Dünya kupası eylemlerle sona erdi

brezilya-dunya-kupasi

Brezilya’da düzenlenen Dünya Kupası sona erdi. Kupadan geriye, Brezilya’nın Almanya karşısında hezimeti ve Almanya’nın 4. kez kupayı evine götürmesi kaldı. Ama futboldan daha çok, eylemleriyle öne çıktı Brezilya. Hem de her zaman gördüğümüz futbol fanatiklerinin birbirlerine girdiği hiç bir taşkınlık görülmezken… Hatta her ülkeden taraftarın birlikte maç seyrettikleri, birbirlerine son derece dostça yaklaştıkları bir ortamda…

Esasında bu, Brezilya’daki eylemlerin niteliği hakkında da fikir veriyor. Onların mücadelesi, sınıfsal bir mücadeleydi. Sınıf mücadelesinin baskın olduğu yerde, ne futbol ne de başka yapay ayrımlar yüzünden sorunlar yaşanmaz, hepsi geride kalır. Brezilya halkının futbolla, futbolcularla, futbol izlemeye gelen diğer halklarla sorunu yoktu. Onların sorunu, futbolu bir endüstri haline getiren tekeller ve tekellere hizmet eden devletlerleydi. Onca yoksulluk varken, futbol için harcanan devasa paralarlaydı. Brezilya gibi futbola düşkün bir halkın kendi evinde dünya kupasının düzenlenmesine bu kadar karşı çıkması, hem yaşanan yoksulluğun, hem de harcanan paraların ne kadar büyük olduğunu anlamaya yeter.

Dünya kupası öncesi başlayan grevler ve direnişler, kupa süresince devam etti. Eylemlerin başını sendikaların yanı sıra, Evsizler Hareketi de çekti. Metro çalışanları 5 Haziran’da greve çıktılar. 12 Haziran’da ise Rio’da üç havaalanında çalışanlar 24 saatlik grev yaptı. Metro grevinde kilometrelerce kuyruk oluştu. Havaalanı grevi de kupanın açılış gününe denk geldiği için, hayatı felç etti. İşçiler ücret taleplerinin karşılanmasını istediler.

Brezilya’nın teneke evleri favelalarda yaşayanlar da eylemlere yoğun olarak katıldılar. Protestolara özel timler, gerçek mermilerle müdahale ediyordu. 17 Haziran’daki eylemlerde 12 yaşındaki bir çocuk polisin açtığı ateş sonucu yaşamını yitirdi. Brezilya takımının maçları öncesi kitlesel protesto gösterileri daha da arttı.

* * *

Dünya Kupası ve 2016’da düzenlenecek olan olimpiyatlar için 11 milyar dolar harcanması ve bu uğurda yüzbinlerce insanın evsiz kalması ile protestolar şiddetlendi. Özellikle stadyumlara, dünya kupası simgelerine yönelik eylemler dikkat çekti. Şatafatın altında gözlerden saklanmaya çalışan favelalarda çok kötü koşullarda bir yaşam mevcut. Devasa gökdelenlerin, stadyumların arasındaki bu mahallelerin birçoğunda çeteler hüküm sürüyor. İnsanlar açlıktan ölmemek için fuhuş, uyuşturucu gibi yollara başvuruyorlar. Çeteler, bu mahallelerde yaşayanlardan haraç alıyorlar. Vermeyenler ise cinayetlere kurban gidiyor. Brezilya, cinayet işlenme oranı bakımından 2010 yılında Hindistan’dan sonra ikinci sırada yer alıyor ve cinayetlerin çözülme oranı oldukça düşük. İş bulma umuduyla buralara gelenler, fakirliğin en dip noktasıyla boğuşmak zorunda kalıyorlar.

