Ukrayna savaşı bitiyor mu?

Trump’un Zelenski’yi Beyaz Saray’da azarladığı, küçümsediği görüntüler dünya gündemine oturdu.

28 Şubat günü Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski ve ABD Başkanı Trump, Beyaz Saray’da bir görüşme yapmak üzere biraraya gelmişlerdi. Görüşme başlamadan önce, daha basına görüntü verme aşamasındayken ipler koptu.

Zelenski, ABD ile Ukrayna’nın mineralleri konusunda bir anlaşma imzalamak üzere gelmişti. Ukrayna’nın yeraltı zenginliklerini ABD’ye teslim ederken, karşılığında Rusya karşısında güvenlik garantisi talep ediyor, Putin ile yürütülecek barış anlaşması görüşmelerinde “hiçbir taviz verilmemesi”ni istiyordu. Trump ise, kendisi o dönem başkan olsaydı bu savaşın zaten hiç başlamayacağını, şimdi Putin’le Ukrayna’nın mutlaka anlaşmaya varması gerektiğini söylüyordu. Zelenski’nin Rusya nedeniyle ileride ABD’nin de kendisini güvende hissetmeyeceğini söylemesinin ardından ipler koptu. Trump “Ne hissedeceğimizi bize dikte edecek konumda değilsiniz” diyerek ABD’ye “saygısızlık” yaptığını vurguladı ve Zelenski’yi halkın canıyla, 3. Dünya Savaşıyla kumarı oynamakla suçladı. Ayrıca “Bizim aptal başkanımız (Biden) size 350 milyar dolar verdi, askeri teçhizat verdi; bunlar olmasaydı savaş iki haftada biterdi” diyerek, Ukrayna’nın ABD’ye muhtaç olduğunu ima etti. ABD Başkan Yardımcısı JD Vance ise, Zelenski’nin toplantı boyunca ABD’ye hiç teşekkür etmediğini belirterek “saygısız” olmakla suçladı.

Toplantı, sonrasında planlanan ortak basın toplantısı gerçekleşmeden sonlandırıldı. Trump’ın Zelenski’ye “barışa hazır olduğunda geri dön” dediği ve Beyaz Saray’ı terketmesi istediği öğrenildi.

 

Ukrayna madenleri üzerinden pazarlık

Trump’ın Zelenski’yi azarlayarak Beyaz Saray’dan kovduğu bu toplantıdan bir hafta önce ipler gerilmişti zaten. Trump Ukrayna’daki madenlere ve değerli minerallere el koymak istiyordu. Askeri yardım karşılığında, Ukrayna’daki 500 milyar dolar değerindeki nadir mineralleri için maden çıkarma hakkını istemiş, Zelenski ise “devletimi satmam” diyerek reddetmişti.

Elbette Zelenski’nin niyeti “devleti satmamak” değil, “daha iyi bir fiyata satmak”tı. Madenleri ABD’ye verecek olan anlaşmayı tabi ki yapacaktı; ancak Rusya karşısında güvenlik garantileri istiyordu. En önemli talebi ise Ukrayna’nın NATO’ya alınmasıydı. Putin ile anlaşma yapmaya çalışan Trump, bunu kesinlikle kabul etmedi; Zelenski’nin “diktatör” olduğunu, hatta savaşı başlatan tarafın Rusya değil Ukrayna olduğunu ileri sürdü. ABD’den fazla bir şey koparamayacağını gören Zelenski, anlaşmaya Ukrayna için somut güvenlik taahhütlerinin eklenmesini istedi. Trump ise Ukrayna’nın güvenliğinin asıl olarak Avrupalı emperyalistler tarafından sağlanması gerektiğini ileri sürüyordu. ABD çok daraltılmış biçimde askeri yardımlarını sürdürecek, bu arada Ukrayna’nın madenlerine de el koyacaktı.

