu, onlarca işçi yerlerde sürüklenerek gözaltına alındı. Soma’da adı konulmamış bir OHAL ilan edildi; devlet, bölgeye girmek isteyen herkese GBT uygulaması yaptı ve Soma’ya sokmadı.

Soma’nın merkezi dışında kitlesel halde cenazeler kaldıran, başta Savaştepe olmak üzere birçok köy, otabanı trafiğe keserek polisle çatıştılar.

İşçiler, patron işbirliğiyle yönetime gelen sendikacıları da, yaptıkları eylemlerle istifa ettirdiler. Katliamın üzerinden henüz birkaç gün geçmeden işbaşı yapmaya zorlanan işçiler, özelleştirmelerin iptal edilmesi ve madenlerin kamulaştırılması taleplerini yükselttiler. Ancak katliamdan bir hafta sonra açıklama yapabilen işbirlikçi sendikacıları da teşhir ettiler. Kaymakamlık önünde oturma eylemi yapan işçiler, 26 Mayıs’ta Maden-İş şubesine yürüdü ve sendikacıların istifa etmesini istediler. Yöneticiler de istifa ettiler. Maden-İş‘ten istifa eden işçiler, DİSK’e bağlı Dev Maden-İş sendikasına üye oluyorlar.

 

Destek eylemleri bütün ülkeye yayıldı

13 Mayıs’ta madencilerin katledilmesinin ardından Türkiye’nin her tarafında eylemler yapıldı. Bir hafta boyunca sokak çatışmalarıyla geçen eylemlerde, ölen madencilerin hesabı soruldu, katillerin bulunduğu mekanlar eylem alanlarına çevrildi.

Soma madenci katliamının boyutları açığa çıktığı anda devlet de tüm kolluk güçleriyle saldırdı. Asker ve polis ölen madencileri kurtarmak yerine, öfkeyi şiddetle engellemek için uğraştı.

14 Mayıs’ta DİSK, KESK, TTB ve TMMOB Taksim’de bir yürüyüş yaparak Soma katliamının sorumlularının yargılanmasını istedi. Tünel’de toplanan onbinlerce kişi Galatasaray Lisesi’ne yürüdü. Kitlenin bir ucu Lise önündeyken diğer ucu Tünel’e ve ara sokaklara kadar uzandı. Aralarında PDD’nin de bulunduğu devrimci kurumların da katıldığı yürüyüşe, basın açıklaması biter bitmez polis saldırdı. Kitlenin öfkesinin büyüklüğünden korkan devletin saldırısı da şiddetli oldu. Gaz bombaları, plastik mermiler ve tomalarla gerçekleştirilen saldırıya, kitle taşlarla ve havai fişeklerle karşılık verdi. Kitlenin bir bölümü Karaköy ve Tünel tarafına, bir bölümü de Galatasaray Lisesi civarına çekildi. Polis gaz bombalarıyla kitlenin bir bölümünü Unkapanı’na kadar kovalarken, Karaköy’e çekilen kitleye polislerin yanıı sıra sivil faşistler de saldırdı. Taksim’deki eylemin ardından Kadıköy’e geçen eylemciler, Bahariye Caddesii’nde yürüyüş yaptılaar ve polisle çatıştılar.

DİSK, KESK, TTB ve TMMOB 15 Mayıs’ta da bir günlük işbırakma eylemi yaptı. Türkiye genelinde yapılan eylemlere onbinlerce işçi ve emekçi katılırken, İstanbul ve İzmir’de eylemlere polis saldırıları yaşandı. İstanbul’da Gayrettepe’den Fındıklı’daki SGK Müdürüğü’ne yürümek isteyen kitle, henüz toplanmaya giderken polis saldırısıyla karşılaştı. Buna rağmen dağılmayan kitle Şişli Belediyesi yanındaki sokakta toplandı. “Katil devlet hesap verecek”, “Her yer Soma her yer direniş”, “İşçilerin birliği sermayeyi yenecek”, “Taşeron sistem ölüm demektir”, “Faşizme karşı omuz omuza”, “Bu daha başlangıç mücadeleye devam”, “Genel grev genel direniş” sloganlarını haykıran kitlenin kararlılığı karşısında barikatlar açılmak zorunda kaldı. Mecidiyeköy Meydanı’na yürüyen kitleye hitaben, grevi örgütleyen kurumlar adına konuşmalar yapıldı. Konuşmalarda hükümetin istifa etmesi, taşeron sistemin kaldırılması, Soma Holding yönetcilerinin tutuklanması istendi.

