“Asgari ücretten vergi alınmayacak” cümlesi, haber bültenlerinde geçti. Haberi, işçilere büyük bir “müjde” olarak verdiler. Asgari ücretten vergi alınmamasına ilişkin düzenleme, yeni anayasanın geçici metnine, partilerin oy birliğiyle girdi. Eğer burjuvazi ve onun partileri yeni anayasa yapma hedefine ulaşırlarsa, Türkiye tarihinde bir ilk yaşanmış olacak; asgari ücretten vergi kesilmeyecek!
Önerge, BDP’li milletvekilleri tarafından getirildi. Sonra tüm partiler tarafından onaylanarak “geçici” metnin “sosyal güvenlik ve adil ücret” maddesine eklendi. “Herkes çalışma, dinlenme, insan onuru ve haysiyetine uygun yaşam sürmesini sağlayacak düzeyde bir adil ücret hakkına sahiptir” diye başlayan madde, “Asgari ücret tespitinde çalışanların geçim şartları ile ekonomik durumu gözönünde bulundurur. Asgari ücretten vergi alınmaz” diyerek sonlanıyor.
“Onur ve haysiyet”, “adil ücret”… Bu cümleleri okurken, hangi ülkede, hangi sistemde yaşıyoruz acaba diye sormadan edemiyor insan. Öyle mi gerçekten? Bu düzenlemenin inandırıcılığı var mı? Bunlara inanalım mı?
Geçmiş pratikler geleceği gösterir
Kapitalist sistem, azami kar üzerinden kendini ikame eder. Dolayısıyla vermeyi değil, almayı amaçlar. İşbaşına gelen hükümetler de, işçi emekçilere hep saldırı düzenlemeleri yaparlar. Bunlar, burjuvazinin çıkarlarına dönük olur. Ancak işçi ve emekçilerin militan mücadeleleri sonucu kimi hakları mecburiyetten yasalaştırmak zorunda kalırlar, onu da ilk fırsatta geri çekmeye çalışırlar.
AKP hükümeti, işçi ve emekçilere saldırıda diğerlerine rahmet okutan bir hükümettir. En fazla saldırı ve en yoğun sömürü, bu hükümet döneminde olmuştur. Hali hazırda saldırı paketleri devam ediyorken, “asgari ücretten vergi alınmaz” noktasında uzlaşmaları, hiç de hayra alamet değildir. Düzen partilerinin uzlaşması, patron sendikalarının yaptığı açıklamalar, “bu işte bir bit yeniği var” dedirtiriyor.
İşin önemli bir noktası, bu kesintinin ne olacağıdır. Ücretlere mi eklenecektir, yoksa patronlara mı aktarılacaktır? Kuşkusuz BDP milletvekilleri, yapılacak kesintinin ücretlere eklenmesi yönünde önerge vermişlerdir. Fakat diğer partiler bunu en fazla ilk yıl yaşama geçirip, sonrasında üzerine yatacaklardır.
Ama daha önemli yanı, vergilerin asıl olarak “dolaylı vergi” şeklinde tüketim mallarından alınmasıdır. Yani asgari ücretin vergiden muaf olduğu durumda bile, işçiler tüketirken vergi ödemeye devam etmektedirler ki, bu da aldığı ücretle yaşam standartı arasındaki uçurumla birlikte düşünüldüğünde, geçim sıkıntısı yönüyle değişen hiç bir şeyin olmayacağı anlamına gelir.
KESK Araştırma Departmanı’nın (KESK-AR), 2012 Eylül ayı araştırmasına göre, açlık sınırı, 1060 TL, yoksulluk sınırı ise 3 bin 331 TL’dir. Bugünkü asgari ücret ise brüt 940.50 lira iken, net ise 739.79’dır. Yani asgari ücret, yoksulluk değil, açlık sınırının bile çok altındadır.