28 Şubat’taki Zelenski-Trump görüşmesi bu gerilimle başladı. Ve toplantıda, Zelenski’yi “hizaya sokma” niyetiyle, önce Vance’ın, ardından Trump’ın gerilimi sürekli artırdıkları, basının önünde onu ezmeye çalıştıkları görüldü.

Zelenski’nin Beyaz Saray’dan kovulmasının ardından, ABD’ye tekrar tekrar teşekkür mesajları yayınlaması, uzlaşma çabasına girişmesi ve ilişkileri koparmayacağını söylemesi şaşırtıcı değil. Ukrayna savaşının en büyük destekçisi olan ABD, maddi, siyasi ve askeri desteğini kestiği koşulda, tıpkı Trump’ın altını kalınca çizdiği gibi, Ukrayna’nın bu savaşı sürdürmesi mümkün olmaz. Bu nedenle Ukrayna, her şeye rağmen ABD’nin taleplerini karşılamaya çalışıyor.

Ukrayna’nın milyarlarca dolar değerinde kömür, uranyum, doğalgaz, petrol yataklarına sahip olduğu biliniyor. Geçmişte Sovyetler Birliği’nin sanayi merkezi haline getirilmesinde bunun önemli bir payı vardı. Ayrıca lityum, titanyum gibi kritik elementler de bulunuyor. Elektrikli araçların, rüzgar tribünlerinin, güneş panellerinin, cep telefonlarının pilleri, silah üretim hammaddeleri için Ukrayna’nın bu değerli elementleri çok büyük önem taşıyor.

Ukrayna’nın bu değerli hammaddelerinin, dünyadaki toplam rezervlerin yüzde 5’ini karşıladığı düşünülüyor. Ancak bu hammaddelerin önemli bir kısmı, bugün Sovyet işgali altında olan bölgelerde bulunuyor. Ukrayna’nın toplam 500 milyar dolar değerinde olduğu tahmin edilen bu rezervlerinin yaklaşık 350 milyon dolarlık bölümü, Rus hakimiyetindeki bölgede kalmış.

Bölgede savaşın sürüyor olması, bu kaynakları yutmak isteyen ABD açısından büyük bir sorun. Bu nedenle “barış”ın bir an önce sağlanmasını istiyor. Önce barış yapılacak, topraklarının dörtte birine mayın döşeli olan Ukrayna’da kapsamlı bir mayın temizliği gerçekleştirilecek. Ardından madencilik faaliyeti başlatılacak.

ABD’nin planına göre, Ukrayna’nın “yeniden inşası için bir yatırım fonu” kurulacak. Kamuya ait olan maden, petrol ve gaz kaynaklarından elde edilen gelirin yarısı bu fona aktarılacak. Ve bu fon, Ukrayna’da yürütülecek altyapı projelerine yatırılacak. Anlaşmanın çerçevesi böyle çiziliyor. Gerçekte ise Trump, bu maden ve enerji yataklarından elde edilecek gelirin ABD’ye aktarılmasını; bu sayede Biden döneminde Ukrayna’ya aktarılan 350 milyar dolarlık yardımın geri ödemesinin sağlanmasını hedefliyor. Ve bunu, “paramızı geri alabileceğimiz bir anlaşma yapacağız” sözleriyle açıkça ifade ediyor.

Yaşanan tartışmanın sertliği, ABD’nin hiçbir yükümlülük üstlenmeden ve Ukrayna’nın hiçbir talebini kabul etmeden bu kölelik anlaşmasını dayatmasından kaynaklanıyor.

 

İngiltere’nin desteği

Zelenski’nin ABD ile yaşadığı gerilim, hızlı biçimde Ukrayna konusunda Avrupa ülkeleri ile ABD’nin yaşadığı gerilime dönüştü. Çünkü Ukrayna savaşının başlama sebeplerinden biri, Ukrayna’nın NATO’ya üye yapılma çabasıydı. ABD başından itibaren Zelenski’ye sürekli destek vererek öne itmiş, Rusya’ya dönük yaptırımlar konusunda Avrupa ülkelerini de zorlamıştı. Bu yaptırımlar, Avrupa ülkelerine de zarar verdi. Mesela Almanya, Rus gazının kesilmesinin etkilerini halen çok ciddi biçimde yaşamaya devam ediyor.

