Üniversite sınavı ve sıfır çekmek

Üniversiteye giriş sınavında, 2 milyon 260 bin öğrencinin sınavının geçerli sayıldığı yeni sistemde 40 bin öğrenci sıfır çekti. 511 bin öğrenci ise, sınavın ilk oturumu olan Temel Yeterlilik Testi’nde 150 puan barajını aşamayarak elendi. Sayısalcıların yüzde 65’i, sözelcilerin yüzde 25’i, eşit ağırlıkçıların ise yarısı baraj altında kaldı.

İkinci oturum olan Alan Yeterlilik Testi’ne giren 1 milyon 877 bin 568 öğrencinin 40 matematik sorusundan ortalama 3.9 soruyu doğru cevaplayabildiği, fizikte 14 sorudan 0.4 soruyu doğru cevapladığı açıklandı. Fen Bilimlerindeki cevaplar, 20 soruda 2.8’de kaldı.

Sınavda en başarılı okul her zamanki gibi fen liseleri oldu. En başarısız okul ise imam hatip liseleriydi. İmam hatip mezunu öğrencilerin puan ortalaması Temel Yeterlilik Testi’nde 181 ile baraj sınırında kaldı.

Üniversite sınavlarında başarı ortalaması sistemli biçimde düşüyor.

Gerçekten iyi eğitim alan, gerçekten yüksek düzeyde birikime sahip olan çok sınırlı sayıda genç var elbette. Kimisi ailesinin olanakları sayesinde, kimisi de gerçekten iyi bir zeka ve çaba sonucunda, bu sınavlardan yüksek puanlar alabiliyorlar.

Diğer taraftan 15-20 yıla yakın süredir, cemaatçilerin soruları önceden aldığı ve kendi mensuplarına verdikleri ortaya çıkmıştı. Cemaatin bünyesindeki gençler, bu hileli yöntemle puanlarını rekor düzeyde yükseltebiliyorlar.

Bu iki kesim, üniversite sınavındaki başarı ortalamasını yükseltiyorlar. Gerçekte ise, öğrencilerin genelinin düzeyi oldukça aşağıda. Çünkü;

Birincisi, eğitim sistemi “eğitip-öğretme” amacına değil, sınav kazandırma amacına göre düzenlenmiş durumda. Çocuk, ilkokula başladığı andan itibaren önündeki sınavlara hazırlanmaya başlıyor. Okulda birşeyler öğrenmeye değil, sınav basamaklarında neler yapması gerektiğine şartlandırılıyor. “Ders”in kendisi, “öğrenmek” için amaç olmaktan çıkıyor, sınav kazanmak için araçlaşıyor.

İkincisi, eğitim sisteminde düşünen-sorgulayan-kafa yoran-öğrenen öğrenci istenmiyor. Sadece ve sadece söyleneni ezberleyen öğrenci yetiştiriliyor.

Üçüncüsü, test çözmeye dayalı sınav sistemi, öğrencilerin beyin yapısını güdükleştiriyor. Bir konuda derli-toplu ve sistemli konuşma, düşüncelerini toparlayarak derinlikli ve düzgün biçimde ifade etme becerisini yokediyor. “Yazma” faaliyetinden uzaklaşmak, gençleri yüzeyselleştiriyor.

Dördüncüsü, eğitim değil cehalet övülüyor uzun bir dönemdir. Okumuş-aydın kesimler küçümseniyor, sorgusuz-koşulsuz biat etmek teşvik ediliyor. Sabahattin Zaim Üniversitesi Rektör Yardımcısı Bülent Arı, katıldığı bir televizyon programında “Bizde şimdi okuma oranı arttıkça beni afakanlar basıyor. Ülkeyi ayakta tutacak olanlar okumamış, cahil halk” diyebilmişti büyük bir rahatlıkla.

 

Eşit, parasız, bilimsel, anadilde

eğitim hakkı

AKP hükümetleri döneminde eğitimde dinci-gerici söylem ve ideolojinin hakim hale gelmesi, eğitim sisteminin en büyük sorunu olarak görülüyor bir süredir. Tüm okulların imam hatipleştirilmeye çalışılması, tarikatların okullarda eğitim verme hakkı kazanması, din odaklı “seçmeli” derslerin zorunlu hale getirilmesi, türbanın anaokuluna kadar sokulması, okullarda dini rütiellerin yaygınlaşması gibi unsurlar gerçekten de son derece önemlidir ve değiştirilmesi için mücadele edilmelidir.

Ancak eğitim sisteminin tek ve en önemli sorunu bu değildir.

Eğitim eşit olmalıdır. Yoksul çocukları da iyi ve kaliteli eğitime ulaşmada fırsat eşitliğine sahip olmalıdır.

Eğitim her kademede parasız olmalıdır. Özel okulların tümü kapatılmalı-devletleştirilmeli, devlet okullarında şu ya da bu gerekçeyle para toplama tamamen kaldırılmalıdır.

Eğitim bilimsel ve laik olmalıdır. Her türden dini argüman ve ideoloji eğitim sisteminden tamamen ayıklanmalı; sorgulamaya, araştırmaya dayalı bilimsel eğitim sistemi kurulmalıdır.

Eğitim anadilde olmalıdır. Her öğrenci anadilinde eğitim görebilmelidir.

Eğitim sisteminin sorunlarını çözebilmenin tek yolu, eşit, parasız, bilimsel ve anadilde eğitim hakkı için mücadele etmektir.

Bunlara da bakabilirsiniz

“Yenidoğan çetesi” ve sağlıkta özelleştirme

Sağlıkta özelleştirmenin en korkunç yönlerinden biriyle yüzleştik geçtiğimiz günlerde. Yeni doğan bebeklerin, sadece ve sadece …

Öğretmen mülakatları emek gaspıdır

Milli Eğitim Bakanlığı 25 Ekim’de mülakat sonuçlarını açıkladı. Bir “müjde” olarak ise 20 bin sözleşmeli …

“ZAFER ne zaman gelecek bilmiyorum. Ama geleceğini biliyorum…”      

1800’lü yılların ilk yarısında, dünya, işçi direnişleri ve halk isyanlarıyla alev topu gibiydi. Bu ülkeler …