Peki asgari ücretten alınan vergi ne kadardır? Burjuva basında 200 TL yazmıştır, Çalışma Bakanı da bu şekilde açıklamalar yapmıştır. Oysa bu kesinti 200 değil, 53 TL’dir. Asıl kesinti SGK’ya yapılmaktadır. İşçi ve işveren adına yapılan prim kesintisi 268 TL’yi bulmaktadır. 30 TL de işisizlik sigortası fonuna kesilmektedir. Devletin aldığı “gelir vergisi” ile toplam 355 TL’lik bir kesinti yapılmaktadır. Fakat diğer kesintilerin yanında 53 TL’lik kesinti, devede kulaktır. Asgari ücrete -tabi o da eklenirse- eklenecek olan da sadece bu kesintidir. Bunun da artan vergi ve zam oranlarıyla hiçbir değeri kalmamış durumdadır.
Patronların doymak bilmez istekleri
Elbette patronlar bu küçük meblağnın bile, asgari ücrete yansımasından yana değillerdir. Onlar bir vergi yükünden daha kurtulmak için ellerini ovuşturmaktadırlar. Zaten resmi rakamlarla bile yaklaşık 3 milyon işçiyi kaçak (kayıtdışı) çalıştırıp, kesintileri ödememektedirler. Şimdi geride kalanlar için de vergi yükünden kurtulmanın hesabını yapmaktadırlar.
Önerge, daha alt komisyonda iken, patronlar buna olumlu baktıklarını açıkladılar. Türkiye İşverenler Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Genel Sekreteri Bülent Pirler, “kararı memnuniyetle karşılıyoruz” dedikten sonra, “ancak bizim buradaki öngörümüz, bu miktarın işverenlere kalması şeklindedir” dedi. Ardından TİSK olarak yapılan yazılı açıklamada; TİS yapan işyerlerinde asgari ücretli işçinin maliyetinin daha fazla olduğu belirtiliyor ve “toplu iş sözleşmesi uygulayan ve uygulamayan işyeri için farklı düzeyde asgari ücret belirlenmeli” deniliyordu.
Yani hem kesintiye göz dikiyor, hem de asgari ücretin düşürülmesini istiyorlar. Hatırlanacağı gibi önceki yıllarda İMF ve işbirlikçi tekelci burjuvazi, bölgesel asgari ücret düzenlemesi istemişlerdi.
Bütün bu açıklamaların üzerinden, düzen partilerinin bu öneriye neden sorunsuz bir şekilde onay verdikleri daha iyi anlaşılıyor. Burjuvazi ve onun hükümeti, asgari ücretin vergi dışında tutulmasını bu kadar kolay kabul etmezler. Kesilen miktar ya patronlara aktarılacaktır, ya da yerine yeni bir vergi kılıfı uyduracaklardır. Kaldı ki, son aylardaki yeni vergiler, temel tüketim maddelerine getirilen zamlar, işçi emekçilerin yaşam koşullarını yeterince kötüleştirmiştir.
Vergilere kısa bir bakış
Devletler iki tür vergi toplar. Dolaylı ve dolaysız (direkt) vergi. Dolaysız vergi, gelir üzerinden alınan kazanç vergisidir. Dolaylı vergi ise, tüketim mallarından (yiyecek, giyecek, vb) alınan vergidir.
Görünürde devletler vergiyi, topluma hizmet olarak geri sunmak için toplarlar. Oysa kapitalizmde vergiler, patronlara teşvik olarak verilir. Eğitim, sağlık vb hizmetler, ücretsiz olması gerekirken paralı hale getirilir. Son yıllarda özelleştirilen eğitim ve sağlık, azami kar alanları olmuştur.
Vergi toplamada da korkunç bir adaletsizlik yaşanır. Servet sahibi olan burjuvazi, çok az vergiyle yetinirken, işçi ve emekçiler vergi kıskacı altında boğulurlar. Dolaylı vergi, gerçekte vahşi bir soygundur. Çünkü patrondan da işçiden de aynı oranda alınır.
İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası’nın (İSMMMO) yaptığı araştırmaya göre, 2011 yılında mevzuatta kişi ve kurumları ilgilendiren 299 çeşit vergi türü toplanmış. 329.8 milyarlık bütçe gelirinin, 277.7 milyar lirası, vergi gelirlerinden sağlanmış. Bu vergilerin yüzde 19’u ücret, kar, faiz gelirlerinden alınmış. Bunun da ağırlığını yine ücretliler oluşturuyor. Ama şirketler, bankalar, “kurumlar vergisi” adı altında sadece yüzde 10’u ödemişler. Mülkiyetten alınan vergiler de yüzde 2 dolayında. Mülk sahipleri, şirketler, bankalar, bu kadar az vergi öderken, tüketimden alınan vergiler, (ÖTV, KDV) yani dolaylı vergiler, 2011 vergilerinin yüzde 62’sini oluşturuyor. Arada çok büyük uçurumların olduğu gelir düzeyine sahip kesimler, aynı oranda vergi ödeyerek hazineyi dolduruyorlar. Bundan büyük bir haksızlık olabilir mi?
Yine İSMMMO’nun araştırmasına göre, geçen yıl “en zengin 100 Türk”ün toplam serveti 92 milyar 351 milyon lirayı bulurken, “vergi rekortmeni 100 Türk”ün ödediği yıllık vergi 530.5 lira. “En zengin 100 Türk”ün ödediği gelir vergisi oranı, servetiyle karşılaştırıldığında yüzde 5,7’iken, asgari ücretten alınan gelir vergisi oranı yüzde 15! Yaklaşık üç katı!
Buna karşın “100 vergi rekortmeni”, yıllık 2 milyar 40 milyon lira kazanç elde ederken, aynı kazancı 3 milyon 215 bin asgari ücretli ancak elde edebiliyor. Başka bir ifadeyle 32 bin 130 asgari ücretlinin yıllık kazandığı geliri, bir zengin tek başına elde ediyor! Aradaki uçurum böylesine korkunç boyutlarda.
Oysa vergi, herkesin kazancına göre alınmalı. Büyük mülk sahipleri, kar, faiz, rant geliri elde edenler, verginin ağırlıklı bölümünü ödemeliler. Ayrıca dolaylı vergiler kaldırılmalı veya çok düşük miktarlara çekilmeli.
Vergi soygunun böyle işlediği bir yerde, asgari ücretten vergi alınmaması, onun asgari ücrete eklendiği koşullarda bile, hiç bir şey ifade etmemektedir.
Her tür vergiden muaf,
insanca yaşanacak bir asgari ücret
Azami kara doymayan burjuvazi, asgari ücretten devlete yapılan kesintiyi de kendi kasasına atma peşinde. Bunun yollarını döşüyor. Hizmetinde olan düzen partileri de kılıfını uydurmaya çalışıyorlar. “Asgari ücretten vergi almayacağız” diyerek işçiye “müjde” veriyorlar! Hem kesintiyi 4 kat fazla gösteriyorlar, hem de bunu patronlara aktarmanın yollarını arıyorlar.
Uyanık olmalı, bu oyunu boşa çıkarmalıyız. Asgari ücretin yükseltilmesini gündeme taşımalıyız. Asgari ücret, sınıf mücadelesinin önemli bir yerinde durmaktadır. Milyonlarca çalışanı ve ailelerini ilgilendirir. Ayrıca asgari ücrete yapılacak olumlu-olumsuz bir değişiklik, sadece asgari ücretlileri değil, bütün işçi ve emekçiyi doğrudan etkilemektedir. Toplu iş sözleşmelerinde patronlar, asgari ücreti baz alarak pazarlık yaparlar. Keza emekçi memurlara da asgari ücreti emsal gösterilir.
Bundan dolayıdır ki, asgari ücret en büyük TİS’tir. O halde her tür vergiden muaf, insanca yaşanacak asgari ücret talebini yükseltmeli, vergi soygununa dur demeliyiz.
Brüt asgari ücret 940.5
SGK primi 131.7
İşsizlik fonu 9.4
Gelir vergisi 53.4
Damga vergisi 6.2
İŞÇİ ADINA KESİNTİ 200.7
Asgari geçim indirimi 66.5
Net asgari ücret 739.8
İşveren adına SGK 136.4
İşverenden işsizlik fonuna18.8
İŞVERENDEN KESİNTİ 155.2
Devlete vergi+prim 355.9
Toplam maliyet 1.096