Birlikte girilen bu savaşta ABD’nin birden Rusya ile görüşmelere başlaması ve Zelenski’yi Beyaz Saray’dan kovması, Avrupalı emperyalistlerde büyük tepkiye yol açtı. İlk müdahale eden ise İngiltere oldu. Biraz da Almanya’nın şu dönem yaşadığı zayıflıklardan yararlanan İngiltere, Zelenski’yi hemen ülkesine davet ederek, 1 Mart günü bir Ukrayna zirvesi düzenledi.

Toplantıya 17 Avrupa ülkesi katıldı. İngiltere Başbakanı Keir Starmer, ortaklaşılan 4 maddeyi şöyle açıkladı: Ukrayna’ya askeri yardımların devam etmesi; barış görüşmelerinde Ukrayna’nın da masada olması; gelecekte olası bir Rus saldırısına karşı Avrupa ülkelerinin caydırıcı olması; Ukrayna’yı savunmak ve barışı garanti altına almak için gönüllüler koalisyonu kurulması…

İngiltere, bu kararları ABD ile görüşeceklerini ve birlikte hayata geçirmeye çalışacaklarını da duyurdu.

 

Ukrayna savaşı nasıl başladı

Ukrayna, Sovyetler Birliği’nin (SB) dağılmasının ardından Batılı emperyalistlerin en çok yüklendiği, ele geçirmek için uğraştığı ülkelerden biri oldu. Geçmişte II. Emperyalist Paylaşım Savaşı sırasında uzun zaman Alman işgali altında kalmış olması, nüfusunun önemli bir bölümünün Alman hayranlığına ve faşizme yatkın olması gibi unsurlar, Ukrayna’yı Batılı emperyalistler için kolay elde edilebilir ülkeler arasına alıyordu.

Stratejik açıdan çok önemli bir ülkeydi Ukrayna. Montrö Sözleşmesi nedeniyle Karadeniz’de askeri güç oluşturamayan ABD için, Ukrayna’nın Karadeniz kıyı şeridinin uzunluğu ve Karadeniz hakimiyeti büyük önem taşıyordu. Keza Rusya’yı çevreleme stratejisinin en önemli unsurlarından biriydi.

Putin’in 1999’da göreve gelerek Rusya’nın ABD karşısında kendi çıkarlarını savunmaya başlamasının ardından, ABD ve AB emperyalistleri ilk olarak 2003 yılında Ukrayna’nın içini karıştırdı. O süreçte eski Sovyet ülkelerinde yaşanan Kadife Darbe’lerden biri de Ukrayna’da denendi. ABD ve AB tarafından finanse edilip yönetilen “Turuncu Devrim”le Ukrayna’da yönetim değiştirildi. Asıl hedef Ukrayna’nın NATO ve AB gibi emperyalist kurumlara üye yapılarak ABD-AB etkisinin pekiştirilmesiydi.

Rusya’nın ağırlığını koyması ve kendisini kuşatmaya dönük bu hamleye izin vermeyeceğini göstermesi üzerine bu üyelikler askıya alındı. Sonrasında Rusya, Ukrayna üzerindeki ekonomik ve siyasi baskıyı artırarak ilişkilerini yeniden güçlendirdi. Bu süreçte Ukrayna, Rusya ile Batı arasına bir “ortayol” politikası izledi.