Brezilya, 200 milyona yaklaşan nüfusu ve 2.3 trilyona yakın milli geliriyle Latin Amerika’nın en büyük ülkesi. Ekonomik büyüklük bakımından da dünyanın 7. ülkesi. Bu ekonomik gelirin bir avuç burjuvaziye harcandığı ortada. Brezilya hükümeti her tarafta olduğu gibi burjuvazinin krizini halkın üzerine yıkmak istiyor. Halkın yüzde 21’i fakirlik sınırının altında yaşayan ülkede, zenginlerin karları büyümeye devam ediyor. Resmi rakamlara göre işsizlik yüzde 6’ları geçmiş durumda ve cari açık 82 milyar dolar civarında. Hükümet işçileri, emekçileri kemer sıkmaya zorlamasına rağmen, büyük spor organizasyonlarına 20 milyar dolarlık bütçe ayırdı.

İşte bu durum karşısında protestoların büyümesi kaçınılmaz oldu. Futbol uğruna hayatın durduğu bir ülke olması bile, protestoları engelleyemedi. Eylemlere katılan yüzbinler, futbola, olimpiyatlara ayrılan bütçenin konut yapımına, sağlığa ve eğitime ayrılması talep ediyorlar.

* * *

Futbolun sadece futbol olmadığı ve artık dünyanın en büyük sektörlerinden birini oluşturduğu bu ortamda, kitlelerin topun ardından sürüklenmesi de mümkün olmuyor. Yoksulluk arttıkça, gelirlerin bir avuç burjuvazinin cebine gittiği görüldükçe, tepkiler çığ gibi büyüyor. Sürekli kadın bedeni üzerinde yürütülen karnavallarıyla, futbol şovlarıyla gündeme gelen bir ülkede fakirlik arttıkça tepkiler de artıyor. Bir futbolcuya verilen milyon dolarlar, stadyumlara harcanan paralar dudak uçuklatacak cinsten olunca, uyuşukluğun atılması da zor olmuyor.

Türkiye’deki stadyumlardan da hatırlanacaktır, özellikle Haziran isyanı sırasında hükümete ve devlete yönelik protestolar yükseldikçe “sporla siyasetin karıştırılmaması” gerektiğini vaaz edenler, futbol topunun ve “milli duygular”ın arkasına gizlenerek sömürmeye, yeni ekonomik paketler hazırlamaya devam ediyorlar.

Almanya Başbakanı Merkel, Almanya’nın her maçını büyük bir şevkle izlediğini söylüyor. Futbolcularla pozlar veriyor. Almanya-Arjantin final maçını da bizzat Brezilya’ya gelerek izledi. Almanya Meclis’i saldırı paketlerini maçların oynandığı günlerde geçirdi. Hatta maçların oynandığı günlerde görüşmeleri hızla bitirmek için itiraz konuşmalarını dahi yapmadılar.

Tribünleri dolduran işçi ve emekçilere, asgari ücretlerini fedakarca harcamalarını söyüyorlar. Ama bu arada Suarez Barcelona’ya 78 milyon Euro’ya, Gareth Bale’ 100 milyon dolara Real Madrid’e transfer ediliyor. Harcanan paralarla kaç tane evin yapılabileceği, kaç insanın karnını doyuracağı hesabını yapmak işlerine gelmiyor.

Brezilya halkının yaptığı işte bu duruma isyandır. Onun için haykırıyorlardı. “FİFA Go Home!” diye.

Bunlara da bakabilirsiniz

“Yenidoğan çetesi” ve sağlıkta özelleştirme

Sağlıkta özelleştirmenin en korkunç yönlerinden biriyle yüzleştik geçtiğimiz günlerde. Yeni doğan bebeklerin, sadece ve sadece …

Öğretmen mülakatları emek gaspıdır

Milli Eğitim Bakanlığı 25 Ekim’de mülakat sonuçlarını açıkladı. Bir “müjde” olarak ise 20 bin sözleşmeli …

“ZAFER ne zaman gelecek bilmiyorum. Ama geleceğini biliyorum…”      

1800’lü yılların ilk yarısında, dünya, işçi direnişleri ve halk isyanlarıyla alev topu gibiydi. Bu ülkeler …