İzmir’deki yürüyüşe de polis saldırdı. Polis saldırısına karşı kitle saatlerce polisle çatıştı. İzmir’deki yürüyüşün ardından onlarca kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar arasında çocukların da olduğu görüldü.

Katliamın ardından Soma Holding’in 4. Levent ve Maslak’taki binalarına da yürüyüşler yapıldı. Soma Holding önünde, katliamın ilk gününden itibaren “Soma Levent Nöbeti” adına protestolar gerçekleştirildi. Ve onların çağrısıyla örgütlenen eylemler neticesinde Soma Holding çalışanları binalarına gelemediler. İnşaat halindeki Spine Tower önünde ise 16 ve 19 Mayıs’ta iki yürüyüş yapıldı. İki yürüyüşte de işçilere ve emekçilere yapılan konuşmalarda, bu binanın işçilerin kanı üzerinden yükseldiği belirtilerek, Soma Holding ve AKP hükümeti arasındaki ilişkiler açıklandı. Eylemlerde “İşte burası katil yuvası”, “Katil devlet hesap verecek”, “Her yer Soma her yer direniş”, “İşçilerin birliği sermayeyi yenecek”, “Hırsız katil AKP” sloganları atıldı.

Kadıköy forumları bir hafta boyunca Kadıköy Boğa’da yürüyüşler gerçekleştirdiler ve polisle çatıştılar. Eylemlerde çatışmalar gece boyunca sürerken, eyleme katılan PDD okurları da yazılamalar yaparak madenci katillerinin yargılanmalarını istediler. Polis saldırısına karşı kitle barikatlar kurarak taşlar, sapanlar ve havai fişeklerle direniş gösterdiler.

Ankara’da ODTÜ öğrencileri 14 Mayıs’ta Enerji Bakanlığı’na yürümek istediler. Öğrenciler ODTÜ kapısını geçer geçmez önleri polis tarafından kesildi ve gaz bombalarıyla, plastik mermiyle ve tomayla saldırıya uğradılar. Saldırıya karşılık öğrenciler sapan, molotof ve havai fişeklerle karşılık verdiler. Çatışmalar gece yarısına kadar sürdü.

Ankara Güvenpark’ta toplanan ve oturma eylemi yapan kitleye de polis saldırdı. Polisi saldırısına kitle barikatlarla karşı koyarken, Kızılay civarında saatlerce süren çatışmalar yaşandı. Ayrıca bir hafta boyunca Tuzluçayır’da yürüyüşler yapıldı ve polis saldırıları yaşandı.

Adana’da İnönü Parkı’nda eylem yapmak isteyen kitleye, henüz toplanmadan yaşanan polis saldırısına, kitle taşlar ve havai fişeklerle karşı koydu. Çatışmalar sonucu gözaltına alınanlar oldu.

Antakya’da ise Armutlu’da yürüyüşler yapıldı.

Bunlara da bakabilirsiniz

“Yenidoğan çetesi” ve sağlıkta özelleştirme

Sağlıkta özelleştirmenin en korkunç yönlerinden biriyle yüzleştik geçtiğimiz günlerde. Yeni doğan bebeklerin, sadece ve sadece …

Öğretmen mülakatları emek gaspıdır

Milli Eğitim Bakanlığı 25 Ekim’de mülakat sonuçlarını açıkladı. Bir “müjde” olarak ise 20 bin sözleşmeli …

“ZAFER ne zaman gelecek bilmiyorum. Ama geleceğini biliyorum…”      

1800’lü yılların ilk yarısında, dünya, işçi direnişleri ve halk isyanlarıyla alev topu gibiydi. Bu ülkeler …