İkinci saldırı dalgası Kasım 2013’te başladı. AB, Ukrayna’yı bir Ortaklık Anlaşması imzalamaya zorluyordu. Dönemin devlet başkanı Yanukoviç bu anlaşmayı imzalamayı reddedince, yeni bir kitle hareketi başlatıldı. Bu defa adı “Meydan Devrimi”ydi. 500 bin insan sokaklara çıktı, devlet binaları işgal edildi, asker ve polisle çatışmalar yaşandı. Kitleler sokaklara ekonomik kriz ve yolsuzluklara duydukları öfke nedeniyle çıkmışlardı. Ancak kısa sürede çatışmanın inisiyatifinin Almanya destekli faşist çetelere geçtiği görüldü. Kendiliğinden patlayan kitle hareketi, hızla ABD-AB beslemesi faşist çetelerle Rus yanlısı hükümet güçleri arasında bir iktidar savaşına dönüştü.

Şubat 2014’te hükümet düşünce, bu defa Kırım hareketlendi. Kırım parlamentosu önce bağımsızlık, ardından Rusya’ya iltihak kararı aldı. Şubat 2014’te Kırım, Rusya topraklarına katılmıştı. Çatışmalar Ukrayna’nın doğusundaki Donetsk ve Luhansk bölgelerine yayıldı. Bu iki bölge de Rusya’ya katılma kararı aldılar; ancak Rusya parlamentosu bu kararı onaylamadı. Kırım’ın alınması zaten uluslararası dengeleri fazlasıyla zorlamıştı, Donetsk ve Luhansk’ın da buna eklenmesinin yaratacağı savaş ortamı, Rusya için erkendi.

2014-2022 arasında Donetsk ve Luhansk bölgeleri, “Donbass” adıyla kendi bağımsızlıklarını ilan ettiler. Burada fiilen Rusya’ya yakın bir yönetim oluştu. Ukrayna’nın bölgeye saldırıları hiç bitmedi, ancak fiilen çizilen sınırları da değiştiremedi.

2022’ye kadar Kırım’ın Rusya ile bütünleştiği Donbass’ın ise çatışmalar sürse bile Rusya ile birlikte hareket ettiği bir denge oluşturuldu. Bu süreç içinde Ukrayna’nın NATO üyeliği Rusya’nın üzerinde Demokles’in Kılıcı gibi sallandırıldı; ancak yine de Ukrayna’yı NATO’ya almaya cesaret edemediler. Fakat bu sürede NATO’nun Ukrayna ile doğrudan askeri ilişkileri giderek güçlendi. 2021 sonlarından itibaren NATO-Ukrayna askeri tatbikatları düzenlendi, NATO savunma sistemlerinin Ukrayna’ya kurulacağı söylendi; NATO askerleri Ukrayna’da aylar boyunca gelişmiş askeri eğitimler düzenledi.

Bunların sonucunda Rusya, 24 Şubat 2022 tarihinde kendisine dönük tehdidi bitirmek amacıyla “Ukrayna’nın askerden ve Nazizm’den arındırılması” adını verdiği bir savaş başlattı. Savaş, Rusya’nın beklediği hızda ilerlemedi; çünkü Ukrayna NATO silahları ile donatılmış biçimde, çok hazırlıklı bir cevap verdi. Hatta birçok cephede Rusya ağır yenilgiler aldı.

 

Rusya Ukrayna için Suriye’den çekildi

Savaşın içinde geçen 3 yıl boyunca, savaş doğrudan NATO ile Rusya arasında yaşandı. Bu sadece askeri donanım yönüyle değil, Ukrayna’da savaşan başka ülke askerleri yönüyle de böyleydi. Bu süreçte önce Rusya saldırdığı bir çok kentten geri çekildi. Ancak zaman içinde hem Donbass bölgesinin sınırlarını genişletti, hem de Kırım ile Rusya’nın arasındaki kentleri ele geçirerek Ukrayna’nın Azak Denizi ile bağlantısını kesti. Bu, her iki tarafta da çok ağır kayıplar pahasına verilen bir savaştı.

27 Kasım 2024’te Suriye’de cihatçı çetelerin saldırısı yeniden başladığında, Rusya bir tercih yaptı. Önceliğini Ukrayna’da elde edeceği somut kazanımlara vererek Suriye’den çekildi.

Bu çekilme, ABD ile de bir pazarlıktı aslında. Bu pazarlığın sonuçları Şubat ayında ortaya çıktı. 12 Şubat’ta Trump ile Putin bir telefon görüşmesi yaptı. Ardından 18 Şubat’ta ABD ile Rusya delegeleri, Suudi Arabistan’da bir görüşme yaptı ve Ukrayna’daki savaşı sona erdirme planları üzerine konuştu. 21 Şubat’ta Suudi Arabistan’da yeniden, bu defa iki ülkenin dışişleri bakanları görüştü. Bu görüşmelerin ardından Trump, Rusya-Ukrayna savaşını Ukrayna’nın başlattığını ileri sürdü. 27 Şubat’ta İstanbul’da yapılan görüşmenin ardından ise, Rusya ABD’ye büyükelçi gönderdi. 8 yılın ardından ABD’ye yeniden Rus büyükelçisi atanmış oldu. Ve Rusya ile ABD arasındaki tüm bu pazarlıkların arkasından, Beyaz Saray’da Zelenski ile yapılan o çarpıcı görüşme gerçekleşti.

Bugün gelişmeler, Ukrayna savaşının artık sonuna yaklaştığının işaretlerini veriyor. Rusya’nın Suriye’yi ABD’ye bırakmasının ardından, ABD de Ukrayna’yı Rusya’ya bırakmaya hazırlanıyor. Ancak tıpkı Suriye’deki yolun düz olmadığı gibi, Ukrayna da kolay çözümlenmeyecek. Bu bahar havası içinde, Rusya’ya yaptırımların kaldırılmamış olması bir göstergedir. Keza Avrupa ülkeleri de, Ukrayna’daki çıkarlarından kolayca vazgeçmeyeceklerini ortaya koydular. Ayrıca ABD henüz Ukrayna’nın yeraltı madenleri ve değerli minerallerine ilişkin anlaşmayı imzalamış değil.

* * *

Tüm bu belirsizliklere rağmen, belirli olan şey şudur: Savaşta ölen onbinlerce, göç eden milyonlarca insanın ardından, Rusya Ukrayna’da çok önemli avantajlar elde etmiştir. Kırım konusunun Rusya lehine artık tamamen kapanmış olmasının yanısıra, Donbass bölgesinin Rusya’ya kalacağını öngörmek zor değil. Kırım’dan Rusya’ya kadar olan Ukrayna topraklarının, yani Ukrayna’nın Karadeniz kıyısının önemli bir kısmının Rusya’ya kalmış olması da, önümüzdeki dönemde Rusya’ya büyük bir avantaj sağlayacaktır. Ukrayna’nın değerli mineral ve madenlerinin önemli bir kısmı da Rusya kontrolündeki bölgede kalmıştır.

Ukrayna toprakları küçülmüş; stratejik noktaları kaybedilmiştir. Dahası, ABD ve Avrupa emperyalistlerine bağımlı, Rusya korkusu katmerlenmiş, en önemli kentlerinde bile büyük yıkımlar yaşamış, önemli bir insan kaynağını kaybetmiş bir Ukrayna kalmıştır geride.

Zelenski’nin ABD ve Avrupa emperyalistlerinin kuklası olarak yürüttüğü bu savaşın özeti, Beyaz Saray’daki aşağılayıcı görüntülerdir.

Bunlara da bakabilirsiniz

Adana’da Mayıs şehitleri anması

Adana’da, Mayıs ayında katledilen devrimcileri anmak, katliamları protesto etmek ve Mayıs ayının aynı zamanda direngenliğini …

İşçi Emekçi Birliği, direnişteki işçileri ziyaret etti

İşçi Emekçi Birliği olarak 22 Mayıs günü Kocaeli-Çayırova ve Dilovası’da direniş ve grevde olan işçileri …

Mülakat mağduru öğretmenlerin direnişi sürüyor

Milli Eğitim Bakanlığı’nın 25 Ekim 2024 tarihinde mülakat sonuçlarını açıklamasının ardından; eylemlerine başlayan mülakat mağduru …